Vatandaş neyi bekliyor?
Haftalardır milletin gündeminde iki önemli mesele var:
-Memur,
emekli, asgari ücretli gibi dar gelirlilerin maaşında yapılacak artışlar,
-3,5 yıldır
dur durak bilmeyen fahiş fiyatların normal fiyatına geri getirilmesi.
Gecekonduları
bilirsiniz, organize şebekeler bir yana, sıradan vatandaş da geçmişte yapılan
kaçak yapıların seçim zamanlarında yasal düzenlemelerle ruhsatlandırıldığını
bildikleri için gece kondu yapıyorlardı. Yaptıkları da ekseriyetle yanlarına
kâr kaldı.
Son 3,5 yılda
her hafta elzem ürünlerde “gecekondu” türü fahiş fiyat artışları yapıldı
ve bu fiyatlar yine tıpkı gecekondu gibi kalıcı oldu. Bu fiyat artışlarını
durdurmakla görevli devletin mekanizmaları bihakkın çalışmayınca insanımız 3,5
yıldır gittikçe artan fiyatların kalıcı olma tehdidi ile karşı karşıya. Ne de
olsa gelen, giden, soran, soruşturan yok. Bir süre önce verilen ceza yeterli
gelmemiş olacak ki fiyatların fahiş artışına bir de stokçuluk da eklendi.
Vatandaş
beklemede
Vatandaşın yaşanan
fiyat artışlarına tahammül göstermesinin 3 önemli sebebi var:
-Yıl başına
doğru yapılacak olan maaş artışları -ki buna asgari ücret de dahildir.
-Başkan
Erdoğan’ın fahiş fiyatların oluşturduğu mağduriyeti gördüğünü, yakında fiyatları
gerçek ederine çekeceğine dair vatandaşın kendisine duyduğu güven.
Ve en
ürkütücüsü üçüncü sebeptir:
-Seçim.
Evet,
vatandaş ilk iki hususta tatmin edilmez ise seçimlerde “Biz de seçimde icabına
bakarız” diyor. İş bu kadar ciddi…
Tam da böyle
bir süreçten geçerken önemli bir gelişme yaşandı. Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın
yerine Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati atandı. Sayın Nebati yıllardır aynı
bakanlıkta bakan yardımcılığı görevini yürütüyordu. Dolayısıyla maliyeye,
ekonomiye yabancı değil Sayın Nebati.
Geçtiğimiz
hafta atanan çiçeği burnunda bakan Nureddin Nebati, “Ekonomi çok hızlı bir
şekilde düzelecek. Yeter ki bize güvenin. Faiz arttırmayacağız. Bu işi faiz
artırmadan da yapabileceğimizi göreceksiniz…” dedi. İş dünyasına seslenen Nureddin
Nebati konuşmasıyla güven verdi. Bu güven talebinin vatandaşa, pazara yansıması
nasıl olacak bilmiyoruz, lakin iktisadi meşguliyeti olanların “güven”
konusunda pozitif düşündüklerini görmek ülkem için sevindirici bir durum.
Allah
muhafaza diğer ülkelerde yaşanması halinde büyük infiallere yol açması
kaçınılmaz boyutta olan yaşadığımız bu ekonomik çalkantıyı millet hala umutla
karşılıyorsa geleceğe güvenle bakabiliriz.
Diğer önemli
bir husus ilgili ve yetkili makamlar ilk kez ekonomide sorun yaşadığımızı kabul
ettiler. Bu kabul, sorunun çözümünün yarısı demek. Bir sorunun inkârı ya da
manipülasyonlarla geçiştirilmesi o sorunu daha da içinden çıkılamaz hale sürükler.
Bu sebeple Sayın Bakanın mezkûr açıklaması olumlu bir hava estirdi.
Ancak,
milletin bu hususta maliyeye, ekonomi kurmaylarına ve dolayısıyla Başkan
Erdoğan’a son kere bir güven/kredi tanıdığını unutmamamız gerek. Vatandaş, Türkiye’de
hiçbir iktidara, lidere nasip olmayan böyle bir güvenin gereğinin yapılacağını
umuyor.
Hedef dar
gelirli
Milletin
kahir ekseriyeti dar gelirli. Yüksek maaşla çalışanlar dışında kalan memur,
emekli, asgari ücretli ve diğer dar gelirlilerle birlikte 25 milyonu aşkın
çalışan ciddi manada geçim sıkıntısı yaşamaktadır. Bu 25 milyon çalışanın 3
nüfuslu birer aile olduğunu düşündüğümüzde ortaya 75 milyon insanın yetersiz
beslenme gibi, bu ülke insanının hiç de hakketmediği bir trajediyle karşı
karşıya olduğunu ortaya koyuyor.
Başta da
belirttiğim gibi bu milletin umudu hala Recep Tayyip Erdoğan’dır. Başkan
Erdoğan yeni ekonomik modele geçmekle bu ülkeye büyük bir iyilik yapmıştır,
bunu inşaallah hep beraber göreceğiz.
Ancak,
Vatandaşın
buna inan(dırıl)ması lazım. Önce vatandaşa rahat bir nefes aldırmak gerek sonra
da mevcut durumu vatandaşa sarih bir dil le anlatmak lazım.
Vatandaşın talebi: bilirkişiler ekonomide yaşanan durumu ve geleceğimizi anlatsınlar, istiyor. Vatandaşlar komşumuz Bulgaristan, Gürcistan, Yunanistan, Arnavutluk, Sırbistan bizim yaşadığımız ekonomik sıkıntıyı yaşamıyor. Covid oralarda da etkili oldu. Dolayısıyla bizim o ülkelerden farklı olarak ekonomide bağımsız ve yeni bir modele geçtiğimiz anlatılmalı. Bu meseleyi aynı zamanda deprem uzmanı, kriminolog, küresel ısınmacı, teo-politika uzmanı(!) olan ve TV’leri izlenmez kılan şarlatan tiplerden değil; vatandaşlar bu konudaki politikamızı ekonomistlerden, işi bilen siyasetçilerden duymak istiyor.