Van'da neler oldu?
Seçime girmesine izin verilen DEM Van Adayı, sandık yarışında kazandı.
Sonra…
İl Seçim Kurulu, Ak Parti Adayı Abdullah Arvas'ın talebi üzerine yaptığı incelemede, DEM Adayı Abdullah Zeydan'ın “seçilme yeterliliği olmadığına” hükmetti.
Mazbatanın ikinci sıradaki adaya verilmesini kararlaştırdı.
Yani, Ak Parti Adayı Arvas’a.
Bu arada ortalık karıştı.
“Sandıkta aldığımızı elimizden alıyorlar!” diyenler ayağa kalktı, sokaklara çıktı.
Sosyal medyada bir dolu unsur, ortalığı iyice alevlendirmeye kalkıştı.
Çok can sıkıcı olaylar meydana geldi.
Sonra…
DEM Adayı itiraz etti.
Yüksek Seçim Kurulu (YSK), mazbatanın DEM Partili Abdullah Zeydan'a verilmesine hükmetti.
Karar 4'e karşı 7 oyla alındı ve DEM Adayı’nın başkanlık yolu böylece açıldı.
Vatandaş şimdi, “Neler oluyor?” diye sormakta.
Olur böyle şeyler.
Kararlar hiç değişmeyecek olduktan sonra itirazın ne anlamı var?
*
Durum böyleyse de…
Dediğimiz gibi, süreç boyunca bir dolu gerilim yaşadık, ortalığı karıştırmak isteyenler oldu…
Biz “Aman ha!” dedik;
Bölgedeki vatandaşlarımız , aman ha kışkırtmalara gelmesinler!
Kışkırtmalara gelenlere tepki gösterenler de biraz sakin olsunlar!
İtirazlar meşru zeminlerde dile getirilir.
Bunun ötesi olmaz.
Şiddete başvurmak hiç olmaz.
Olursa failler için kötü olur, çok kötü olur!
Ben, sandıktan çıkan sonuca saygı gösterilmese de, tahammül edilmesinden yanayım.
Görev başındayken, “olmadık” işler yapılırsa da, kayyım atanmasını gayet tabii bir durum olarak görmekteyim.
Bendeniz HDP-DEM politikalarına sonuna kadar karşı olan bir vatan evlâdıyım.
Bununla birlikte bir gerçek var:
Bu partiler, bir vakitler yüzde 5’iken zamanla yüzde 10 oy alır oldular.
Bazı illerde, seçimlerin açık ara favorisi oldular.
Yetmedi, ülke çapında yaygınlık kazandılar.
Yetmedi, Cumhuriyet’i kurmakla övünüp duran parti üzerindeki etkilerini iyice arttırdılar.
Yetmedi, 50 artı 1 sisteminden de faydalanarak, siyaset dünyasının tamamını etkiler oldular.
Bunlar nasıl oldu?
Efendim, birilerinden destek aldılar!..
Alırlar!..
Efendim, çok kollandılar!..
Kollanırlar!..
Sen ne yaptın?!
Dün, Van siyasetinin önemli isimlerinden bir AK Partili ile (Hüseyin Çelik değil, o çevreden biri de değil, bugünkülerden) uzun uzun konuştuk.
Dedi ki,
“Şapkayı önümüze koyup düşünmemiz lâzım.
Bu seçimlerde 14-0 mağlup olduk.
Büyükşehir ve 13 ilçeyi kaybettik.
Bir önceki yerel seçimde, 4 ilçede kazanmıştık.
Bu seçimde hiçbir ilçede kazanamadık.
Bunun muhasebesini yapmamız lâzım.
Demek ki, olunca oluyormuş!..
İnsanlara teker teker dokunmak, anlatmak lâzım.
Yapınca olur…
Siz ne kadar gayret gösterirseniz, ne kadar halkın yüreğine dokunursanız, o zihniyet o kadar güç kaybeder.”
Ak Parti teşkilatında görev yapanların her biri, özellikle hatırı sayılır koltuklara oturtulmuş olanların her biri, halka yakın olacak.
Geçmişi, bugünü öyle olacak.
Sokak sokak, dükkan dükkan, tezgah tezgah dolaşacak…
Ev ev, kahve kahve dolaşacak…
Vatandaşı dinleyecek…
Anlamaya çalışacak…
Bir yerdeki durum her yerde geçerli aslında.
Sayın Cumhurbaşkanı’nın MYK’da söyledikleri neredeyse kelimesi kelimesine sızdı medyaya…
O konuşmanın en çarpıcı bölümü şöyle:
“Bu masanın etrafında hiçbir arkadaşım sonuçların sorumluluğundan kaçamaz. Başkalarını hesaba çekmeden önce kendimizi hesaba çekeceğiz.’ ‘Nerede bir eksik, hata, kasıt veya ihanet varsa üzerine gitmek boynumuzun borcudur.’ ‘Ya hatalarımızı görerek kendimizi toparlarız ya da güneşi görmüş buz misali erimeye devam ederiz.”
Evet;
Nerede kayıp yaşandıysa, o kayıptan sadece kaybedenler sorumlu.
Toparlanmak da, sadece ve sadece kaybedenlerin gayretlerine bağlı.