Her ne kadar bazı gafiller, 15 Temmuz’da yaşadığımız o alçak FETÖ ihanetini küçümsemeye veya unutturmaya çalışsa da, Türkiye o kanlı ihanet gecesini asla unutmayacaktır. Zira o kalkışmada parçalanmanın eşiğinden döndüğümüz bir hakikat. Bunu aklı başında olan herkes gördü. Saldırının püskürtülmesinde ve zaferin elde edilmesinde şüphesiz vatanını aşk derecesinde seven inançlı insanların rolü çok büyük. Bugün şayet hür bir ülkede yaşıyorsak ve şehit kanlarıyla sulanmış mübarek topraklarımız parçalanmadıysa bu kahramanları göz ardı edemeyiz, onları unutamayız. Hem Türkiye’ye kastedenler hâlâ bu kirli emellerinden vazgeçmiş değil. Bugün bile utanmadan bazı Batılı ülkeler bize ayar vermeye ve Türkiye’yi dizginlemeye çalışıyorlar. İşin üzücü tarafı ise, içeriden bazılarının bu saldırganlara ses çıkarmaması, aksine destek olmasıdır.
Asayişin bekçileri oldular
Son devrin büyük İslam âlimi Bediüzzamanm Said Nursi’nin yakınında bulunmuş, onunla birlikte milletimizin imanına hizmet etmiş büyüklerin isimleri, bugün Anadolu’da dalga dalga yayılmış, namları gönüllerde yer etmiştir. Hayatlarını davalarına adayan bu fedakâr nesil, hiçbir zaman menfi hareketlerin içinde olmadılar. Zira üstatlarından aldıkları ilk ders, “müspet hareket etmek”ti. Memleketin asayişine yardım etmek en büyük şiarlarıydı. Hulusi Yahyagil, Ceylan Çalışkan, Zübeyir Gündüzalp, Mustafa Sungur, Tahiri Mutlu, Abdullah Yeğin, Bayram Yüksel, Said Özdemir, Mehmet Emin Birinci, Salih Özcan, Abdülkadir Badıllı, Hüsnü Bayramoğlu, Mehmed Fırıncı ve diğerleri… Onlar aşk ve şevk ile bu aziz vatana ve mübarek topraklarda yaşayan insanlarına hizmet etmek için çalıştılar. Dillerinden zikir, yüzlerinden tebessüm, gönüllerinden aşk ve şevk eksik olmadı. Bu kahramanlar zümresinin ortak özelliği ise yüksek bir tevazua sahip oluşlarıydı.
Devletin ve milletin yanında durdular
Bediüzzaman’ın rahle-i tedrisinde bulunmuş olan bu iman kahramanları, hayatları boyunca hizmet ettikleri Devletimizin ve milletimizin hep yanında ve arkasında durdular. Bilhassa 17 Aralık 2013’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yok etmek için başlayan FETÖ saldırılarında, güç birliği ederek safını belli eden büyüklerimiz, şiddetli hücumların ve nifakın dış destekli olduğunun farkındaydılar. Tarih boyunca bize saldıran Haçlı zihniyetli Batılı emperyalist devletlerin oyununu kuvvetli şuurlarıyla fark ettiler ve tavırlarını ortaya koydular. Bu kahramanlardan biri de 3 Ekim 2020 tarihinde ebedî âleme göç eden ve ertesi günü Eyüpsultan’da toprağa verilen, Mehmed Fırıncı (Mehmet Nuri Güleç) idi. Tebessümü ve tevazuu ile gönüllerde taht kuran ve 92 yaşında sonsuzluk kervanına katılan ağabeyimiz hakkında, başkanlığını yaptığı İstanbul İlim ve Kültür Vakfı yöneticileri, bugünlerde kıymetli bir eseri ilim ve irfan dünyamıza armağan etti. Mehmed Fırıncı Ağabey’in Aziz Hatırasına ismiyle neşredilen kitap büyük boy ve zengin bir muhteva ile çıktı.
EFSANEVİ BİR HAYAT
Mehmed Fırıncı’nın ilgi çekici hayatı, kitapta ayrıntılı olarak yer alıyor. 1928 senesinde Bursa’ya bağlı İnegöl’ün Yenice Müslim köyünde doğan Fırıncı Ağabeyin Fatih Çarşamba’daki evinde, Bediüzzaman 1953 yılında üç ay misafir kaldı. Üstadının hizmetine giren ve ömrünü bu kutlu yola adayan Fırıncı, bilhassa Risale-i Nurların yurtdışında yaklaşık 60 ülkede tercüme edilmesi için çok büyük çabalar gösterdi. İdeal bir Müslümanın üstünde taşıması gereken bütün güzel hasletlerin sahibiydi. Bilhassa tevazuda âdeta timsal bir şahsiyetti. Devlet adamlarından gençlere ve çocuklara kadar bütün insanlara dostça bakar, kardeşçe yaklaşırdı. Erdemli davranışlarıyla sadece yakınları arasında değil bütün dindar gruplarda çok sevilen ve hürmet gören bir rehberdi. Örnek kişiliği vardı, ‘güleyüzü’yle İslam’ı temsil eden bir İstanbul Beyefendisiydi. İnsana değer veren bir ahlak, fazilet ve erdem adamı, vefa timsaliydi.
Her yere koşup giderdi
O, nerede hayırlı bir hizmet, güzel bir faaliyet görüyorsa ve davet edilmişse kırmaz, o mekânları mutlaka şereflendirirdi. Bu konuda ayırım yapmaz, davet edenlerin yaşlarına veya mevkilerine bakmazdı. Katıldığı toplantılarda bir kenarda oturur, söz verilirse kısaca konuşur, birkaç kelam ederdi. Söyledikleri hikmetli, faydalı ve dinleyenlerin gönlüne hitap ederdi. Bediüzzaman’dan Eşref Edib’e, Mehmed Âkif’ten Bekir Berk’e kadar bu ülkeye hizmet etmiş herkese sahip çıkar, anma programlarına iştirak ederdi. Davet ettiğimiz son toplantıda bizi kırmamış ve konuşmuştu. Said Nursi’nin her zaman asayişin yanında olduğunu, huzuru temin etmek için cansiperane çalıştığını söylemişti. Ömrü boyunca iman hakikatlerini anlattığını, hiçbir menfi harekete katılmadığını, bu konuda da kararlı durduğunu ifade etmişti.
Vatan Nöbeti’ni bırakmadı
Fırıncı Abi’nin beni en çok etkileyen davranışı, 15 Temmuz kanlı işgal ve darbe teşebbüsü üzerine en ön saflara geçmesi, diriliş ve direniş savunmasında gençlere ön ayak olması ve ülkemizin bekası için gösterdiği azami hassasiyetti. Saraçhane’de yapılan “İstiklal, Demokrasi ve Vatan Nöbetleri”ne katıldı, İstanbul Büyükşehir Belediye binasının önündeki mukaddes nöbete her akşam iştirak etti. 90 küsur yaşlarında olmasına rağmen gece sabah ezanına kadar, 17 şehit verdiğimiz Belediye binasının önünde bekledi ve gençlere örnek oldu. Şahit olduk ki Fırıncı Abi, ihanet örgütüne karşı Devletinin yanında, milletiyle beraberdi. Hisleriyle, sözleriyle, duruşuyla ve imanıyla safını, tarafını ve yerini belli etmişti. Televizyonlarda yaptığı konuşmalarda da bu düşüncelerini açıkça ve cesaretle söylüyordu.
Güzel Şahitlikler
Mehmed Fırıncı’ya adanan eserin editörü Dr. Nafi Yalçın, grafik ve tasarımını ise Tarık Şimşek yapmış. Titiz bir şekilde hazırlanan kitapta merhumun vefatından sonra yazılmış pek çok yazıya yer veriliyor. Dava arkadaşını ahirete yolcu eden Hüsnü Bayramoğlu ağabey, kederini şu sözlerle ifade ediyor: “Kıymetli kardeşim, muhterem Mehmed Fırıncı’nın vefatını teessürle öğrendim. Kendisine Allah’tan rahmet ve tüm kardeşlerimize başsağlığı dilerim. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Muhterem ağabeyimize, Allah (c.c.) rahmet eylesin, rahmeti ile karşılaşsın, mekânı cennet olsun, bütün sevdiklerine dava kardeşlerine, arkadaşlarına Rabbim sabrı cemil nasip etsin inşallah.” Bu vefat üzerine taziye mesajı yayınlayan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözlerine yer veriliyor: “Ömrünü İslam’ı öğretmeye, anlatmaya ve ahlaklı nesiller yetiştirmeye vakfetmiş olan, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Mehmed Fırıncı’ya Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun.”
Güzel Şahitlikler
Mehmed Fırıncı’ya adanan eserin editörü Dr. Nafi Yalçın, grafik ve tasarımını ise Tarık Şimşek yapmış. Titiz bir şekilde hazırlanan kitapta merhumun vefatından sonra yazılmış pek çok yazıya yer veriliyor. Dava arkadaşını ahirete yolcu eden Hüsnü Bayramoğlu ağabey, kederini şu sözlerle ifade ediyor: “Kıymetli kardeşim, muhterem Mehmed Fırıncı’nın vefatını teessürle öğrendim. Kendisine Allah’tan rahmet ve tüm kardeşlerimize başsağlığı dilerim. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun. Muhterem ağabeyimize, Allah (c.c.) rahmet eylesin, rahmeti ile karşılaşsın, mekânı cennet olsun, bütün sevdiklerine dava kardeşlerine, arkadaşlarına Rabbim sabrı cemil nasip etsin inşallah.” Bu vefat üzerine taziye mesajı yayınlayan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözlerine yer veriliyor: “Ömrünü İslam’ı öğretmeye, anlatmaya ve ahlaklı nesiller yetiştirmeye vakfetmiş olan, İstanbul İlim ve Kültür Vakfı Başkanı Mehmed Fırıncı’ya Allah’tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun.”
Sohbetleri de yer aldı
Eserde Mehmed Fırıncı ile yapılan sohbetlerin bir kısmı yayımlanırken, bilhassa hizmet için nasıl her yeri karış karış gezdiği ve yurtdışına pek çok yere koşup gittiği dile getiriliyor. Vefatının ardından basında çıkan bütün yazılar ve devlet adamları ile siyasetçilerin taziye mesajları da bu kitapta yer buluyor. Taziyede bulunan veya yazı yazanlar arasında şu isimler de bulunuyor: Mustafa Şentop, Fuat Oktay, Süleyman Soylu, Ali Erbaş, Binali Yıldırım, Mahir Ünal, Betül Sayan Kaya, Muhammed Fatih Ustaosmanoğlu, Ahmet Mahmut Ünlü (Cübbeli Ahmet Hoca), İhsan Şenocak, Yavuz Bahadıroğlu, Said Yüce, Kemal Özer, Mustafa Çalışan, Salih Suruç, Ahmet Akgündüz, Nevzat Tarhan, Nihat Hatipoğlu, Eyüp Otman, Necip Dinç, İsmail Yazıcı, Faris Kaya, Hasan Kondu. Muhterem eşi Şükran Vahide Hanım ile yeğenlerinin anlattıkları hatıralar, çok ibretli, anlamlı ve hikmetli sırlarla dolu. Albüm, baştan sonra bir mefkûre adamının destansı hayatının güzel karelerinden oluşuyor.
Yaşayan büyüklerimiz hakkında armağan, vefat edenlerin ardından anma kitaplarının hazırlanması artık güzel bir gelenek hâline geldi. Vakıf yöneticileriyle yaptığım görüşmede bu tür çalışmaların devam edeceklerini öğrendim, çok sevindim. Bütün ömrünü İslam’a ve Kur’an’a adayan, Türkiye’ye ve İslam âlemine sevdalı, vatan, ezan ve bayrak muhabbetiyle yüreği dopdolu böyle örnek şahsiyetleri tanıtmak ve hatıralarını her zaman yâd etmek mecburiyetindeyiz. Güzel isimlerini okullara, caddelere, kültür merkezlerine vermeliyiz. Kitapların yanı sıra belgelik filmlerini hazırlamalı ve yeni nesillere onları ve şanlı mücadelelerini tanıtmalıyız. Ruh dünyamızın bu mümtaz şahsiyetlerine sahip çıkarsak, hiç kimse şehitlerin emaneti olan bu cennet vatana husumet besleyemeyecek, kastedemeyecektir.