Vandalizm iğrençlikte sınır tanımıyor
Bir
ayağı Fatih diğer ayağı Beyoğlu ilçesine uzanan Haliç üzerine kurulu Unkapanı
Köprüsü’nün Galata bölgesindeki Sadrazam
Sokullu Mehmed Paşa tarafından Mimar
Sinan'a yaptırılan Azapkapı Camii’nin
(1577-1578) yanından geçenler, yolun kenarındaki abidevî bir eserden gözlerini
alamaz. Bu eser “Su Medeniyeti”mizin
Lale Devri yapılarından Sâliha Sultan Sebîli ve Çeşmesi’dir.
Ceneviz
Surları’nın bittiği noktada inşa edilen çeşme ve sebîl, beş köşeli bir plana
dayanmakta olan eserin kitâbesinde yer alan bilgiye göre Sultan Birinci Mahmud
tarafından annesi ve İkinci Mustafa’nın zevcesi Sâliha Sultan adına 1732-1733
yılları arasında yaptırılmış. Manzum kitâbeleriyle dikkat çeken sebîl ve çeşme,
18. yüzyılın başındaki mimarî, kültürel, estetik zevkini yansıtan eserlerin en
önemli örneklerindendir.
Tarihî
yapıların bazılarının ihtişamının yanında ilginç hikâyeleri vardır. Halk söylentisine göre rivâyet odur ki; küçük
bir kız çocuğu Azapkapı Meydanı’ndaki çeşmenin başında su testisi kırılmış bir
halde hüngür hüngür ağlarken, oradan geçmekte olan Sultan Dördüncü Mehmed’in (1648-1687) eşi, şehzade İkinci Mustafa’nın validesi Mehpâre Emetullah Râbia Gülnûş Vâlide Sultan
(1647-1715) duruma kayıtsız kalamaz. Atlas kesesinden çıkardığı bir miktar
parayı vermek isteyince, kız çocuğu, “Ben,
testi kırıldı diye değil, eve su götürmeyi beceremediğim için ağlıyorum...”
der. Çocuğun bu sözlerinden hoşlanan Vâlide Sultan, bunun üzerine ailesinin
izniyle çocuğu saraya aldırır. Evlenme çağına gelince haremin gözdelerinden
biri olan bu kız, devrin padişahı Sultan
İkinci Mustafa ile evlendirilerek, Sâliha
Sebkatî Vâlide Sultan olur.
1680'de
dünyaya gelip 59 yıl yaşadıktan sonra 1739'da vefat eden Galata-Arap Camii
Mahalleli küçük Sâliha, hamileliği sırasında, çocukluk semtindeki o küçük
çeşmenin yerine muhteşem bir çeşme yapılmasını hayal eder. Bu hayali, 1696
yılında dünyaya getirdiği Şehzâde Mahmud'un, Sultan Birinci Mahmud olarak tahta çıktığı zaman (1730-1754)
gerçekleşir.
Sultan Birinci Mahmud Han’ın vâlidesi Sâliha Sultan’ın çocukluğunun geçtiği Azapkapı Arap Câmii
Mahallesi’nde bir çeşme ve sebîl yaptırmak arzusunu bildiği için, Galata’nın su
ihtiyacını karşılamak üzere Taksim şebekesini yaptırdıktan sonra buradan
beslenmek üzere annesi için Hâssa Mimarbaşı Kayserili Mustafa Ağa’ya bu çeşme ve sebîli inşa ettirir (1732). Kendi adına da ihtişamıyla görenleri
hayran bırakın Tophane Çeşmesi’ni
yaptırır.
Kız
çocuğu üzerinden anlatılan hikâye tamı tamına böyle midir, bilinmez.
Ammavelâkin, Azapkapı’da Sâliha Sultan adına yaptırılan muhteşem eser bütün
ihtişamıyla ayakta durmaktadır. Sâliha Sultan Sebîl ve Çeşmesi için Seyyid
Vehbî kaleminden çıkan üç adet manzum kitâbeyi taşlara işleyen Eğrikapılı
Mehmed Râsim Efendi'nin hattı görenleri büyülemektedir.
*
Sâliha
Sultan Sebîli ve Çeşmesi’nin yanında bir de sıbyan mektebi varmış. 1954 yılında
Azapkapı sebîl ve çeşmelerinin ihyası gerçekleşmiş ise de tam önünden geçirilen
ana trafik yolu yüzünden en az sebîl ve çeşme kadar zarif olan sıbyan mektebi
yıkılarak ortadan kaldırılmış.
Bugünlerde
yanındaki Sokullu Mehmed Paşa Camii
cemaatsizlikten, çeşme ve sebîl ise vandalizmin izlerini
taşımaktadır. Hem de öyle bir vandalizm ki hırsızlar fırsatını bulsa koca
tarihî eseri yok edecek. Defalarca restorasyona tabi tutulan bu eserin başına
gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiş.
Hatta
İstanbul’un incilerinden olan bu eser 2020’de tahrip edildikten sonra varaklı
pirinç madalyonunun bir parçası altın sanılarak parçalanmak suretiyle çalınmış.
Gerisini
ne siz sorun, ne de biz anlatalım!..
Sâliha
Sultan Sebîl ve Çeşmesi şimdilerde Vakfılar Genel Müdürlüğü’nün uhdesinde
yapılan restorasyon çalışmalarıyla yeniden eski ihtişamlı görünümüne
döndürülmeye çalışılıyor.
*************************
CANA HAYAT VE SEVİNÇ VEREN ÇEŞME
Erzurum’da
dünyaya gözlerini açan Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi’nin (1639-1703)
Erzurum’da cami, medrese, dârülkurrâ, mektep ve hamamı; Şam’da dârülhadisi;
Edirne’de çeşme ve sebîli, Mekke’de mescidi; Medine’de medrese, kütüphane ve
muallimhânesi; İstanbul, Fatih Fevzipaşa Caddesi’nde medrese, kütüphane,
mescid, mektep, muallimhâne, çeşme ve meşrûtaları vardır. Feyziyye Dârülhadisi
olarak anılan külliye halen Millet Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
Osmanlı
Medeniyeti’nin simgelerinden olan kuş evleri ve vakıfların olmazsa olmazı
çeşmelerin güzel örneklerini Feyzullah Efendi Medresesi’nin (şimdiki işleviyle
Millet Kütüphanesi), Feyzullah Efendi Sokağı’nın başında da görmek mümkün. Feyzullah Efendi Çeşmesi’nin
kitâbesinde şu ifadeler yer almaktadır:
“Hâce-i
hâkân-ı a’zam hazret-i fetvâ-penâh, / Seyyidü’l-afâk Feyzullah
kudsiyyü’l-hisâl, / Bu nümudâr tahuru su-be-su icrâ edüb, / Eyledi âsâr-ı
pür-envârını cennet misâl, / Cuşîş-i mâ’ü’l-hayâtıdır ferah-bahşâ-yı cân, /
Hod-be-hod olmuş sadâ-yı kalkalî zib-i makâl, / Lule gördüm kâmiyâ târih için
atşâne der: / Gel gel, iç bu çeşme-sâr-ı nurdan ab-ı zülal.” (H. 1112 – M.
1700)
Kitabede
meâlen şöyle denmektedir: “Büyük hükümdarın (İkinci Mustafa) hocası ve
kendisinden fetva aldığı (şeyhü’l-islâmı), / Kudsi ve güzel ahlâklı Seyyid
Feyzullah Efendi, / Bu çok temiz suyuyla akan çeşmeyi yaptırıp, / Cennet’teki
benzerleri gibi eserlerine bir yenisini daha ekledi, / Oradan coşkunlukla akan
su, cana hayat ve sevinç verir, / Çeşmenin küçük musluğundan su kendi kendine
akarken çıkardığı ses şu güzel sözleri söylemekte, / Ve yapımına tarih
düşürürcesine susamış olan insanlara şöyle demekte: / Gel gel, iç bu çeşmeden
akan berrak ve güzel soğuk sudan.”
*************************
AÇ BESMELEYLE İÇ SUYU HÂN
AHMED’E EYLE DUA
Ayasofya-i
Kebîr Câmi-i Şerîfi’nin yan tarafında bulunan ve Bâb-ı Hümâyûn Kapısı’nın
(Saltanat Kapısı) önündeki Sultan Üçüncü
Ahmed Sebîl ve Çeşmesi, Topkapı Sarayı’nı gezmek isteyenlerin içeriye
girmeden önce muhteşemliğiyle âdeta aklını alıyor!.. Sultan Üçüncü Ahmed adına
İbrahim Paşa tarafından 1728 yılında Baş Mimar Mehmet Ağa’ya yaptırılan eserde
Seyyid Vehbî’ye ait kasidede şu ifade yer alıyor: “Târîhi Sultân Ahmed’ün cârî zebân-ı lüleden... / Aç besmeleyle iç
suyu Hân Ahmed’e eyle dua.”
*************************
DAMAT İBRAHİM PAŞA SEBÎL VE
ÇEŞMESİ
Damat Nevşehirli Damat
İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi;
İstanbul Suriçi Fatih Saraçhane’de Şehzadebaşı Caddesi ile Dede Efendi
Caddesi’nin kesiştiği noktada, Sultan Üçüncü Ahmed’in sadrazamı Nevşehirli
Damad İbrahim Paşa tarafından 1718’den
1730’a kadar süren sadâreti
sırasında yaptırılmış. Cami, medrese, çeşme, sebîl, kütüphane ve çarşıdan
meydana gelen külliye, iki tarafından bu caddelere sınır olduğu gibi önündeki
ana cadde boyunca da karşılıklı dükkânları sıralanıyormuş. Bunların önlerinde yakın
tarihlere gelinceye kadar sütunlara oturan kemerler olduğundan bu muhit Direklerarası olarak biliniyormuş.
Kanûnî
Sultan Süleyman’ın Manisa Sancağı Beyi (vali) iken vefat eden oğlunun anısını
yaşatmak amacıyla inşa edilen Şehzade Mehmed Camii ve Külliyesi’nin ilk
tamamlanan yapısı Şehzade Mehmed’in türbesinin bulunduğu hazirenin dış
duvarının Divanyolu’na bakan köşesindeki “Osmanlı
İstanbul’unun Merkez Noktası” olarak tarif edilen yeşil somaki sütunun
karşısı köşesindeki Lale Devri'nin ünlü sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
Çeşme ve Sebîli bulunur. 1719 yılında Damat Nevşehirli Damat İbrahim Paşa
külliyesinin bir yapısı olarak inşa ettirilen, iki cadde arasındaki köşesinde
beş pencereli, geniş saçaklı çeşme ve sebîl yer alır. Kaideden itibaren zengin
biçimde kabartmalarla süslenmiş sebîlin ayrıca pencerelerinin üstünde bir yazı
kuşağı dolaşır.
Tarih
manzumesinin son beytinde, “Reşîdâ müjde edip teşnegâna söyle târîhin / Sebîl-i
ayn-ı İbrâhîm Pâşâ’dır için sahha” denilmektedir. Dış kapının yanındaki çeşme
ise Râşid ve Tâib tarafından yazılmış iki ayrı manzum kitâbeye sahiptir. Râşid
Efendi'nin dört beyitlik kitâbesindeki, "Zebân-ı lülesi der teşneye târîh
için Râşid / Su iç bu çeşme-i Dâmâd İbrâhîm Pâşâ'dan" beyti yapılış
tarihini verir.
*************************
HAMİDİYE SEBÎLİ VE HAMİDİYE
SULARI
Gülhane Hamidiye Çeşmesi, Hamidiye
Sebîli de denilen bu sebîl, vaktiyle Bahçekapı’da şimdiki Dördüncü Vakıf
Han’ının yerinde bulunan Hamidiye İmareti ile Mektebi ve Sultan Birinci
Abdülhamid Türbesi’nin karşısında bulunuyormuş.
Sultan
Birinci Abdülhamid Türbesi’nin bulunduğu cadde genişletilirken (Sultan Birinci Abdülhamid tarafından 1779’da
yaptırılmış), yerinden sökülüp Zeynep Sultan Camii’nin bahçesine açılan
kapının yanına taşınmış. Tramvaylar eşliğinde Sultanahmet’ten Gülhane’ye doğru
ilerlerken yolun ortasında asırlara meydan okuyan ulu çınar ağacının yanındaki
Gülhane Parkı Çeşmesi’nden su içmek istiyoruz. Çeşmeden suların akmadığını
görünce “Hamidiye Sebîli”nde
faaliyet gösteren büfeden büfeden pet şişeli sularımızı alıp yolumuza devam
ediyoruz.
Gülhane
Parkı, çeşmeleriyle de ünlü bir alan. Sultan Beşinci Mehmed ve Birinci Ahmed’in
ünlü çeşmelerinin yanında Gülhane Parkı girişi iç duvarı (Soğukçeşme Kapısı) iç
duvar çeşmeleri de görülmeye değer.
*
GÜLHANE PARKI ÇEŞMESİ
Yapılış
tarihi kayıtlara H.1329 / M.1911 olarak geçen Gülhane Parkı Çeşmesi’nde Sultan
Beşinci Mehmed’in tuğrası yer alıyor.
Gülhane
Parkı içerisinde bulunan ve daha önce değindiğimiz Gülhane Parkı Sarnıcı’nın
yanında yer alan bu çeşme, süslü bir ayna taşından ibaret olmakla birlikte
zarif yapısıyla dikkat çekiyor. Çeşme üzerinde bulunan kitabede, “Âb-ı hayâtın
aynı olan işbu çeşmenin, / A’sâr geçdi varmadı kimse farkına, / Buldu emânet
eyledi ihyâ müceddeden, / Verdi hayât doğrusu Gülhane Parkı’na.” dizeleri yer
alıyor. Bu dizelerde mealen deniyor ki, “Ebedi yaşama suyunun aynısı olan bu
çeşme, asırlar geçti kimse farkına varmadı, emaneti yeniden canlandırdı buldu,
hayat verdi doğrusu Gülhane Parkı’na.”
Gülhane
Parkı Çeşmesi, Osmanlı sanat tarihi zerafetini yansıtan Osmanlı çeşmesi ise su
medeniyetimizin bir temsilcisi olarak boy göstermeye devam ediyor.
Burada bir parantez açmak
elzem oldu. “Su Medeniyeti”nden bahsettiğimize göre
Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın bu meseleye dair hizmetlerinden olan Hamidiye Suları’na dair birkaç kelâm
edelim.
Saltanatının
ilk yıllarında İstanbul’un su problemlerini çözmek için 1880 yılında
araştırmalar için bir komisyon kuran Sultan
İkinci Abdülhamid Han, Kırkçeşme, Halkalı ve Taksim suları dışında yeni bir
isale hattının inşa edilmesi için çalışmalar başlatır. Hazırlanan proje ile
Kırkçeşme tesislerinin doğu kolu üzerinde ve Kemerburgaz’ın güneydoğusundaki
Karakemer ve Kovukkemer civarındaki membalar 20 maslakta (su haznesi) toplanır.
Uzun çalışmalar neticesinde büyük bölümü 1900’de tamamlanan tesisten İstanbullular
26 Mayıs 1902’de istifade edilmeye
başlanır. Membalardan toplanan Hamidiye suyunun çeşme ve tevzi borularının
tamamlanmasıyla birlikte Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın cülûs yıldönümü olan 31 Ağustos 1902’de resmen hizmete
açılır. Halka 86 bölgede bulunan çeşmelerden başka Yıldız Sarayı’nda 30,
Beşiktaş Sahil Sarayı’nda (Dolmabahçe) 10 olmak üzere toplam 126 çeşmeden
verilen su, ayrıca isale hattı üzerindeki 7 çeşmeyle birlikte 133 çeşmeden dağıtılmaya başlanır.
Zaman
içinde nüfusu kalabalıklaşan İstanbul’un su ihtiyacını diğer tarihi su kaynak
ve yolları gibi Hamidiye su yolları ve açık çeşmeler de karşılayamaz olur. 1975
yılında İstanbul Belediye Başkanı olan Ahmet İsvan, içme suyu ihtiyacını
karşılamak amacıyla Türkiye’nin ilk
kapalı ambalajlı içme suyu şişeleme tesisi olan Hamidiye Su Fabrikası’nı
kurar. Bu tesiste üretilen şişe suyun markasına da Hamidiye Suyu ismini verir. Hamidiye Suları’nın da kısa hikâyesi
bundan ibarettir.
Devam
edeceğiz, inşallah.
Kaynakçalar: *Semavi Eyice, Azapkapı Çeşmesi ve
Sebîli, TDV İslâm Ansiklopedisi. *Semavi Eyice, Damad İbrâhim Paşa Külliyesi,
TDV İslâm Ansiklopedisi. *Prof. Dr. Kâzım Çeçen, İstanbul’un Vakıf Sularından
Taksim ve Hamidiye Suları.