Var olmanın teminatı cihad ve şehadet aşkı
27 yıldır, Ermeni işgali altında bulunan Azerbaycan’ın %20 vatan parçası için nihayet harekete geçildi. Ermenistan Ağa babalarının himayesinde, o dönem henüz emekleme dönemindeki kardeş ülkeye, ani bir baskınla bu işgali yapmış, yıllardır da yine aynı küresel derin güçlerin himayesinde işgalini sürdürüyor. Tabi Ermenistan’ın kaşla göz arasında yaptığı bu işgalin bir sebebi sadece maddi güçteki dengesizlik değildir. Asıl sebep, nesillerimizin onlarca yıldır komünizmin çarkları arasında öğütülen kişilikleri ve manevi zaaflarıdır. Tabi buna bağlı olarak yüreklerdeki cihad aşkı ve şehadet sevdasının köreltilmesidir.
Değişik
zamanlarda, resmî kurumlarımız ve STK’ların değişik etkinliklerle İslam’ın
kutlu zaferlerini, gazi ve şehitlerini yad etmeleri, önemlidir. Çünkü insan
aklı nisyan ile maluldür. Özellikle batı kültürünün çürümüş, kof, madde ve
şehvete tapan kültürüyle kuşatılmış nesillerimiz için bu daha da önemlidir.
Birçok
vesileyle zaafa uğratılan, şuurları küllenen, yürekleri köreltilen neslimize
kahraman geçmişlerini hatırlatmamız, İslami ve insani bir görevdir. Zira CİHAD
ve ŞEHADET aşkı bir milleti ayakta tutan en önemli enerjidir. Bu enerjisini
yitiren bir millet zevale mahkumdur. İslam ümmeti silahlarla yıkılmadı,
yıkılmaz da. Ama bu ruhu yıkılırsa işte o zaman yıkılır…
Silah,
mühimmat, araç-gereç, insan gücü vs. vasıtalar elbette önemlidir. Ancak tüm bu
araç gereçleri kullanacak olanlar, cihad ve şehadet aşkıyla dolup taşan
yiğitlerdir. Ümmetin yiğit evlatları bu ruh ve şuuru, Kur'an ı Kerim’in cihad ve
şehadete çağıran yüzlerce ayetinden, Resulullah'ın (sav) bir o kadar hadisinden
ve onun pratik hayatından almaktadırlar.
Devri
saadete saadet katan, cahiliye karanlıklarını nebevî öğretilerle izale eden,
insanları kullara ve putlara kul olmaktan kurtarıp tek bir Allah (cc) a kul
yapan da bu ruh ve şuurdur. Sonraki asırlarda ümmeti aziz kılan, serhatlerde
dolaştıran, mukaddes değerler uğruna, canlarını sebil ettiren ruh ve şuur da
yine yanıdır. Allah (cc) yolunda ölüme, gül bahçesine girercesine yürüten hem ümmeti
hem de sair insanlığın; huzur, güven ve barış içinde yaşamasını sağlayan yine
cihad ve şehadet aşkıdır.
Bu
ruh diriyken, İslam ümmeti hem kendi içinde zaman zaman depreşen sorunları
çözüyor, hem de diğer mazlum milletlerin sorunlarına çare oluyordu. Zira İslam;
gücü, adaletin ikamesi, insanlığın; güven, huzur, barış ve esenlik içinde
yaşamasını sağlamakta kullanmayı emreder. Zulüm, zorbalık ve diğerini ezme
vesilesi olarak değil.
Cihad
ve şehadet sevdasının kısmen küllenmesi sadece İslam ümmetine değil, tüm dünya
insanlığına çok şey kaybettirdi. Zalimleri cesaretlendirdi, müstekbirleri
azdırdı, mazlumları karamsarlığa itti. Sonuç olarak, cahiliye asrındaki gibi
güçlülerin zayıfları ezmede birbirleriyle yarıştıkları, mazlumların ise
körelmiş cihad ve şehadet duyguları sebebiyle direniş saflarından dağıldıkları
zillet asrı…
Cihad
ve şehadet aşkı olmadan, mazlumların hakları alınamaz, zalimlerden hesap
sorulamaz… Bu sevda olamadan, ümmetin işgal edilen vatanları, pay-ı mal edilen
değerleri, sömürülen servetleri kurtarılamaz… Dökülen kanların, kıyılan
canların hesabı sorulamaz… Dökülen gözyaşları ve arşa yükselen feryad-u
figanlar dindirilemez. İşgaller, soykırımlar, sömürü ve talanlar durdurulamaz.
Kısaca
bizi bir yapan, insanca ve islamca var olmamızı sağlayan asıl güç, cihad ve
şehadet aşkıdır. Millet ve devlet olarak var olmak, huzur ve güven içinde
yaşamak, bu ruh ve şuurla mümkündür. Dünyada şeref ve izzetimiz, ukbada felah
ve saadetimiz buna bağlıdır. Ne ki, cihad ve şehadet aşkı olmadan ümmet ümmet
olamaz. İnsanlık insanca yaşama imkanına kavuşamaz.
Allah
(cc) şöyle buyurur: “Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki, (canlarını Allah
(cc) yolunda adak adadı ve) Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden
bir kısmı verdikleri sözü yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da
(şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sözü asla değiştirmemişlerdir.”
(Ahzab. 33/23)
“Size ne oluyor da Allah yolunda ve “Ey
Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost
ver, bize katından bir yardımcı ver” diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı
erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşmıyorsunuz?” (Nisa 4/75)
Resulullah
(sav) şöyle buyurur: "Allah Teâlâ
bir ok sebebiyle üç kimseyi cennete koyar: Hayır ve sevap umarak o oku yapan
sanatkârı, bu oku Allah yolunda atanı, oku atana yardımcı olanı. Atıcılık ve
binicilik öğreniniz. Atıcılık öğrenmeniz binicilik öğrenmenizden bana göre daha
sevimlidir. Kim kendisine atıcılık öğretildikten sonra ondan yüz çevirirse,
Allah'ın kendisine ihsan ettiği nimete karşı şükrünü terk etmiş veya nankörlük
etmiş olur." (Ebû Dâvûd, Cihâd 23. Ayrıca bk. Tirmizî,
Fezâilü'l–cihâd 11; Nesâî, Hayl 8.) Subheneke... Bihamdike... Esteğfiruke...