Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3002.77
BIST 100
9460.09
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Vatandaşın asıl gündemi

Türkiye’de basın ve medyanın gündemi çok hızlı değişse de vatandaşın gündeminde ekonomi ilk sırada yer almaya devam ediyor.

Elbette ki enflasyon ve hayat pahalılığı gündemimizde ilk sırada yer alıyor. Özellikle sabit gelirli vatandaşların enflasyon sebebiyle alım güçlerinin düşmesi en önemli problem olarak önümüzde duruyor.

Ancak piyasada yaşanan pahalılığa rağmen satışlar artmaya devam ediyor.

Perakende satış hacmi mart ayında bir önceki aya göre %0,3 bir önceki yılın aynı ayına göre ise %2,5 oranında artış gösterdi.

Çünkü genel kanı “bugün dünden pahalı olabilir ancak yarından ucuz”

Fiyatlar arttıkça talebi arttıran garip bir milletiz. Ekmek fiyatları arttığı zaman kıyameti koparım halk ekmek büfelerinin önünde uzun kuyruklar oluştuğunu hem gözlerimizle görerek hem de haberlerde izleyerek şahit olmuştuk. Ancak bugün halk ekmek büfelerinin önünde o günlerde şahit olduğumuz uzun kuyrukların olmadığını görüyoruz.

Bugün ekonomik göstergelere baktığımız zaman ihracat artışıyla birlikte üretimin de arttığını görebiliyoruz. Sanayi üretim endeksi mart ayında bir önceki aya göre %1,8 oranında azalırken bir önceki yılın aynı ayına göre %9,6 oranında artış göstermiş. İhracattaki artış daha önceki aylarda üretimi yapılan ve katma değeri daha yüksek olan üretimlerden kaynaklanmış olabilir.

Ciro endekslerinde de aynı şekilde artışlar yaşandığını görebiliyoruz.

Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi Mart ayında yıllık %112,9 arttı. Toplam cironun alt detaylarına bakıldığında; Mart ayında yıllık sanayi sektörü ciro endeksi %126,4, inşaat ciro endeksi %83,2, ticaret ciro endeksi %102,3, hizmet ciro endeksi %130,6 artmış. Aynı şekilde aylık bazda da artışları görüyoruz.

Bu da demek oluyor ki iş dünyasında durum fena değil. Fiyatların yükseleceği düşüncesiyle talep de artıyor. Ancak fiyatlardaki artışla beraber sabit gelirlilerin alım gücünde önemli bir azalmaya neden oluyor.

Peki, alım gücünün azalmasına rağmen talep nasıl artıyor?

Genel olarak kredi kartı ve borçlanmayla talebin arttığını söylemek mümkün. Çünkü artan fiyatlar sebebiyle borçlanmak vatandaşla en mantıklı gelen yol…

Memurlar açısından düşünüldüğü zaman enflasyon sebebiyle alım gücü azalsa da temmuz ayı itibariyle yapılacak zamlar düşünülerek ve gelecekte fiyatların artışı hesaplanarak taksitlerle şimdiden alımların arttığı söylenebilir. Diğer taraftan özel sektörde işçi bulma problemi yaşandıkça ücretler seviyesi artırılıyor. Devletin asgari ücrete zam yapması beklenmiyor. Piyasanın kendi içinde gerçekleri var…

Talebin arttığı bu dönemde tasarruf kabiliyeti azalıyor. Kaldı ki tasarruf sahipleri yaşanan enflasyonist süreç sebebiyle reel anlamda kazanç sağlayamıyor.

TÜİK’in açıkladığı Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getirileri verilerine göre BİST100 %7,79 kazandırırken Devlet İç Borçlanma Senetleri %2,04, Mevduat Faizi (Brüt) %5,67, Dolar %6,18, külçe altın %6,39, Euro ise %7,86 negatif reel getiri sağlamış.

Yani bu enflasyonist ortamda dolar alan da, euro alan da, faize yatıran da reel anlamda zarar ediyor.

Kripto varlıklara umut bağlayanlar zaten hem nominal hem de reel olarak zarar ettiği için o kısmı konuşmaya dahi gerek yok.

Konut fiyatlarında hem arz eksikliği hem de maliyetlerindeki artış sebebiyle yükseliş yaşanıyor. Finansal yatırım araçlarının reel anlamda zarar ettirdiği bu dönemde en çok kazanç sağlayan sektör olması giderek derinleşen bir probleme neden oluyor.

Millet olarak uzun yıllardır çeşitli krizler yaşıyoruz. 2013 yılında Gezi olaylarıyla başlayan ve 17/25 Aralık emniyet ve yargı darbe girişimiyle devam edip, hendek-barikat ve canlı bomba terörleri, 15 Temmuz darbe girişimi, döviz kuru saldırısı ve çeşitli yaptırım ve ambargolara maruz kalmış bir milletiz. Yaşadığımız her krizin ekonomik yansımaları olmuş ve enflasyon üzerinde önemli etkileri olmuştur. Ancak pandemi süreciyle başlayıp Rusya-Ukrayna savaşı ve Çin’in kapanma politikalarıyla beraber tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik problemler geçmişten gelen problemlerin derinleşmesine neden oldu. Ancak verilere bakıldığı zaman bu problemlere hızlı uyum sağladığımızı da görüyoruz. Tüketimlerimizden taviz vermediğimiz verilerle gözler önüne seriliyor.

(Not: Veriler enflasyondan arındırılmaktadır.)

Evet, vatandaş ekonomik problemlerden memnun değil. Tüketici güven endeksinden bu anlaşılıyor. Basın, medya ve sosyal medyanın gündemi ne olursa olsun vatandaşın asıl gündemi ihtiyaçlarının giderilip giderilmediğidir.