Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Eylül 2023

​Varsın, yoksun!..

Büyürüz, hayaller kurarız ve hayatın nimetlerinden faydalanırız. Ancak bir bakarız ki ölüm kapımızı çalmıştır. "Varsın, yoksun!" dediğimiz ân işte tam da bu ânı ifade eder. Beklenmedik bir şekilde ölüm gerçeğiyle yüzleşiriz. Hazır mıyız? Ölüm bize ne zaman uğrar, bizi onu nerede bekliyoruz?

Ölüm, hayatın kaçınılmaz bir sonudur. Hiç kimse bu gerçekten kaçamadı. Bu nedenle hayatı, ölümün varlığına rağmen anlamlı kılmak gerek. Ölüm, hayatın bir hatırlatıcısıdır ve insanları, hayatlarını daha bilinçli bir şekilde yaşamaya teşvik eder. Her şeyin bir sonu olduğunu düşünerek yaşamın ve sevdiklerimizin değerini daha iyi anlamaz mıyız? Bu düşünce bize, sevdiklerimizle daha fazla zaman geçirmemiz gerektiğini hatırlatır. Küçük ve önemsiz sorunlar yerine, dostlarımıza karşı anlayışla karşılık verebiliriz. Diğer taraftan hayallerimizi ertelemeden istediklerimizi yapmak için de daha cesur olabiliriz.

Çoğu kez çekingeniz. Zamanı hazine bilerek plan yapmak gerektiğini söyleriz ama buna uyamayız. Üzülürüz, kaybederiz. Toparlanmak için içimizde umut doğar ama elimizden tutulmasını bekleriz. Belki de biz başkasının elinden tutarız. Var olmak budur. Yok olmak bitmek, tükenmektir.

Yaşamın değerini ve geçiciliğini anlamak nasıl olabilir? “Her ân, her şey olabilir.” düşüncesi insanı endişeye sürükleyebilir ama içimizde yine de hayatın birden sonlanabileceğini bilmek hırslarımızı törpüler. Kalp kırmadan ve kimsenin hakkına girmeden ömür geçirmek… Böyle bir yaşam felsefesiyle yaşamak herkesin yapabileceği bir şey mi? Empati ve saygı daha sağlam ilişkiler kurmamızı sağlar. Hepimiz farklıyız. Farklı arzulara, inançlara ve duygulara sahibiz. Bu nedenle başkalarının duygularını anlamak önemlidir. Bu yüzden anlayışlı olmak, başkalarının kalbini kırmamızı önler. İkincisi, kimsenin hakkına girmeden yaşamak. Bu da dürüst ve âdil olmakla mümkün. Başkalarının haklarına saygı göstermek, toplumsal huzura da katkıda bulunur. Güven tesis edilmiş olur. Daha güzel bir dünya inşa etmek böyle olabilir.

Hayatta her şey güzel olmayabilir. Bazen istediğimiz olmaz da istemediğimiz olur. Anlaşmazlıklar veya tartışmalar olabilir. Ancak her zaman hatırlanması gereken önemli bir gerçek vardır: ölüm. Ve ölümün ne zaman geleceğini bilemeyiz. Bu nedenle kimseyi üzmeden yaşamak temel felsefe olmalıdır. Ancak bu, şu demek değildir: “Suya sabuna dokunmadan yaşamak.” Ölüm, kaçınılmaz bir gerçekliktir, buna tamam, diyoruz ve inanıyoruz ama ilkeli bir duruş sergileyerek olmalı. Zaten öleceğiz, şuna buna ne gerek var da diyemeyiz. Yanlışa yanlış, doğruya doğru diyemiyorsak ne için yaşıyoruz, gayemiz nedir? Hâliyle insan bir değerin tarafıdır, olmak da zorundadır. Aksi hâlde telafi edemeden, açılan yaraları tedavi edemeden bir bakmışsınız yoksunuz.

Hoşgörülü ve sevgi dolu olanların açtığı kapıdan içeri girenlerin içi ferahtır çünkü karşılarında güleç ve güvenilir insanlar vardır. Böyleleri daha yakın bağlar kurar. Hayatın muammasını çözen, niçin var olduğunu bilen karıncayı bile incitmez. Böyle içi ve dışı bir insanların var olduğu yerde de haksızlık olmaz. Dünya zaten haklı ile haksızı ayırma yeri değil midir? İyi ile kötüyü bilenlerin çoğaldığı yerde neyin azalacağını söylemeye gerek bile yok.

Hayat kısa. Ölüm hakikat ve kapımızda. Ölüm uzunca ayrılık hem de çok acı. İnsan misafir. Dünya duraktır. Ne aldatmak ne aldanmak. Bir gün öleceğini bilmek düşüncesiyle yolculuğa devam etmek. Çünkü ömür meşakkatli bir yolculuk. Önce yol mu biter, ömür mü biter, bilemeyiz. Ancak yaşadıkça eksilen çok şey var. Gittikçe bizi yalnızlaştırıyor dünya. Ve insanı yüzünden okumak, onun içine yabancı kalmak ne zordur. Can Yücel çok güzel demişti: “başucumda bir sen varsın bir de evren/saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi/yalnızlığım benim çoğul türkülerim/ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi”

“Bir varmış, bir yokmuş” diye başlayan masal tadında bir dünyayı var etmek için bu zıtlığının idrakiyle ölsek. Var da yok da bir kudretin eliyle oluyor. Zaman geçtikçe anlaşıyor bazı şeyler. Sabır ağacının dalından tutup, gün gelince düşeceğimizi bilerek yaşamak. Ancak ne olursa olsun her zaman bir hak daha tanıyarak veya talep ederek dünyayı güzelleştirebiliriz. Çünkü birbirimize ihtiyacımız var. Varlığımız sevdiklerimizle anlamlı. “Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.” diyordu şair. Çünkü var isen hayat var, yok isen kimse yok!