Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 May 2020

Vardır bunda da bir hayır!

Hayatımızın her anı, her alanı bir imtihan sayfası... Yaşadığımız her şey Kalû Belâ’da verdiğimiz sözün bir tecellisi olarak imtihanımıza vesiledir. Bazen varlıkla, bazen yoklukla, bazen acıyla, bazen sevinçle, bazen de sağlıkla imtihana tabi tutuluyoruz. Her ne şekilde imtihana tabi olursak olalım, bize düşen en önemli görev sabır ve şükrü hayatımızdan eksik etmememizdir. Yokluğa sabır, varlığa şükür bilincinde imtihanımızı anlamlı kılmanın çabası içerisinde bir ömür yaşamalıyız.

Şer olarak bildiklerimizde hayır, hayır olarak bildiklerimizde de şer olabilir gerçeğini Yüce Allah “... Olur ki, hoşunuza gitmeyen bir şeyde sizin için hayır, yine olur ki hoşunuza giden bir şeyde de sizin için şer vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz” ayetinde bize açık bir şekilde bildiriyor. Bize düşen görev hayatımızda karşılaştığımız olayların hayır mı şer mi olduğu konusunda bir fikre varmadan önce onu hayra yormaya çalışmaktır.

Sadece bizim değil, tüm dünyanın imtihanı olarak karşımıza çıkan koronavirüs, hayatımızın normal diye düşündüğümüz düzenini alaşağı etti ve yaşadığımız her anın baş aktörü olarak sahnedeki yerini aldı.

İşte böyle bir dönemde on bir ayın sultanı, başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan mübarek Ramazan ayını idrak ederken dahi hayat düzenimizden uzak kaldık. Şer diye düşündüğümüz bu uzak kalışlarımızda saklı olan hayırları görmek içimizi rahatlatacak çıkış yolu olacaktır.

Ramazan, Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in indirilmeye başlandığı ay olması hasebiyle “Kur’an ayı” olarak da anılır. Ramazan ayında hemen hemen her evde her gün Kur’an okunur, mukabeleler yapılır ve hatimler indirilir. Evde kaldığımız şu günlerde daha fazla Kur’an okumak için elimizde fırsatımız var. Daha önce camilerde yaptığımız mukabelelerimizi aile fertleriyle beraber yaparak hem birlikte ibadet etmenin huzurunu yaşayacağız hem de evlerimizde Kur’an-ı Kerim’in nurunu diri tutmuş olacağız. Madem Kur’an ayı olan Ramazan ayını idrak ediyoruz daha fazla Kur’an-ı Kerim ile hem hal olarak bu günleri hayra yorabiliriz.

“Oruç sabrın yarısıdır” hadisiyle öğreniyoruz ki, oruç tutmak aç kalmanın yanında bize sabrı da öğretiyor. Ramazan pidesi kuyruğunda, günlük işlerimizin yoğunluğunda, yaptığımız alışverişlerde aç kalmış olmanın verdiği gerginlikle birbirimize karşı olan tahammüllerimiz asgari düzeye iniyordu. Şimdi ise sosyal mesafe kavramı ile herkes birbirine karşı mesafeli olduğu için ve alışverişlerimiz kontrol altında yapıldığından gerginlikten doğan tartışmalara şahit olmuyoruz.

Söz konusu sabır olunca, şu karantina günlerinde hayatımızın en fazla zamanını birlikte geçirdiğimiz aile fertlerimizle olan muhabbetlerde birbirimizi daha iyi tanımış olmanın verdiği güzellikle nerede ve ne zaman durmamız gerektiğini ve birbirimize karşı saygıyı öğrenmiş oluyoruz.

Ramazan ayı, huzurun, sakinliğin, manevi iklimin hayatımızda yer edeceği bir aydır. Bu zamandan önceki dönemlerimizde hep bir yerlere yetişme telaşında geçen yaşantımızın aksine bu günlerde daha sakin bir hayat yaşıyoruz. İbadetlerimize daha çok zaman ayırıyor ve manevi huzuru içimizde hissetmiş olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Kâbe’nin ve camilerin sessizliği içimizi burkuyor. Lakin bu durumun da imtihanımıza vesile olduğu bilincinde hareket ederek bazen kıymet bilmek için bir müddet kaybetmek gerekir düşüncesini hatırımıza getirmeliyiz. Her zaman yanı başımızda olduğunu düşündüğümüz şeylerin uzandığımızda orada olmadıklarını gördüğümüzde bizim için daha çok kıymetleneceğini unutmamalıyız. Şu an içinde bulunduğumuz durum da tam olarak böyledir. Daha önceleri gidip ibadetimizi yapıp, birbirimize selam dahi vermeden çıktığımız bir yer olarak gördüğümüz camilerin, Camii kelimesinin gerçek anlamıyla bir toplanma, buluşma, hasbihal etme ve dertleşme yeri olduğunu anladık.

‘Bir musibet bin nasihatten yeğdir’ diye boşuna söylememiş atalarımız. Bir virüs musibeti bizi kendimize getirdi ve daha önce bizim olduğunu düşündüğümüz ve kıymetini bilmeden yaşadığımız şeylerin, kıymetini şimdilerde daha iyi anlamamıza vesile oldu.

Mübarek Ramazan ayının sembollerinden biri olan Teravih Namazını camide cemaatle kılamamanın üzüntüsünün yanında evde aile fertlerimizle birlikte cemaatle kılmış olmanın huzurunu ruhumuzda hissediyoruz. Bu durum eşimiz ve çocuklarımızla aramızda oluşan manevî bağı daha da güçlendiriyor.

Bu ayda paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu bireysel ve toplumsal faydalarının neler olduğunu daha iyi anlıyoruz. Daha önceleri paylaşma ve yardımlaşma ile ilgili cilt cilt kitaplar yazılmıştı, lakin bu kavramların anlamını yaşayarak daha iyi kavramış olduk.

Ramazanın son demlerine erdiğimiz şu günlerde vardır bunda da bir hayır düşüncesiyle gönlümüzün dirilişine vesile olacak bir Ramazanın tüm güzelliğiyle ruhumuza dolmasını ümit ederek Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin meşhur şiirinden bir bölümle yazımıza son verelim:

“Hak, şerleri hayreyler,

Zannetme ki gayreyler,

Ârif ânı seyreyler,

Mevlâ görelim neyler,

Neylerse, güzel eyler...”