Valiler Kararnamesi tedirginliği
Geçen hafta Beştepe’de düzenlenen Cumhuriyet Resepsiyonunda bir dostumla konuşuyorum, “Hocam, bir arkadaşım bölgenizde İl Valisinin kayyım olarak atandığı bir Büyükşehir Belediyesi’nden Daire Başkanlığı teklifi aldı, lakin mevcut Başkan Vekili olan Vali Bey’in o ilde göreve devam edip etmeyeceğini bilmediği için ‘şimdilik olmaz’ demiş…” deyince bu yazıyı kaleme alma gereği duydum.
Teamüller gereği “Yaz Kararnamesi” olarak bilinen kararname ile kimi illere yeni valiler atanıyor, kimi illerde de görevdeki valiler bir süre daha o ilde görevlerine devam ediyorlar. Lakin yılın son ayına girmemize 24 gün kalmasına rağmen henüz kapsamlı bir Valiler Kararnamesi çıkmış değil. Olsun, hizmet hizmettir ve “devlette devamlılık esastır” ilkesince kararname çıksa da çıkmasa da valiler ilk günkü aşk ve şevkle görevini icra ederler.
Burada sorun yok.
Ancak;
Söz konusu kayyım atanan Büyükşehir Belediye Başkanlıkları olunca, “burada sorun yok” diyemiyoruz, çünkü sorun var ve çok önemli. Diyarbakır gibi Van gibi Mardin gibi Büyükşehirlerin kaybedecekleri bir tek saniyeleri yoktur.
Bu konuyu 3 ilimizin valileri ile konuşmuş değilim. Konuşsaydım muhtemelen “görevimizin başındayız” diyeceklerdi ki kendilerine yakışan da bu sorumluluk bilincidir. Lakin kazın ayağı göründüğü gibi değil. Çünkü hem Van, Mardin ve Diyarbakırlı vatandaşlarla konuştuğumuzda hem de bu üç ilimizin Büyükşehir Belediyeleri’nde çalışan kimi bürokratlarla konuştuğumuzda, kararnamenin her an çıkma ihtimalinden dolayı kendilerinde bir tedirginlik gördüm ki bu konuda kendilerine hak vermemek elde değil.
Bu konu neden mi bu kadar önemli?
2016’da başlayan kayyım döneminin beklendiği kadar başarılı geçtiğini söyleyemeyiz. Çünkü gelen kayyımlar hem çok genç hem de neden, niçin gönderildiklerinin bilincinde değillerdi. Üstelik kayyumların görevde kalma süreleri de kısaydı.
Kimi kayyım kaymakamlardan;
“Süre de kısa, en iyisi bir sorun yaşamadan zamanımızı doldurup gidelim…” gibi acziyet ifadelerini duyardık. Oysa bölgede yüzbinleri bulan gencin, çocuğun geleceği söz konusuydu ve belediyelerin devasa imkanları oracıkta duruyordu.
Millet kıraathanesi ya da kütüphane diyerek kendine yakın olan bir yazara ait kitapları 35 (Otuz beş) rafa dizerek o çocuklara ve gençlere ders çalışma ortamı ya da kütüphane imkânı sunulmazdı. İşi bilen ekiplerle çocuk ve gençlerin kazanılması için master planlar gerekiyordu ki, hak getire…
Çocukları, gençleri kazanmak yerine, bu kayyımlar protokol yolunu güzelleştirdiler. Sonra katrilyonu bulan paralarla yollara gerekli gereksiz asfalt döktüler. Asfalt gözlerini kararttı, kararan gözleri de kalplerini kararttı.
Elbette ki başarılı olan kaymakamlar da vardı ve daima hayırla anılacaklar.
Mesela yaşadığım şehir Diyarbakır’a son 2 yılda kaymakam/kayyım olarak atanan Ozan Balcı olsun Serdar Kartal olsun Abdullah Çifti olsun Ünal Koç ve Yusuf Turhan olsun, Mardin Artuklu’da Şakir Öner Öztürk olsun çok değerli hizmetler sundular. “Keşke baştan itibaren bu şahsiyetler görev yapsalardı” diyorlar şehrin insanları.
Sonuç olarak,
İcra makamının tasarruflarına içten saygı duyarak, acizane kanaatim o dur ki, İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, bu 3 ilimizde Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili olarak görev yapan Valileri çağırıp, “Görevinize devam edeceksiniz, bir aksaklık olmaması için kadronuzu en liyakatli bürokratlarla doldurun ve gerekeni yapın, eksiklik, aksaklık istemiyoruz” talimatlarını vermeleri bu 3 ilimizde önemli atılımlara vesile olacaktır. Valiler de kolları sıvayıp en liyakatli bürokratlar bulup çalışmalarına başlamalılar. Şayet söz konusu illerde bir tasarruf söz konusu olacak ise bunu daha fazla geciktirmenin zaman ve performans kaybına yol açacağı göz önünde bulundurulmalıdır.