Varın gerisini siz düşünün
Dünyanın tepesinde, büyük bir savaş yaşanıyor. Bir tarafta Amerika, diğer tarafta ise ÇİN'i büyüten ve Amerika’nın karşısına çıkaran bir akıl mevcut. Aslında belli bir süre bu akıl ile dünyanın “süper gücü” ABD’nin, beraber iş tuttukları net. Lakin aralarındaki çıkar çatışmaları neticesinde, iki kadim ortağın yol ayrımına sürüklendiği de bir gerçek. Bu minvalde aralarında bize yansıyan son kırılmanın, 2001 İKİZ KULELER saldırılarıyla gün yüzüne çıktığını söyleyebiliriz. Zira ABD’nin Derinleri o tarihten itibaren, kendileriyle ittifak yapanlarla yol yürürken; dünyanın birçok yerinde varlığını sürdüren, Avrupa’da kök salan, bilhassa da Londra ve Washington’u mesken edinen Küreselcilerin, ÇİN’i büyütmeye hız verdikleri inkâr edilemez. Öyle ki önce günümüz ÇİN'ini meydana getiren Küresel akıl, 2013 senesinde de dünyanın gidişatını değiştirecek olan, İPEK YOLU PROJESİYLE tüm dengeleri bir anda alt üst etti. Yani savaş çok evvel başlamıştı belki ama 2013 yılıyla, artık geri dönülmez bir istikamete doğru evirilmişti. Keza esen fırtınayı Avrupa’dan Asya’ya, Kafkaslardan Afrika’ya dünyanın büyük başkentleri iliklerine kadar hissetti. Tabi jeostratejik ve jeopolitik konuma sahip Türkiye’nin de, bundan fazlasıyla etkilendiği tartışılmaz.
***
Evet, anlayacağınız üzere bu kısa ve öz girizgâhla, geçmişe bakmanın daha doğru olacağı kanaatindeyim dostlarım. Çünkü ne pahasına olursa olsun, yaşanan savaşta Türkiye’yi yanlarına almak isteyen iki büyük güç var önümüzde. Buna karşılığında da kendi menfaatlerini önceleyen, bir İstiklal Savaşı veren ve fırtınalı denizde adeta “HÜDAİ YOLU” bulmaya çalışan bir Türkiye profili… O sebeple maruz bırakıldığımız teröre de, ekonomik operasyonlara da, güvenlik tehditlerine de, yaptırımlara da, darbe teşebbüslerine de… aynı pencereden bakmak önem arz ediyor. Mesela IMF ile ipleri kopartıp, Ortadoğu da ABD ile ayrı düşündüğümüz bir demde, Gezi Parkı bahanesiyle ülkenin nasıl karıştırıldığını hatırlayın. Sonrasında ise en uygun teklifi veren ÇİN’den, Hava Savunma Sistemi almanın arifesinde cereyan eden KOBANİ OLAYLARINI…
Derken daha sistematik bir güruhla, işi yürütmeye karar verdiler ki kırk yıldır hazırlanan FETÖ’yü bu nedenle sahaya sürdükleri malumunuz. Gerçi 17-25 Aralık ve Mit Tırları hadiselerinden, istediklerini alamadılar lakin bu sefer de, “makûs talihlerini” 15 TEMMUZ HAİNLİĞİYLE değiştirmeyi denediklerine şahit olduk. MAKÛS TALİH diyorum, çünkü ALLAH’IMIZIN YARDIMI, MİLLETİMİZİN FERASETİ ve DEVLETİMİZ DİK DURUŞUYLA, bunlarda çöpe atılmaktan kurtulamadılar. Tıpkı Irak ve Suriye de ülkemizi tehdit eden terör oluşumları gibi. Geriye ise ekonomimize müdahale seçeneği kalmıştı sadece ellerinde. Ne var ki Ortadoğu’da, Kafkaslarda, Akdeniz’de ve Afrika’da stratejik hamleler gerçekleştiren Devletimizin, masada elini kuvvetlendiren argümanlara sahip olması, bu saldırının da belli bir SEVİYEYİ AŞMASINA engel teşkil etti.
Fakat bedel ödememize rağmen Devletimiz, Sn. Erdoğan’ın liderliği ve tarihinden aldığı ilhamla; “kimsenin esiri olmadığı, rotasını ancak kendisinin belirleyeceği ve masaya eşit şartlarla oturacağı” fikrinden bir adım geri atmadı. Kaldı ki bunlar olup biterken, YERLİ SAVUNMA SANAYİ atılımları (tank, helikopter, siha, füze…), diğer yandan hızla ilerledi ülkemizde. Güvenlik güçlerimiz içeride ve dışarıda terör örgütüne nefes aldırmazken, Karadeniz’de 10 yıllık Gaz keşfeden Sondaj gemilerimiz, Akdeniz'de de şartları LEHİMİZE ÇEVİRMEYİ başardı. Ülke sathında başlatılan değerli maden arama çalışmaları ve bazılarının bulunması, Yerli Oto Projesi, nükleer enerji hamleleri… vb. girişimler ise bir birini izledi. Elbette Libya ile varılan MEB Anlaşması ve Azerbaycan’a sağlanan destekle, son tuzaklarını BERTARAF ETMEMİZ de cabası…
***
İşte bütün bu hadiseleri, geçenlerde 22 yaşındaki bir GENÇ ile konuşma imkânım oldu bir vesileyle. Üç saate yakın soru-cevap biçimindeki sohbetimizde, Devletimizin BU DESTANSI MÜCADELESİNİ daha derinlemesine aktardım kendisine. Genç adam çok şaşkın, bir o kadar da düşünceliydi. Soracağı bir şey kalmamıştı sohbetimizin sonunda. O an bir sessizlik oldu içeride. Ve genç, bombayı patlattı. “Hocam inanın ben böyle BİLMİYORDUM. Olaylara hiç BU DOĞRULTUDA BAKMAMIŞTIM. Etkilendim doğrusu. Müsaadenizle son bir soru daha soracağım; ‘PEKİ, İNTERNET VE CEP TELEFONLARI, NEDEN PAHALI ÜLKEMİZDE …?”
Tirajı komik değil mi? Hem de tam olarak “Biz neredeyiz, gençler nerede” dedirtecek cinsten. Ama sakın hayıflanmayın! Zira bu son soru, UFUK AÇICIDIR. Yoksa gençlerin dünyasını anlamadığımız kadar, GERÇEKLERİ YETERİNCE ANLATAMADIĞIMIZ, başka nasıl ifade edilebilir ki…