Vatanı değil, kavurmayı kaybetmek istemeyenler
FETÖ'ye karşı operasyonların başladığı ilk günden itibaren örgütün etkili elemanlarına göz açtırılmasın, lakin çaycıya, aşçıya, kapıcıya dokunmayın diyordum. Ancak Denizli Başsavcısı Mustafa Alper'in aracının kamyona çarpması sonucu şehid olmasından sonra kanaatimi değiştirdim.
Farklı farklı ülkelerde pek çok devlet adamı, alim, siyasetçi kısacası varlığı birileri için tehdit ve tehlike görülen şahsiyetler çeşitli suikastlara kurban gitmişlerdir. Türkiye'nin yakın tarihi bu örneklerle dolu. Terör örgütlerinin saldırılarını değil, devletlerin, devlet içinde devletleşenlerin, farklı örgütlerin suikastlarını kastediyorum.
Fazla uzağa gitmeyelim, Rahmetli Turgut Özal, Adnan Kahveci, Eşref Bitlis, Aydın Menderes, Bedri İncetahtacı'nın ölümleri üzerindeki sis perdesi aralanmadı. Ya Muhsin Yazıcıoğlu?..
Bu saydıklarımız ve daha pek çok ölüm olayı "eceli musemma/normal ve değişmez ecelin" dışındaki müdahalelerle gerçekleşti.
Bu yazımızda da tabi ki vaktinde bu örgütü cemaat bilmiş, yakınlık beslemiş sonra terk etmiş ve "arınma" süreci yaşayan "ibadet" kısmında olanları kast etmiyoruz, amma velakin;
Karşımızda savaş uçaklarıyla düşmanı değil bu milleti bombalayan bir örgüt var,
Karşımızda tanklarla bu milletin evlatlarının üzerine ateş açan bir örgüt var,
Karşımızda bu milletin kadınlarını tank paletleri altında ezip şehid eden bir örgüt var,
Karşımızda ağır silahlarla bu milletin evlatlarının üzerine ateş açıp yüzlercesini katleden, binlercesini yaralayan bir örgüt var,
Karşımızda kamyonlar dolusu elemanının, "Sıra bize gelse de biz de cezaevlerinde yatıp Mehdimize (F. Gülen'e) layık olsak" diye iç geçiren örgüt var,
Karşımızda Fetullah Gülen'i Allah ile peygamber arası bir makamda gören ve bu şarlatandan gelen talimatları sorgulamadan bu emirlere "Allah'ın rızasına uygun emirlerdir." diyen bir örgüt var,
Karşımızda Fetullah Gülen'in, "Annenlerinizi-babalarınızı, evlad-u iyalinizi terk edin, öldürün" emrini gözünü kırpmadan yerine getirecek bir örgüt varu2026
Neyi tartışıyoruz Allah aşkına?
Neyin müsamahası beyler?
Elbette bir tek kişi bile mağdur edilmesin, FETÖ'cü olana da adil davranılsın, hakkı çiğnenmesin, çaycıya, aşçıya subay, polis muamelesi yapılmasın. Burada yargı da emniyet de adaleti ve hakkaniyeti elden bırakmasın, lakin bir kamyon şoförünün direksiyonunu suikast silahına çevirebileceğini de unutmayalım. Bir çaycının alacağı talimatla çaya, suya öldürücü zehir katacağını da unutmayalım. Bir aşçının yemeğe zehir katabileceğini de göz ardı etmeyelim. Karşımızda sorgulamayan, hiçbir şey için, "Yok canım, bu kadar da olmaz." diyemeyen bir örgüt var. Mankurtlaşma ötesi bir örgüt ile mücadele ediyoruz.
Kim bilir Karlov suikastçısı gibi uyuyan daha ne kadar elemanı var FETÖ'nün?
Kim bilir daha kaç polis, kaç asker, kaç şoför, kaç doktor suikast talimatı için en sinsi, en gizli yöntemlerle "tedbir" uygulamakta?
İşimizin zorluğunun farkında olarak adım atmalıyız. Adım atarken kendimize çelme takmamaya dikkat etmeliyiz. FETÖ ile mücadelede nasıl bir entrika ile karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım.
Tam da böyle bir dönemde,
17-25 Aralık FETÖ saldırıları sonrasında,
FETÖ'nün TUSKON'unda dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaretler yağdıran konuşmacıyı avuçları patlarcasına alkışlayan, 15 Temmuz sonrası hakkında dava açılan, FETÖ'den 15 yıl hapsi istenen Ömer Faruk Kavurmacı bir oldu-bittiye getirilerek tahliye ediliyor. Onlarca ağır hasta raporlu üstelik yaşlı insan içerde yatarken Kavurmacı'nın serbest bırakılması bu milleti 7'den 77'ye rahatsız etmiştir, vicdanları kanatmıştır, moralleri bozmuştur, umutlarını yıkmıştır.
Bu bir dert,
Bir diğer dert, birkaç istisna yazar hariç;
Başta bizim mahallenin medyası, yazar-çizeri, karikatüristi, manşetçileri dut yemiş bülbüle dönmüşler. Sanki FETÖ diye bir örgüt yok, zannedersin ki 15 Temmuz yaşanmamış, sanırsınız ki işgüzarlıkla tahliye yok, sanki bu Kavurmacı Rıza Nur Meral'in tehditlerini alkışlamamışu2026
İnsaf!
Bu Ö. Faruk'un soyadı Ay ya da Bulut veyahut Çelik olsaydı yine böyle susacak mıydınız? Neyi bekliyorsunuz? İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden reklam-ilan alamama kaygınız mı var? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş damadını yazdınız diye size ambargo mu uygulayacak?
Yapmayın, Sayın Topbaş'ın bunu yapamayacağını dünden bilmeniz lazım. Size damadının vebalini Sayın başkana yükleyin demiyoruz ki. Herkes kendinden sorumludur, hatta yazılarınızda Sayın Topbaş'ı zikretmenize gerek de yok ki.
Tutun ki endişelerinizde haklı çıktınız, reklam ve ilan geliriniz düştü diyelim.
Peki,
Bu vatan alacağınız reklamdan, ilandan daha mı az değerli?
Kim bilir, belki bu yazımdan sonra gazeteme baskı da gelebilir. Her zaman dik duruşu ile Reis'in, milletin, vatanın yanında durmayı hiçbir dünya malına değişmeyen gazetemizin sahibi Ali Adakoğlu ve aynı inanca sahip yönetimi yazılarımıza son da vermek için baskıya maruz kalabilirler. Ama unutmayın, gazetem ve bizim için bu vatan, bu milletin onuru, onurlu geleceği dünya malından çok daha değerlidir.
Bizim mahallenin yazarlarına, medyasına sesleniyorum; kesileceğinden korktuğunuz gelirler, almakta olduğunuz ücret bu milletten, vatandan, devletten, bayraktan, ezandan daha değerli ise sözüm yok,
Değilse bir silkelenin şöyle. Bu ne hal, bu ne rızık telaşı, bu ne sönüklük? Utandırmayın, bakınız 4 buçuk yıldır yazılarıma karşılık gazetemle tek kuruş pazarlık yapmış değilim, üstelik emekli maaşımla geçiniyorum.
Peki, Kavurmacı Yılmaz Büyükerşen'in damadı olsaydı böyle mi davranacaktınız?