Vay alçaklar!..
Evet…
Vay alçaklar, yine sözde “soykırım” yalanlarıyla üzerimize geliyorlar.
ABD, Fransa ve diğer soykırımcılar, yüzyıllar boyunca dünyanın dört bir yanına “merhamet elini” uzatmış necip milletimizin “şanlı yürüyüşü”nü durdurmak…
İyice köşeye sıkıştırmak için yine meşhur yalana sığındılar!..
Düşmanlarımız, hiçbir dayanağı olmayan rezil iddiaları sahipleniyor, o yalanların propagandasını yapıyor, bu kirli iş için bütün imkânlarını sonuna kadar kullanıyor…
Bunların…
“Üniversite”, “medya”, “STK”, vs., unsurlarını devreye sokmakta ne kadar aktif, dinamik, ısrarlı, kararlı, cevval olduklarını gördükçe…
Ve bizim bu işin “ilmi tarafını” ağırlıklı olarak bildik “retorikle” götürmeye çalıştığımızı gördükçe…
“Tamam, kış kışlığını yapıyor da, biz üzerimize düşenin ne kadarını yapıyoruz!” diye başta şahsım olmak üzere, alâkalı alâkasız kim varsa kızıp duruyorum.
Bendeniz, bu zırva “soykırım iddiaları”na dair binin üzerinde “çürütme amaçlı” habere, yüzün üzerinde de makaleye imza atmış bir kardeşiniz olarak, “yetersizliğime” yanıyorum.
Konunun uzmanlarıyla, yani “Türkiye’yi hedef alan yalanlar” karşısında “doğruları” ortaya koymalarını beklediğimiz akademisyenlerle görüştüğümde, bu alandaki faaliyetlerimizin “düşmanlarımızın” faaliyetleri ile kıyaslanamayacak kadar yetersiz olduğu karşılığını alıyorum her seferinde.
Büyük İhtiyaç Ama…
Ben bilmiyorum, siz biliyor musunuz acaba;
Rezil iftiralar karşısında “gerçekleri” ortaya koymak, dünya çapında gerçeğin propagandasını yapmak, bizi hedef alan devletlerin kamuoylarının gerçekleri öğrenmesini sağlamak üzere faaliyet gösteren “kaç adet büyük araştırma merkezimiz” var?..
Şu üniversitede, bu sivil toplum örgütünde birkaç masa, sandalye, birkaç bilgisayardan oluşan “birim”lerden bahsetmiyorum...
Gerçekleri gümbür gümbür dünya kamuoyunun dikkatine sunacak çap ve markada, devasa “sivil” müesseselerimiz var mı?
Cephede “Süper Güç”lerin karşısına dikilen koca Türkiye’mize yakışır oluşumlar…
Türkiye’mizi mahkûm ettirmek isteyenlerin karşısına dikilip “çatır çatır” gerçekleri ortaya koyan…
Aleyhimizdeki rezil kampanyaların etkisiyle gerçekten de “soykırımcı” olduğumuza inandırılan halklara, neyin ne olduğu anlatmak için büyük kaynakları harekete geçiren yapılar…
Var mı?..
*******************
Rahmetli Hasan Celal Güzel
Hiç unutmam;
Rahmetli Hasan Celal Güzel’in Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi’nde asılsız iddialara cevap vermek üzere düzenlenen paneldeki “profesör” konuşmacılar…
Türkiye’nin tarihi belgeleri inceleyebilecek çapta “Ermenice” bilen uzmanlarının olmadığını söyleyince “Eyvah, eyvaaaah!” çekmiştim.
O panelden bu yana üç yıl geçti, bilemiyorum, tarihi Ermeni belgelerini inceleyebilecek çapta kaç akademisyenimiz oldu?
Meşhur 100’ncü yılı unutmamışsınızdır herhalde.
Şunun şurasında dört yıl oldu.
“Tehcir”in 100. Yılı’nda, Türkiye’yi sözde “soykırım” iddialarıyla hedef alanlar dünyanın dört bir yanında “rezil” etkinlikler düzenlerken…
Bizim “asılsız iddiaları çürütme ve dünya kamuoyunu aydınlatma” amaçlı çalışmalarımızın en dikkat çekenlerini Rahmetli Hasan Celal Güzel gerçekleştirmişti.
Bilenler bilir;
“Tehcir”in 100. Yılı’nda, Türkiye’yi sözde “soykırım” iddialarıyla hedef alanlar dünyanın dört bir yanında “rezil” etkinlikler düzenlerken…
Bizim bu alandaki çalışmalarımızın en dikkat çekenlerini Rahmetli Hasan Celal Güzel gerçekleştirmişti.
Rahmetli Güzel, ülkemizin “yumuşak güç” kaynaklarından biri olarak tasarladığı Yeni Türkiye Yayınları’nın eserlerini üretebilmek için büyük borçların altına girmişti.
Yeni Türkiye Stratejik Araştırma Merkezi’ni “Oradan al, buraya ver, alacaklıdan süre iste” usulleriyle ayakta tutmaya çalışırken…
Bu arada bin türlü hastalıkla boğuşur, sürekli olarak diyalize girerken…
7 dilde tam 4 milyon broşürü dünyanın dört bir yanına göndermiş ve dağıttırmıştı.
“Tehcirin yüzüncü yılı” münasebetiyle iftiraların iyice yoğunlaştığı bir dönemde, yurt dışındaki “tanıdıkları” aracılığıyla “belge yüklü broşürleri” dağıttırmaya çalışırken Ermeni Diasporası’nın dağıtımı engellemek için neler yaptığını uzun uzun anlatmıştı bana Merhum Güzel.
Oradaki yazıların tamamı, Osmanlı Arşivi başta olmak üzere, Amerikan Kongre Arşivi, İngiliz Arşivi, Amerikan Misyoner Arşivi, Alman Arşivi, Fransız Arşivi ve Vatikan Arşivi’ndeki belgelere dayanıyordu.
Bunlar ve diğer faaliyetleri Rahmetli Hasan Celal Güzel’in büyük borç yükü altına girmesine yol açmış, hastalıklarını da iyice arttırmıştı.
Malûm, “inşaat-taahhüt işlerine” hevesli çoktur da bizde, bu tür işlere alâka göstereni mumla ararsınız.
Koca Yük”ün “sivil toplum” tarafına bakanı neredeyse yalnızca Rahmetli Hasan Celal Güzel’in sırtındaydı o yıllarda,
O da son nefesine kadar bu yükü taşıdı, Allah razı olsun.
Kış kışlığını yapacak elbet.. Mühim olan bizim ne yaptığımız!
Bu bir dertleşme, “işin ilmi taraflarında” ne kadar “yaya” kaldığımıza dair…
Ben bunları yazdım ya…
Diyeceksiniz ki, “Kardeşim!.. İstediğin kadar anlat dur, heriflerin gerçekleri öğrenmek gibi bir dertleri yok ki!.. Zaten biliyorlar söylediklerinin doğru olmadığını. Bütün bunları Türkiye’yi sıkıştırmak için yapıyorlar. Sen de tutmuş yok belgeden, yok iletişimden, yok propagandadan bahsediyorsun!”
Doğru…
Evet…
Bu işi “meclislere” taşıyanların karakterleri de niyetleri de kötü…
Kötü de…
Biz üzerimize düşeni yapmayalım mı?..
Elin iftiracısı bizi “mahkûm” ettirmek için gecesini gündüzüne, imkânlarını imkânlarına katarken…
Biz…
Koskoca Türkiye olarak, doğrularımızı ısrarla anlatmak, bilmeyenlerin gözlerinin ve beyinlerinin içine sokmak için elimizden gelenin fazlasını yapmayalım mı?..
Bırakın onu bunu, bizim insanımıza anlatabildik mi gerçekleri?..
Bırakın onu bunu, üniversitelerimizin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerinden mezun olanların yüzde kaçı “Osmanlıca”ya (Daha doğrusu Osmanlı Türkçesi’ne) vâkıf.
Tarihinden bu kadar uzak kalmış bir eğitimsizlik modeli “Güçlü Türkiye”ye yakışıyor mu?
İşte efendim, bendeniz “Asılsız iftiralara karşı, sivil toplum faaliyetleri kapsamında en fazla kim mücadele etmiştir?” diye bir soru geldiğinde…
“Mirasçılarına büyük borçlar bırakmak mecburiyetinde kalan Rahmetli Hasan Celal Güzel.” diyorum tereddütsüz.
Bin türlü sıkıntı içinde ne güzel işler yapmıştı Güzel İnsan.
Allah Rahmet Eylesin.