Vakit aile vakti
SESLİ MAKALE DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ...
Uluslar arası bazda düzenlenmiş olan, ailenin korunmasına yönelik yapılan sempozyuma ev sahipliği yapan Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik kurumuna, özellikle de mütevazi duruşundan etkilendiğim Süleyman Arslan beye ve ekibine şükranlarımı iletmek isterim.
Zaman gerçekten aile zamanı. Zira kaybedecek zamanımız kalmadı...
Alanında yetkin olduğu bilinen uzmanların eşlik ettiği sempozyumda olmak bir taraftan heyecan verici olurken, bir taraftan da bu kadar güzel söylemlerin neden eylem haline geçemediğini düşünmeme sebep oldu. Bu noktada Rahmetli Muhammed Hamidullah hoca da aklıma gelmedi değil...
”Geldiler, konuştular, dağıldılar.”
Yaptırım gücünün olması duasını yaparak ayrıldığım sempozyumdan çıkarken notlarıma tekrar bir göz atma imkanım oldu. Gecenin bu saatinde siz değerli okurlarıma, dertlere derman olması dileği ile bir özet yapmayı istedim.
Toplumun kanayan yarası haline gelen, güya aileyi ve kadını korumak için yürürlüğe konulan 6284 sayılı yasanın, mutluluğun ve huzurun artmasına vesile olması gerekirken, kanununun eksik ve kötü düzenlenmesi sonucu, kadın cinayetlerinin ve boşanmaların artması araştırmaların bize verdiği sonuçlar olduğu belirtildi.
İnsan haklarının hatırlatıldığı sempozyumda, boşanmaya karar vermiş bireylere hukuki yardım sağlanması gerektiği gibi, sağlıklı aile yapısının sağlanması içinde ailelerin desteğe ihtiyacı olduğu dile getirildi.
Batıda aile mevhumu bitmiştir. Aklın yolu her daim birdir. Her gören de buna şahittir. Lakin batıdan ihraç edilen her mal, kalite kontrolü yapılmadan hayatın içine dahil edilmektedir. İstatistik sonuçları ise hızla aynı akıbeti yaşadığımızın delilidir.
Türkiye’de son 10 yılda evlenen çift sayısı 6 milyon 6 bin 732 olurken, boşanan çift sayısı 1 milyon 218 bin 458 olarak kaydedilmiştir.
Boşanan çiftlerin sayısı 2017 yılında 128 bin 411 iken 2018 yılında yüzde 10,9 artarak 142 bin 448 olmuştur.
İnternetin ve televizyonun modern kölesi olmuş sağlıklı gözüken ailelerin bile bu ortamdan korunması çok zor iken, anne babalarını çocukları dinlemiyorken, boşanmış ailelerin anne baba etkisinde kalması ne kadar beklenebilir ki?
Yılda 150 bin boşanmış aile demek, en azından 150 bin çocuğun anne ve babadan yoksun olması, psikolojik sorunlarla baş başa kalınması demektir. Toplumsal sıkıntı yapan gençler üzerinde yapılan araştırmalarda, gerek bağımlılıkta gerekse hırsızlıkta boşanmış ailelerin çocuklarının başı çektiği dile getirildi.
Boşanmalarda süresiz nafaka meselesi, anne babaların çocuklarından ayrı yaşamak zorunda kalması, velayet meseleleri, kişilerin yeniden bir evlilik kuramamasına sebep olmaktadır.
Bunun yanında ortada kalan çocukların anne baba rollerini görmeden yetişmesi, çocuğun sağlıklı gelişememesine ve cinsel kimlik bunalımına itmektedir. Aile yapısının bozulması, fuhşun, uyuşturucunun, kumarın, gaspın artmasına sebep olmaktadır.
Bu kadar akil insanlar bir araya gelmiş ve ne olacak bu insanlığın hali diye düşünürken, bir yandan bizi içten bitiren medyanın etkisinden kurtulamamanın verdiği sıkıntılar da dile getirilmiştir.
Sanal dünyanın ürünü olan dijital çağın çocuklarının evliliğinin de diğer bir facia olarak kapımızda olduğu söylemler arasında yer aldı. Y ve Z kuşağının çocuk yetiştirmeyi bilmedikleri ve destek almaları gerekliliği üzerinde duruldu.
Dijital çağ kuşaklarının kendilerine daha fazla zaman ayırmak için çocuklarını çok erken dönemde dijital araçlarıyla baş başa bıraktıkları, gündüz iş hayatında olan anne babaların akşam çocukları yerine sanal dünya ile meşgul oldukları, çocuklarıyla ilgilenmeyi ihmal ettikleri dile getirildi.
Hasılı, yaşanan onca sıkıntıların altında yatan sebebe de pek fazla değinilemedi. Vicdanların köreldiği, ego tatmininin önde olduğu da bir gerçekti. Zaman yine kötü zamandı. Bütün mesele hızla akan zamana karşı tedbirleri önden almaktı.
Bu bağlamda toplumun değerleri ile özdeşmiş bireylere, hukukçulara, aile danışmanlarına, psikologlara ve çocuk eğitimcilerine ihtiyacı olduğu dile getirildi.
Özgürlüklerin sınırsız olmadığı, ailenin korunması için özgürlük ve kamu ahlakı dengesi kurulmasının gerekliliğine, sürdürülebilir aileyi sürdürecek nesillerin yetişmesi için eğitim müfredatlarının geliştirilmesi ve uygulanması gerekliliği söylenirken haya, iffet gibi kavramlara da sahip çıkılmalıdır denildi.
Zira haya perdesi yırtılırsa bütün perdeler yıkılacak, aile diye bir mevhum kalmayacaktır.
Ves-selam...