Dolar (USD)
34.75
Euro (EUR)
36.49
Gram Altın
2950.88
BIST 100
9876.14
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
22 Şubat 2024

​Vandalizm iğrençlikte sınır tanımıyor

Bir ayağı Fatih diğer ayağı Beyoğlu ilçesine uzanan Haliç üzerine kurulu Unkapanı Köprüsü’nün Galata bölgesindeki Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Azapkapı Camii’nin (1577-1578) yanından geçenler, yolun kenarındaki abidevî bir eserden gözlerini alamaz. Bu eser “Su Medeniyeti”mizin Lale Devri yapılarından Sâliha Sultan Sebîli ve Çeşmesi’dir.

Ceneviz Surları’nın bittiği noktada inşa edilen çeşme ve sebîl, beş köşeli bir plana dayanmakta olan eserin kitâbesinde yer alan bilgiye göre Sultan Birinci Mahmud tarafından annesi ve İkinci Mustafa’nın zevcesi Sâliha Sultan adına 1732-1733 yılları arasında yaptırılmış. Manzum kitâbeleriyle dikkat çeken sebîl ve çeşme, 18. yüzyılın başındaki mimarî, kültürel, estetik zevkini yansıtan eserlerin en önemli örneklerindendir.

Tarihî yapıların bazılarının ihtişamının yanında ilginç hikâyeleri vardır. Halk söylentisine göre rivâyet odur ki; küçük bir kız çocuğu Azapkapı Meydanı’ndaki çeşmenin başında su testisi kırılmış bir halde hüngür hüngür ağlarken, oradan geçmekte olan Sultan Dördüncü Mehmed’in (1648-1687) eşi, şehzade İkinci Mustafa’nın validesi Mehpâre Emetullah Râbia Gülnûş Vâlide Sultan (1647-1715) duruma kayıtsız kalamaz. Atlas kesesinden çıkardığı bir miktar parayı vermek isteyince, kız çocuğu, “Ben, testi kırıldı diye değil, eve su götürmeyi beceremediğim için ağlıyorum...” der. Çocuğun bu sözlerinden hoşlanan Vâlide Sultan, bunun üzerine ailesinin izniyle çocuğu saraya aldırır. Evlenme çağına gelince haremin gözdelerinden biri olan bu kız, devrin padişahı Sultan İkinci Mustafa ile evlendirilerek, Sâliha Sebkatî Vâlide Sultan olur.

1680'de dünyaya gelip 59 yıl yaşadıktan sonra 1739'da vefat eden Galata-Arap Camii Mahalleli küçük Sâliha, hamileliği sırasında, çocukluk semtindeki o küçük çeşmenin yerine muhteşem bir çeşme yapılmasını hayal eder. Bu hayali, 1696 yılında dünyaya getirdiği Şehzâde Mahmud'un, Sultan Birinci Mahmud olarak tahta çıktığı zaman (1730-1754) gerçekleşir.

Sultan Birinci Mahmud Han’ın vâlidesi Sâliha Sultan’ın çocukluğunun geçtiği Azapkapı Arap Câmii Mahallesi’nde bir çeşme ve sebîl yaptırmak arzusunu bildiği için, Galata’nın su ihtiyacını karşılamak üzere Taksim şebekesini yaptırdıktan sonra buradan beslenmek üzere annesi için Hâssa Mimarbaşı Kayserili Mustafa Ağa’ya bu çeşme ve sebîli inşa ettirir (1732). Kendi adına da ihtişamıyla görenleri hayran bırakın Tophane Çeşmesi’ni yaptırır.

Kız çocuğu üzerinden anlatılan hikâye tamı tamına böyle midir, bilinmez. Ammavelâkin, Azapkapı’da Sâliha Sultan adına yaptırılan muhteşem eser bütün ihtişamıyla ayakta durmaktadır. Sâliha Sultan Sebîl ve Çeşmesi için Seyyid Vehbî kaleminden çıkan üç adet manzum kitâbeyi taşlara işleyen Eğrikapılı Mehmed Râsim Efendi'nin hattı görenleri büyülemektedir.

*

Sâliha Sultan Sebîli ve Çeşmesi’nin yanında bir de sıbyan mektebi varmış. 1954 yılında Azapkapı sebîl ve çeşmelerinin ihyası gerçekleşmiş ise de tam önünden geçirilen ana trafik yolu yüzünden en az sebîl ve çeşme kadar zarif olan sıbyan mektebi yıkılarak ortadan kaldırılmış.

Bugünlerde yanındaki Sokullu Mehmed Paşa Camii cemaatsizlikten, çeşme ve sebîl ise vandalizmin izlerini taşımaktadır. Hem de öyle bir vandalizm ki hırsızlar fırsatını bulsa koca tarihî eseri yok edecek. Defalarca restorasyona tabi tutulan bu eserin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmemiş.

Hatta İstanbul’un incilerinden olan bu eser 2020’de tahrip edildikten sonra varaklı pirinç madalyonunun bir parçası altın sanılarak parçalanmak suretiyle çalınmış.

Gerisini ne siz sorun, ne de biz anlatalım!..

Sâliha Sultan Sebîl ve Çeşmesi şimdilerde Vakfılar Genel Müdürlüğü’nün uhdesinde yapılan restorasyon çalışmalarıyla yeniden eski ihtişamlı görünümüne döndürülmeye çalışılıyor.

*************************

CANA HAYAT VE SEVİNÇ VEREN ÇEŞME

Erzurum’da dünyaya gözlerini açan Şeyhülislâm Seyyid Feyzullah Efendi’nin (1639-1703) Erzurum’da cami, medrese, dârülkurrâ, mektep ve hamamı; Şam’da dârülhadisi; Edirne’de çeşme ve sebîli, Mekke’de mescidi; Medine’de medrese, kütüphane ve muallimhânesi; İstanbul, Fatih Fevzipaşa Caddesi’nde medrese, kütüphane, mescid, mektep, muallimhâne, çeşme ve meşrûtaları vardır. Feyziyye Dârülhadisi olarak anılan külliye halen Millet Kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.

Osmanlı Medeniyeti’nin simgelerinden olan kuş evleri ve vakıfların olmazsa olmazı çeşmelerin güzel örneklerini Feyzullah Efendi Medresesi’nin (şimdiki işleviyle Millet Kütüphanesi), Feyzullah Efendi Sokağı’nın başında da görmek mümkün. Feyzullah Efendi Çeşmesi’nin kitâbesinde şu ifadeler yer almaktadır:

“Hâce-i hâkân-ı a’zam hazret-i fetvâ-penâh, / Seyyidü’l-afâk Feyzullah kudsiyyü’l-hisâl, / Bu nümudâr tahuru su-be-su icrâ edüb, / Eyledi âsâr-ı pür-envârını cennet misâl, / Cuşîş-i mâ’ü’l-hayâtıdır ferah-bahşâ-yı cân, / Hod-be-hod olmuş sadâ-yı kalkalî zib-i makâl, / Lule gördüm kâmiyâ târih için atşâne der: / Gel gel, iç bu çeşme-sâr-ı nurdan ab-ı zülal.” (H. 1112 – M. 1700)

Kitabede meâlen şöyle denmektedir: “Büyük hükümdarın (İkinci Mustafa) hocası ve kendisinden fetva aldığı (şeyhü’l-islâmı), / Kudsi ve güzel ahlâklı Seyyid Feyzullah Efendi, / Bu çok temiz suyuyla akan çeşmeyi yaptırıp, / Cennet’teki benzerleri gibi eserlerine bir yenisini daha ekledi, / Oradan coşkunlukla akan su, cana hayat ve sevinç verir, / Çeşmenin küçük musluğundan su kendi kendine akarken çıkardığı ses şu güzel sözleri söylemekte, / Ve yapımına tarih düşürürcesine susamış olan insanlara şöyle demekte: / Gel gel, iç bu çeşmeden akan berrak ve güzel soğuk sudan.”

*************************

AÇ BESMELEYLE İÇ SUYU HÂN AHMED’E EYLE DUA

Ayasofya-i Kebîr Câmi-i Şerîfi’nin yan tarafında bulunan ve Bâb-ı Hümâyûn Kapısı’nın (Saltanat Kapısı) önündeki Sultan Üçüncü Ahmed Sebîl ve Çeşmesi, Topkapı Sarayı’nı gezmek isteyenlerin içeriye girmeden önce muhteşemliğiyle âdeta aklını alıyor!.. Sultan Üçüncü Ahmed adına İbrahim Paşa tarafından 1728 yılında Baş Mimar Mehmet Ağa’ya yaptırılan eserde Seyyid Vehbî’ye ait kasidede şu ifade yer alıyor: “Târîhi Sultân Ahmed’ün cârî zebân-ı lüleden... / Aç besmeleyle iç suyu Hân Ahmed’e eyle dua.”

*************************

DAMAT İBRAHİM PAŞA SEBÎL VE ÇEŞMESİ

Damat Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Camii ve Külliyesi; İstanbul Suriçi Fatih Saraçhane’de Şehzadebaşı Caddesi ile Dede Efendi Caddesi’nin kesiştiği noktada, Sultan Üçüncü Ahmed’in sadrazamı Nevşehirli Damad İbrahim Paşa tarafından 1718’den 1730’a kadar süren sadâreti sırasında yaptırılmış. Cami, medrese, çeşme, sebîl, kütüphane ve çarşıdan meydana gelen külliye, iki tarafından bu caddelere sınır olduğu gibi önündeki ana cadde boyunca da karşılıklı dükkânları sıralanıyormuş. Bunların önlerinde yakın tarihlere gelinceye kadar sütunlara oturan kemerler olduğundan bu muhit Direklerarası olarak biliniyormuş.

Kanûnî Sultan Süleyman’ın Manisa Sancağı Beyi (vali) iken vefat eden oğlunun anısını yaşatmak amacıyla inşa edilen Şehzade Mehmed Camii ve Külliyesi’nin ilk tamamlanan yapısı Şehzade Mehmed’in türbesinin bulunduğu hazirenin dış duvarının Divanyolu’na bakan köşesindeki “Osmanlı İstanbul’unun Merkez Noktası” olarak tarif edilen yeşil somaki sütunun karşısı köşesindeki Lale Devri'nin ünlü sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa Çeşme ve Sebîli bulunur. 1719 yılında Damat Nevşehirli Damat İbrahim Paşa külliyesinin bir yapısı olarak inşa ettirilen, iki cadde arasındaki köşesinde beş pencereli, geniş saçaklı çeşme ve sebîl yer alır. Kaideden itibaren zengin biçimde kabartmalarla süslenmiş sebîlin ayrıca pencerelerinin üstünde bir yazı kuşağı dolaşır.

Tarih manzumesinin son beytinde, “Reşîdâ müjde edip teşnegâna söyle târîhin / Sebîl-i ayn-ı İbrâhîm Pâşâ’dır için sahha” denilmektedir. Dış kapının yanındaki çeşme ise Râşid ve Tâib tarafından yazılmış iki ayrı manzum kitâbeye sahiptir. Râşid Efendi'nin dört beyitlik kitâbesindeki, "Zebân-ı lülesi der teşneye târîh için Râşid / Su iç bu çeşme-i Dâmâd İbrâhîm Pâşâ'dan" beyti yapılış tarihini verir.

*************************

HAMİDİYE SEBÎLİ VE HAMİDİYE SULARI

Gülhane Hamidiye Çeşmesi, Hamidiye Sebîli de denilen bu sebîl, vaktiyle Bahçekapı’da şimdiki Dördüncü Vakıf Han’ının yerinde bulunan Hamidiye İmareti ile Mektebi ve Sultan Birinci Abdülhamid Türbesi’nin karşısında bulunuyormuş.

Sultan Birinci Abdülhamid Türbesi’nin bulunduğu cadde genişletilirken (Sultan Birinci Abdülhamid tarafından 1779’da yaptırılmış), yerinden sökülüp Zeynep Sultan Camii’nin bahçesine açılan kapının yanına taşınmış. Tramvaylar eşliğinde Sultanahmet’ten Gülhane’ye doğru ilerlerken yolun ortasında asırlara meydan okuyan ulu çınar ağacının yanındaki Gülhane Parkı Çeşmesi’nden su içmek istiyoruz. Çeşmeden suların akmadığını görünce “Hamidiye Sebîli”nde faaliyet gösteren büfeden büfeden pet şişeli sularımızı alıp yolumuza devam ediyoruz.

Gülhane Parkı, çeşmeleriyle de ünlü bir alan. Sultan Beşinci Mehmed ve Birinci Ahmed’in ünlü çeşmelerinin yanında Gülhane Parkı girişi iç duvarı (Soğukçeşme Kapısı) iç duvar çeşmeleri de görülmeye değer.

*

GÜLHANE PARKI ÇEŞMESİ

Yapılış tarihi kayıtlara H.1329 / M.1911 olarak geçen Gülhane Parkı Çeşmesi’nde Sultan Beşinci Mehmed’in tuğrası yer alıyor.

Gülhane Parkı içerisinde bulunan ve daha önce değindiğimiz Gülhane Parkı Sarnıcı’nın yanında yer alan bu çeşme, süslü bir ayna taşından ibaret olmakla birlikte zarif yapısıyla dikkat çekiyor. Çeşme üzerinde bulunan kitabede, “Âb-ı hayâtın aynı olan işbu çeşmenin, / A’sâr geçdi varmadı kimse farkına, / Buldu emânet eyledi ihyâ müceddeden, / Verdi hayât doğrusu Gülhane Parkı’na.” dizeleri yer alıyor. Bu dizelerde mealen deniyor ki, “Ebedi yaşama suyunun aynısı olan bu çeşme, asırlar geçti kimse farkına varmadı, emaneti yeniden canlandırdı buldu, hayat verdi doğrusu Gülhane Parkı’na.”

Gülhane Parkı Çeşmesi, Osmanlı sanat tarihi zerafetini yansıtan Osmanlı çeşmesi ise su medeniyetimizin bir temsilcisi olarak boy göstermeye devam ediyor.

Burada bir parantez açmak elzem oldu.Su Medeniyeti”nden bahsettiğimize göre Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın bu meseleye dair hizmetlerinden olan Hamidiye Suları’na dair birkaç kelâm edelim.

Saltanatının ilk yıllarında İstanbul’un su problemlerini çözmek için 1880 yılında araştırmalar için bir komisyon kuran Sultan İkinci Abdülhamid Han, Kırkçeşme, Halkalı ve Taksim suları dışında yeni bir isale hattının inşa edilmesi için çalışmalar başlatır. Hazırlanan proje ile Kırkçeşme tesislerinin doğu kolu üzerinde ve Kemerburgaz’ın güneydoğusundaki Karakemer ve Kovukkemer civarındaki membalar 20 maslakta (su haznesi) toplanır. Uzun çalışmalar neticesinde büyük bölümü 1900’de tamamlanan tesisten İstanbullular 26 Mayıs 1902’de istifade edilmeye başlanır. Membalardan toplanan Hamidiye suyunun çeşme ve tevzi borularının tamamlanmasıyla birlikte Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın cülûs yıldönümü olan 31 Ağustos 1902’de resmen hizmete açılır. Halka 86 bölgede bulunan çeşmelerden başka Yıldız Sarayı’nda 30, Beşiktaş Sahil Sarayı’nda (Dolmabahçe) 10 olmak üzere toplam 126 çeşmeden verilen su, ayrıca isale hattı üzerindeki 7 çeşmeyle birlikte 133 çeşmeden dağıtılmaya başlanır.

Zaman içinde nüfusu kalabalıklaşan İstanbul’un su ihtiyacını diğer tarihi su kaynak ve yolları gibi Hamidiye su yolları ve açık çeşmeler de karşılayamaz olur. 1975 yılında İstanbul Belediye Başkanı olan Ahmet İsvan, içme suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla Türkiye’nin ilk kapalı ambalajlı içme suyu şişeleme tesisi olan Hamidiye Su Fabrikası’nı kurar. Bu tesiste üretilen şişe suyun markasına da Hamidiye Suyu ismini verir. Hamidiye Suları’nın da kısa hikâyesi bundan ibarettir.

Devam edeceğiz, inşallah.

Kaynakçalar: *Semavi Eyice, Azapkapı Çeşmesi ve Sebîli, TDV İslâm Ansiklopedisi. *Semavi Eyice, Damad İbrâhim Paşa Külliyesi, TDV İslâm Ansiklopedisi. *Prof. Dr. Kâzım Çeçen, İstanbul’un Vakıf Sularından Taksim ve Hamidiye Suları.