Dolar (USD)
35.24
Euro (EUR)
36.78
Gram Altın
2963.45
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
02 Ekim 2020

'Vazgeçme'

Bugünkü dersim başlayanlar için değil, başlayıp da bıkmışlar için… Vazifeyi yüklendikten sonra vazgeçme ikilemini yaşayanlar için…

Öncelikle şu tespitimi paylaşmak isterim: Bugün “vazgeçmek” varoluşumuza yönelik en ciddi tehditlerden biridir.

Artık kolayca vazgeçebiliyoruz… Çünkü vazgeçmek kolaydır, zor olan vazgeçmemektir. Sabır ister… Bedel ister… Faturası ağırdır… Ya da kızmak, küsmek, sitem, serzeniş işin kolayına kaçmaktır… Ağlamak, yakınmak, sızlanmak ve kendini bırakmak tükenişi kabullenmektir…

Pes etmek… Havlu atmak… “Benden buraya kadar” demek, kişinin kendine yapabileceği en büyük kötülüktür…

Dahası “çizdim oynamıyorum”, “canım istemiyor”, “dün dündür” demek beterin beteridir…

Evet, vazgeçmenin sıradanlaştığı, savrulmaların savunulduğu günlerden geçiyoruz…

Sözünü, özünü, sözleşmesini unutanların arttığı süreçleri yaşıyoruz…

Konforu, koltuğu, korkuyu gördükçe kulvar değiştiren kuşaklarla karşı karşıyayız…

Başlayıp bırakmışlar, usanıp gitmişler, yorulup çökmüşlerin dünyasında sağlam bir duruş, kararlı bir yürüyüş bekleniyor…

Her işe heveslenip ama hiçbir işi tamamlamamışların etkisinden kurtulup süreklilik ve sürdürülebilirlik zemininde seferi sürdürmek gerekiyor…

Üstümüze üstümüze gelen tüm olumsuzluklara, can sıkıcı olaylara rağmen vazgeçme hakkımız yok… Bizden istenen kararlılıktır. Bu kararlılık karakterimizi belirleyecek, kaderimizi etkileyecektir…

Başımıza gelenlerle baş etmesini öğreneceğiz…

Engeller aşmak içindir… Zorluklar yenmek içindir…

Anın vacibini yapacağız ki, yarınlar bizim olsun…

“Her zorlukla beraber bir kolaylık olduğunu” biliyoruz…

Her koyu gecenin bir şafağı olduğunu unutmuyoruz…

Kara kara düşünmeyeceğiz, üzülmeyeceğiz, üreteceğiz… Kendimize de kızmayacağız, kendimizi ikna edeceğiz… Her zeminde vazgeçmek yok, en zor şartlarda bile var olmak zorundayız…

İrademizle, ideallerimizle, ilkelerimizle ve en önemlisi inancımızla kendimizi ifade ve ispat etmeliyiz, ihmal yok…

Kitaptan, kıbleden, kimlikten, kutsaldan kısaca kulluktan vazgeçemeyiz…

Seferden, secdeden, sohbetten uzak duramayız…

Kendisinden, kalbinden, kavgasından vazgeçenler ebediyen kaybedenlerdir…

“Sen ve Rabbin gidin savaşın” diyenler gibi olamayız…

Nerede duracağımız belli değil mi?

“Güneşi sağ elime, ayı sol elime koysanız yine de ben bu davadan vazgeçmem.” diyen Nebi’nin durduğu yerdir…

Onlar hayatlarından vazgeçtiler ancak ahitlerinden vazgeçmediler…

İslam ateşten bir gömlek de olsa giymekten çekinmediler… Hayatı iman ve cihat bildiler…

Tüm bunlar bize şunu gösteriyor, sahip olduklarımızdan vazgeçme hakkına sahibiz fakat şahitliğimizden vazgeçemeyiz…

Çamurumuza takılı kalıp ruhumuzu satamayız…

Sabiteleri kalmamış sefillerden olamayız…

Zor zamanlardan geçiyoruz…

“Vazgeçilmezlerimizden” nasıl da nasıl da kolayca vazgeçebiliyoruz?

Çıkarımızı korurken, çizgimizi bozamayız…

Arzularımızla oyalanırken yaşamın anlam ve amacını ıskalayamayız…

Mal, mülk edinme telaşına düşerken, yüzümüzü Malik-el Mülk’ten çeviremeyiz…

Yardan, serden vazgeçmek mümkündür, Yaratan’dan nasıl gaflet edebiliriz?

Özgürlükten, onurdan ödün veremeyiz… İnsaniyet ve ademiyetten istifa edemeyiz… Halifelik ve emaneti iptal edemeyiz… Fıtratı ve vicdanı susturamayız… Allah’a ve Ahirete mesafe koyamayız…

Unutmayalım ki; biz Allah’tan vazgeçmedikçe Allah bizden vazgeçmez…

Bir insanı en iyi tanıma yollarından biri de o kişinin “vazgeçilmezleridir.”

Bunlar kişiyi ele verir…

O halde bizim vazgeçilmezlerimiz nelerdir? Yani olmazsa olmazlarımız?

Bu da başka bir yazının konusu..