Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.60
Gram Altın
2978.90
BIST 100
9949.01
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Var olmanın teminatı cihad ve şehadet aşkı

27 yıldır, Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan’ın %20 vatan parçası için nihayet harekete geçildi. Ermenistan Ağa babalarının himayesinde, o dönem henüz emekleme dönemindeki kardeş ülkeye, ani bir baskınla bu işgali yapmış, yıllardır da yine aynı küresel derin güçlerin himayesinde işgalini sürdürüyor. Tabi Ermenistan’ın kaşla göz arasında yaptığı bu işgalin bir sebebi sadece maddi güçteki dengesizlik değildir. Asıl sebep, nesillerimizin onlarca yıldır komünizmin çarkları arasında öğütülen kişilikleri ve manevi zaaflarıdır. Tabi buna bağlı olarak yüreklerdeki cihad aşkı ve şehadet sevdasının köreltilmesidir.

Değişik zamanlarda, resmî kurumlarımız ve STK’ların değişik etkinliklerle İslam’ın kutlu zaferlerini, gazi ve şehitlerini yad etmeleri, önemlidir. Çünkü insan aklı nisyan ile maluldür. Özellikle batı kültürünün çürümüş, kof, madde ve şehvete tapan kültürüyle kuşatılmış nesillerimiz için bu daha da önemlidir.

Birçok vesileyle zaafa uğratılan, şuurları küllenen, yürekleri köreltilen neslimize kahraman geçmişlerini hatırlatmamız, İslami ve insani bir görevdir. Zira CİHAD ve ŞEHADET aşkı bir milleti ayakta tutan en önemli enerjidir. Bu enerjisini yitiren bir millet zevale mahkumdur. İslam ümmeti silahlarla yıkılmadı, yıkılmaz da. Ama bu ruhu yıkılırsa işte o zaman yıkılır…

Silah, mühimmat, araç-gereç, insan gücü vs. vasıtalar elbette önemlidir. Ancak tüm bu araç gereçleri kullanacak olanlar, cihad ve şehadet aşkıyla dolup taşan yiğitlerdir. Ümmetin yiğit evlatları bu ruh ve şuuru, Kur'an ı Kerim’in cihad ve şehadete çağıran yüzlerce ayetinden, Resulullah'ın (sav) bir o kadar hadisinden ve onun pratik hayatından almaktadırlar.

Devri saadete saadet katan, cahiliye karanlıklarını nebevî öğretilerle izale eden, insanları kullara ve putlara kul olmaktan kurtarıp tek bir Allah (cc) a kul yapan da bu ruh ve şuurdur. Sonraki asırlarda ümmeti aziz kılan, serhatlerde dolaştıran, mukaddes değerler uğruna, canlarını sebil ettiren ruh ve şuur da yine yanıdır. Allah (cc) yolunda ölüme, gül bahçesine girercesine yürüten hem ümmeti hem de sair insanlığın; huzur, güven ve barış içinde yaşamasını sağlayan yine cihad ve şehadet aşkıdır.

Bu ruh diriyken, İslam ümmeti hem kendi içinde zaman zaman depreşen sorunları çözüyor, hem de diğer mazlum milletlerin sorunlarına çare oluyordu. Zira İslam; gücü, adaletin ikamesi, insanlığın; güven, huzur, barış ve esenlik içinde yaşamasını sağlamakta kullanmayı emreder. Zulüm, zorbalık ve diğerini ezme vesilesi olarak değil.

Cihad ve şehadet sevdasının kısmen küllenmesi sadece İslam ümmetine değil, tüm dünya insanlığına çok şey kaybettirdi. Zalimleri cesaretlendirdi, müstekbirleri azdırdı, mazlumları karamsarlığa itti. Sonuç olarak, cahiliye asrındaki gibi güçlülerin zayıfları ezmede birbirleriyle yarıştıkları, mazlumların ise körelmiş cihad ve şehadet duyguları sebebiyle direniş saflarından dağıldıkları zillet asrı…

Cihad ve şehadet aşkı olmadan, mazlumların hakları alınamaz, zalimlerden hesap sorulamaz… Bu sevda olamadan, ümmetin işgal edilen vatanları, pay-ı mal edilen değerleri, sömürülen servetleri kurtarılamaz… Dökülen kanların, kıyılan canların hesabı sorulamaz… Dökülen gözyaşları ve arşa yükselen feryad-u figanlar dindirilemez. İşgaller, soykırımlar, sömürü ve talanlar durdurulamaz.

Kısaca bizi bir yapan, insanca ve islamca var olmamızı sağlayan asıl güç, cihad ve şehadet aşkıdır. Millet ve devlet olarak var olmak, huzur ve güven içinde yaşamak, bu ruh ve şuurla mümkündür. Dünyada şeref ve izzetimiz, ukbada felah ve saadetimiz buna bağlıdır. Ne ki, cihad ve şehadet aşkı olmadan ümmet ümmet olamaz. İnsanlık insanca yaşama imkanına kavuşamaz.

Allah (cc) şöyle buyurur: “Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki, (canlarını Allah (cc) yolunda adak adadı ve) Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.” (Ahzab. 33/23)

“Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa 4/75)

Resulullah (sav) şöyle buyurur: "Allah Teâlâ bir ok sebebiyle üç kimseyi cennete koyar: Hayır ve sevap umarak o oku yapan sanatkârı, bu oku Allah yolunda atanı, oku atana yardımcı olanı. Atıcılık ve binicilik öğreniniz. Atıcılık öğrenmeniz binicilik öğrenmenizden bana göre daha sevimlidir. Kim kendisine atıcılık öğretildikten sonra ondan yüz çevirirse, Allah'ın kendisine ihsan ettiği nimete karşı şükrünü terk etmiş veya nankörlük etmiş olur." (Ebû Dâvûd, Cihâd 23. Ayrıca bk. Tirmizî, Fezâilü'l–cihâd 11; Nesâî, Hayl 8.) Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...