Vatikancılık
Papa,
4- 8 Mart 2021’de Irak’ta idi.
Millî
Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Irak merkezi ve Kuzey Irak Bölge Yönetimiyle
görüşmesi Vatikan’ı rahatsız ettiği aşikâr.
Vatikancılığın,
maskesi ‘Dinler Arası Diyalog’, ‘İbrahimî Dinler’dir.
Bazı
Arap ülkelerinin İsrail ile ‘İbrahimî Anlaşma’ imzalamaları bu ziyaretin alt
yapısını oluşturmaktadır.
Papa,
IŞİD’in silahları nerden aldığını merak edip de PKK /YPG’nin aldığı silahları
düşünmemesi de ayrıca dikkat çekici. IŞİD’e silahları verenlerin aynı zamanda PKK
/YPG’ye de silah verdiğini bilmemesi mümkün değil.
Papa’nın
bölgeyi ziyareti ve ABD’nin, teröre destek olmaya devam etmesi bölgenin daha da
karıştırılacağına hiç şüphe yok.
Milyonlarca
insan katledildi, milyonlarcası sığınmacı durumuna sokuldu.
Haçlı Seferleri devam ediyor…
FETÖ’nün 15 Temmuz’da suçüstü olmasıyla
Vatikan, yeni ittifaklar kurmakta:
Suudi Arabistan’da ‘Ilımlı İslam’ın yeni müntesibi, Cemal Kaşıkçı’nın katledilmesinde başşüpheli Muhammed Selman, BAE ve
bazı körfez ülkeleri...
Vatikancılığın Türkiye ayağını da
cuntacılar ve terör örgütleri oluşturuyor.
Bunun
en açık örneği, darbeler sonrasında uygulanan dinî, millî değerleri ve malî
yapıyı yıkım girişimleridir.
Türkiye’de
darbeler, seçimlerden sonra özellikle tek partili güçlü hükümetler döneminde
yapılmıştır; Vatikancılık devreye alınmıştır.
24
Temmuz 2020’de Ayasofya’nın müzelikten kurtarılıp camii kimliğinin iadesini,
Diyanet
İşleri Başkanı’nın cuma hutbesini elinde kılıçla irat etmesini felaket ve rejim
düşmanlığı olarak göstermek, Vatikancılıktır.
Papa, Ayasofya’ya çok üzülmüş…
Onunla
birlikte üzülenlerin aynı zamanda terör ve cunta ile iş birliğinden sabıkalı
olmaları ‘ittifak’ın derinliğini anlamaya yeter.
Türkiye’de
kriz, kaos varken bölge ülkelerinde de benzer durumun olması, elbette tesadüfle
izah edilemez.
Türkiye’de
cunta, İstiklâl Marşı’nın kabul
edilişinin 50.yılında (12 Mart 1971)
muhtıra verip hükümeti düşürürken
Suriye’de de Hafız Esed darbe yapmıştı.
1979’da
Irak’ta Saddam Hüseyin, Türkiye’de de 12 Eylül 1980’de Kenan Evren ülke
yönetimine el koymuştu.
Bu
damar hâlâ faal…
15
Temmuz sonrasında FETÖ’yü ‘çaycı, çobacı’ gibi gösterdiler.
Çünkü
Vatikancılığın en derin yapılanmasından biri de FETÖ’dür.
16 Ocak 1998…
Refah Partisi kapatıldı.
23
gün sonra (9 Şubat 1998) FETÖ elebaşı
Papa’yla görüştürüldü, 21 Mart 1999'da da ABD’ye götürüldü.
Gidiş
o idiş…
22
yıldır ABD’den fitneciliğe devam ediyor.
9
Şubat 1998’de FETÖ elebaşı Vatikan’da Papa’ya hitaben;
“ İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur.
Bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır” diyordu. Kendisinin, (Fethullah
Gülen’in) Uygun bir ortamda zamanında
bir gayret, bu yanlış anlamanın
büyük oranda azalmasına katkı sağlayabileceğinden dem vuruyordu.
15
Temmuz 2016’da uygun ortamı bulduğunu zannederek darbe/işgal girişimine cür’et
etti.
Vatikan projesi diyalog çalışmalarını Diyanet İşleri'nin kurması gerektiğini,
ancak, hükümete bağlı bu kuruluşun özgürce
hareket edemediğini, bu misyonu toplumlar adına üstlendiğini, ülkelerin geleceği ve kendi ülkesi ile çelişkiye
düşmeden misyonu devam ettirmeyi hedeflediğini özellikle vurgulaması aynı
zamanda FETÖ’nün ve diğer terör
örgütlerinin işlevlerinin ne olduğunun da itirafıydı.
Şimdi
günümüzde de Ayasofya Camii’nin
açılışında elinde kılıçla hutbe okumasını rejim tehlikesi sayanlara, her fırsatta
Diyanet İşleri Başkanlığına iftiralarla saldıranlara kimlerin, nerelerden sufle
ettiğini göstermesi açısından ibretlik bir durumdur.
FETÖ
elebaşı,15 Temmuz darbe girişiminden 36 gün sonra (20 Ağustos 2016) şöyle
diyordu:
"Haçlınınülkenizi işgal etmesi çok
tehlikeli değildir. Çünkü sizinle onların arasında kırmızı çizgiler vardır.
Bir kere onlar sizin kadınınıza kızınıza ilişmezler. Mabedinize ilişmezler.
İlişmemiş haçlılar. Siz anlayın artık meselenin ne olduğunu…"
Vatikan güzellemesi…
“Türkiye, Batı’dan uzaklaştırılıyor.” söylemi de Vatikancılığın dışavurumudur.