Varlık ve Yokluk
Varlık ve yokluk idrak sınırlarını aşar inançla makul bir seviye alır. Var olmanın dayanılmaz lezzetini yok olmanın tarif edilemez elem ve acısını tarif eder.
Cüzi iradeyle ortaya koyulan geçici varlık şekilleri yani şeyler aslında var etme karşısındaki yetersizliğimizi gösterir. Var etmek veya olmak dışımızda biri tarafından müdahale ile oluyor. Hiçbir fiil yoktur ki faili olmasın. Bundandır ki göz bir eseri gördüğünde gönül de sanatkârını arar. Bu gerçeklik her esere tesir edenin sıfat ve arazıyla içinde, zat ve cevheriyle dışında olduğunu gösterir.
Terzi, diktiği elbisenin hem içindedir hem dışında. Kumaşa verdiği biçimsel güzellikler, bedeni estetik gösteren moda durumlarıyla elbisenin içindeyken zat ve cevheriyle dışındadır; yenileri için fail ve muktedirdir.
Müellif telif ettiği eserin hem içindedir hem dışında. Hikmet dolu ilmiyle, okurlarını farklı iklimlere taşıyan hayalleriyle, vakasının karanlık noktaları aydınlatan münevverlik sıfat ve arazıyla eserinin içindeyken her an yeni eserler yazmaya müsait zat ve cevheriyle dışındadır.
Mimar çizdiği projenin uygulamaya koyduğu yapının hem içindedir hem dışında. Estetik zevk veren mimari yapıdan sıradan bir zevk uyandıran inşalara kadar hiçbir eser yoktur ki mimarını ve mühendisini icracı ustasını sıfatlarıyla göstermesin ve ismini yaşatmasın. O eserler mimarlarının veya ustalarının sıfat ve arazlarıyla kendi içlerindeyken zat ve cevherleriyle kendilerine yâr olmadıklarını başkalarına yâr olmayacaklarını ifade ederler.
Saatçi, ortaya koyduğu o harika yapının hem çarkları arasındadır hem dışında. Saatin arka kapağını açıp ustasının zat ve cevherini o minik yerde dönen küçük çarklar arasında aramak insanın hamakatını ve sapkınlığını gösterir. Saatçi, ilim ve hikmetiyle saatin çarkları arasında dönerken zat ve cevheriyle dışarıda yeni keşifler peşindedir.
Bilgisayarın mucidi hem içindedir hem dışında. Elimizdeki tablet, çantamızda yahut masamızın üzerindeki bilgisayar bütün harikalıklarıyla, içindeki onlarca mühendislik emeğini ve hikmetini dokunduğumuz tuşlar vasıtasıyla zihnimize yaklaştırır. Telefonun mühendis ve tasarımcıları da hem içindedir hem dışında. Harikalıklar elimizin içinde ve parmaklarımızın uçlarındadır. Bu harika sıfatlar ve arazlar karşısında bazen kendimizi kaybediyoruz. Saatçiyi arar gibi aletlerin mucidini içinde arama telaşına düşüyoruz. Telefonun veya bilgisayarın kapağını açtığımızda saatin içindeki gibi çarkları dahi bulamıyoruz. Öfkeleniyoruz. Elimizdeki aletle o küçücük ölçülere dokunuyoruz. Zatı ararken sıfatlara da zarar veriyoruz.
Bindiğimiz son model arabadan uçtuğumuz harika tayyareye, hedefimize götüren hızlı trenden denizlerde yürüten muhteşem gemilere, evimizdeki konforu sağlayan elektronik cihazlardan işyerlerimizdeki kolaylığı ve güvenliği sağlayan aletlere, hastanelerimizdeki cihazlardan yaşantımızın her anına müdahale eden yapay zeka eserlerine dek her birinin faili hem içindedir hem dışında.
Evet varlık bir dış müdahalenin tesiriyle ortaya çıkar. Bazen kendi kendine oluyor gibi görünen işlerin dahi arkasında mutlaka gizli bir özne ve görünmeyen bir programlama vardır ve zaruridir.
Yokluk ise tamamen cahili olduğumuz, irade ve idrakimizin olmadığı, bize karanlık olan bir alan boşluğudur.
Yokluk, var olduktan ve varlığın derecelerini idrak ettikten sonra üzerinde konuşmaya başladığımız şeydir.
Yokluk, sınırı tahmin edilemez bir karanlık olduğundan varlığın en basit düzeyinde dahi trajedisi anlaşılacak bir zifiri karanlıktır.
Yokluk, var olan idrakımızla varlığı anlaşılamayan, aymazca arzu edilen bir körlük ve haddini aşma durumudur.
Yokluk, varlık karşısında idrakten inanca geçememe durumunda insanın haddinden tecavüz etmesidir.
Yokluk, var olduktan sonra yok olan ve varlığın yeni formu olan karanlıktan aydınlığa geçme durumudur.
Üzerimizdeki bir elbisenin yaşam serüveni incelediğinde, varlığa çıkma durumu olan her son aşama bir önceki aşamanın yokluk durumudur.
Bir arabayı düşünelim. Tasarımından yürüme bandına düştüğü ve çalıştırdığımız ana kadarki bütün aşamalarındaki her son aşama bir önceki aşamaya göre yokluk durumudur.
Bir çekirdeğin, bütün aşamaları geçerek meyve durumuna kadar gelen her son aşaması bir önceki aşamanın yokluk durumudur.
İnsanın nutfe halinden dünyaya gelme ve öteye gitme yolculuğundaki her son aşaması bir önceki aşamanın yokluk durumudur.
Bütün eşyaların serencamı takip edildiğinde yoklukla varlık arasındaki evreleri aşikare görülür. Duygular bileşkesi olan vicdan her varlığın geldiği son aşmayı en güzel var olma durumu yokluktan kurtulma anı olarak görür.
Varlığın derecesini göremeyip yoklukta kalmayı arzu edenlerin akılları gözlerindedir. Yokluğun ne olduğunu bilmiyoruz ve var olmuşuz. Yokken bir şeyi deneyimlememiz mümkün değildir. Allah var ettikten sonra rahmeti gereği yok etmiyor. Dolayısıyla yine deneyimlememiz mümkün değil. Böyle bir şeyi cehennemden trajik görmek his ve deney sahamız dışındadır. Bizim istemediğimizi Allah’ın istemesi daima hikmettir ve rahmettir.
Hasılıkelam varlık ve yokluk, inançla aklın derecelerini gösteren şeyin iki halidir.