Vazgeçebilmek!
Hz. İbrahim
(a.s.) yaşlılık çağında baba oldu. Hacer annemizden İsmail’in; Sare annemizden
ise İshak’ın babasıydı. Dünyada en çok sevdiği biricik oğlundan vazgeçmesi
hususunda verdiği söz kendisine hatırlatılınca hiç tereddüt etmedi, teslim
oldu, vazgeçti…
Küçük İsmail
babasıyla birlikte yürüyüp koşacak yaşa gelince babası ona vazgeçmesi
gerektiğini anlattı…
İtiraz
etmedi.
Teslim oldu.
Vazgeçti.
Hacer, bir
anneydi. Safa ile Merve tepeleri arasında küçük oğlu İsmail susuzluktan ölecek
endişesiyle çok çırpındı.
Dua etti.
İki tepe
arasında koşup yardım aradı.
Allah,
beklediği yardımı uzaklardan değil, oğlunun yanı başından gönderdi.
Küçük İsmail
biraz daha büyüdü.
Hacer’den de
İsmail’inden vazgeçmesi istendi…
Vazgeçti.
Aklını
çelmeye çalışan şeytanı taşladı. Teslim oldu. İmtihanı kazananlardan oldu. Kurban,
vazgeçebilmeyi öğretiyor bize.
Eğer
anlayabiliyor, hikmetini kavrayabiliyorsak…
Bugün 15 Temmuz.
Beş yıl önce
binlerce genç-yaşlı, kadın-erkeğimizin vazgeçebildiğini gösterdiği gün… Kimi
şehit oldu…
Bir beşerin
peygamberlikten sonra ulaşabileceği en yüce makama ulaştı.
Vücudunu
kurşunlara siper etti…
Tankın
altına yatıp bedeninden vazgeçti…
Küresel
güçlerin maşası olan hainlerin ihanetinin karşısında durdu. Dünyadan vazgeçti,
ebedi saadete koştu.
Vazgeçebildiğimiz kadar başarılı oluyoruz.
Rahatından,
lezzetinden, keyfinden, arzu ve isteklerinden vazgeçemeyince insan takılıyor,
ayağı kayıyor ve düşüyor.
Kazandım
zannederken kaybediyor…
“Bir zaman
gelecek, başkaları sizin üzerinize üşüşecek” diye uyarıyor Hz. Peygamber (a.s.)
Aç insanın
iştahla yemeye üşüşmesi gibi…
“Neden, az
olduğumuz için mi? diye soran sahabeye de: “Hayır! Bilakis çok olacaksınız. Ancak
suyun üstünde yüzen saman çöpleri gibi olacaksınız. Düşmanınız sizden
çekinmeyecek. Sizin kalplerinizi “vehen” işgal edecek” şekilinde cevap
veriyor.
Nedir o
vehen?
Bizi, biz
olmaktan çıkaran, çokluğumuza rağmen değersiz kılan!
Sahabe
soruyor: “Nedir vehen ey Allah’ın Resulü?”
Hz. Peygamber(a.s.);
Müslümanı başarısız kılan, değersiz kılan veheni: “Dünya sevgisi ve ölümden
hoşlanmamak” ifadeleriyle açıklıyor.
Dünyayı
sevmek.
Ölümü
sevmemek.
Yani
vazgeçmeyi başaramamak. Maldan makamdan vazgeçememek.
Servetten,
şehvetten ve şöhretten vazgeçememek.
Vazgeçenlerimiz olduğu için bir ihanet daha bertaraf edildi.
Vazgeçebildiğimiz
sürece de nice nimetlerle ödüllendirilecek belki Rabbimiz. Evladından vazgeçen
anne-baba ve canından vazgeçen evladı ödüllendirdiği gibi!
“İbrahim ‘Ey
Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir çocuk bağışla’ dedi. Biz de onu halim bir
oğul ile müjdeledik. Çocuk kendisiyle birlikte koşup yürüyecek yaşa gelince İbrahim
ona, ‘Yavrum, ben rüyamda seni kestiğimi görüyorum. Düşün bakalım sen ne
dersin? dedi. O da ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni
sabredenlerden bulacaksın’ dedi. Nihayet her ikisi de Allah‘ın emrine boyun eğip
İbrahim onu kesmek için yüzüstü yere yatırınca ona şöyle seslendik: ‘Ey İbrahim!
Gördüğün rüyanın hükmünü yerine getirdin. Şüphesiz biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
Şüphesiz bu apaçık bir imtihandı. Biz, İbrahim’e büyük bir kurbanlık vererek
İsmail’i kurtardık. Sonradan gelenler arasında ona güzel bir ad bıraktık.
İbrahim’e selam olsun. İyilik yapanları işte böyle mükâfatlandırırız” (Saffat,
100-110)
Rabbimiz
şehitlerimize rahmet eylesin…
Gazilerimize
hayırlı ömür ve hayırlı akıbet versin.
Teslim olarak yakınlaşacağımız bir bayram ümidiyle bayramınız mübarek olsun…