Vakıf geleneği ve vakıf insan
Cumhuriyetten önce İslam medeniyetinin iyilik hareketini vakıflar eliyle yürütülmekteydi. Cumhuriyetle birlikte vakıf kurmak zor ve zahmetli bir hal alınca iyilik hareketi insanlar eliyle iyilik yapan derneklerin kuruluşuna öncülük etti. Osmanlı döneminde belediye teşkilatı da olmadığından dolayı insanlar vakıflar aracılığıyla şehre hizmet ediyorlardı. O dönemde vakıflar; hastanelerden, eğitim kurumlarına, yolcuların ağırlanması hatta kuşların doyurulmasına kadar hemen hemen her alanda hizmet için kurulmuştu. Böylelikle bu kurumlar, toplumsal düzenin de önemli bir parçası olmuşlardı...
Günümüzde de
özellikle göç alan büyükşehirlerde İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa
başta olmak üzere diğer büyük şehirlerde hemşeri dernekleri kurulmuş ve bu
dernekler tıpkı Osmanlı dönemindeki vakıflar gibi çalışmaktadırlar. Kiminin
ambulansı, kiminin cenaze aracı, kiminin mobil aş evi bile var. Hatta bazı
dernekler, büyükşehir belediyesi ve otogar esnafıyla ortak protokoller yaparak
göç etmiş ailelerin dönüş biletlerini temin ediyorlardı.
Bu dernekler
arasında İstanbul Viranşehirliler Sosyal Yardımlaşma ve Kültür Derneği
kurulduğu 1997’den beri öğrencilere burs, barınma, yemek hizmeti vermektedir.
Viranşehir, Urfa’nın en büyük ilçelerinden biridir. Ve İstanbul’a hatırı
sayılır bir göç vermişti.
Dernek ilk
kurulduğu zaman Aksaray semtindeydi. İlk yönetim kurulu o zamanlar şöyleydi.
Necati Erol, Mustafa Akyürek, Av. Mehmet Aba, Hıdır Tepret, Abdullah Yıldırım,
Mehmet Yavuzkaplan vardı. Daha sonra dernek yönetimine Hacı Suphi Akışık, Ömer
İskender Kaya, Abdülkerim Gören de girmişti. Özellikle Hacı Suphi Akışık’ın
İstanbul Fatih’teki bir arsasını Viranşehirliler derneğine bağışlamasıyla
derneğin Fatih’te beş katlı devasa bir hizmet binası yükseldi.
Viranşehirliler
Derneğinin kendi binasına sahip olmasıyla daha önce bağışlarla verdiği kira
paraları öğrenciler burs olarak yansıtıldı. Mutad zamanlarda İstanbul
genelindeki hemşerilerle birlikte yemek yenildi. Buradaki Viranşehirliler,
iftarlarını, taziyelerini, düğünlerini ve diğer törenlerini bu dernek binasında
yapmaya başladılar. Özellikle her ay üniversite öğrencilerine bursları elden
dernek binasında verilirdi. Bunun sebebi öğrenciler derneğe gelsin burada bir
aidiyet oluşsun. Buradaki toplantılar her ay öğrenci buluşmasına dönüşmüştü.
Bazı toplantılara İstanbul’daki devlet erkânı katıldığı gibi Urfa valisi,
belediye başkanı, Viranşehir kaymakamı ve belediye başkanı da bu toplantılara
katılırlardı.
İstanbul’da bir
şehri tanıtma gibi bir vazifesi de vardı Viranşehirliler Derneğinin. Mesela
sabır peygamberi Hz. Eyyub’un makamının Viranşehir’de olması nedeniyle
Viranşehir’de Uluslararası Sabır etkinlikleri düzenlendi. Viranşehir Derneği bu
etkinliğe İstanbul’dan hatta yurt dışından birçok kişinin katılmasına vesile
olmuştu.
Bütün bunların
gerçekleşmesi için bazı şahsiyetlerin kendilerini vakfetmesi gerekirdi. Geçen
hafta rahmet-i rahmana kavuşan Viranşehirliler Derneği kurucu başkanı ve
vefatına kadar da derneğin başkanlığını sürdürmüş Necati Erol hocamızın
iyiliklerinden bahsedeceğim. Gerçi geçen hafta da bahsetmiştim bu iyiliklerden.
Bu anlattıklarımız ise geçen hafta zaman darlığından dolayı
anlatamadıklarımızdır.
Geçen hafta
Üsküdar’da Marmara İlahiyat Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından
helallik istenmişti Necati Erol Hoca için. Herkes helal demişti. Ardından onun
güzel hatıraları yine onun güzel dostları tarafından anlatıldı. Viranşehirliler
Derneği Yüksek istişare kurulu başkanı Av. Mustafa Kuran, Necati Erol hocanın
bir vakıf adam olduğunu söylemiş ve şu hatırasını nakletmişti. “Viranşehir
Derneği'nin Başkanı Necati Erol'un vefatı Dernek camiasında Viranşehir'de çok
büyük üzüntü yaratmıştır, onunla unutulmayan bir vakayı Viranşehir Derneği'nin
Fahri Başkanı olarak size intikal ettirmek istiyorum. Necati Hoca bir gün
hastaydı. O dönemde Fatih belediyesi meclis üyesiydi. Fatih'te yapımı devam
eden Viranşehirliler derneğinin bahçesinde bir tadilat imarı gerekliydi.
Buranın yapılması ve kapatılması gerekiyordu.
Kendisi de çok hastaydı. Ancak zoraki olarak belediye meclisindeki
toplantıya iştirak etmesi lazımdı. Ben dedim ki Hocam, sevgili Necati Hoca
gitme, sonra yaparsın bu işi.
O ise Hayır bu
iş sevabı işidir. Viranşehir'e yapılacak bir hizmettir. Dolayısıyla ben, burada
derneğin yaşatılması için hasta da olsam, ölsem de bu yolda gam yemem, dedi. Ve
onu arabayla Fatih belediyesine götürmemi istedi. Hoca, araba kullanmayı pek
sevmiyordu. Kafasında geleceğe dair
sürekli fikirler oluştuğu için araba sürerken yolda kaza riski oluşabilir diye
pek buna yanaşmamıştı. Kendisine dernek olarak bir araç alalım fikrimize de
sıcak bakmamıştı. Çünkü araçla beraber daima bir sürücü de olacaktı. Bu da
derneğe külfet oluyordu. Necati Hoca’yla belediyeye doğru giderken onun çok
ağır hasta olduğunu tir tirt titrediğini gördüm. Ama her şeye rağmen Viranşehir
dernek binasının işini halletmek onun hayatında çok önemli bir vakaydı. Bu
hatırayı hayatım boyunca hiç unutmam. Necati Hoca vakıf bir adamdı. Bütün hayatını derneğe bağışlamış, derneğe
adamıştı. İnsanlara hizmet etme yolunda çalışmıştı.
Necati Erol
Hoca, iyiliğin yeniden bu cennet vatanda hâkim kılınması için seferber oldu; en
yakın çevresinden başlayarak iyiliklerde bulundu. Zenginden alıp fakire verdi.
Her işinde hayra anahtar, şerre kilit olmayı ilke edindi.”
Bizler de
Necati Erol hoca için söylenen bu sözlere şahitlik ettik. Onun iyilik
hareketinden nasiplendik. Onun en iyi davranışı İstanbul’a gelen üniversite
öğrencilerine sahip çıkması ve bu öğrencileri vatana, millete hizmet eden
öğrenciler yapmasıydı. Necati Erol Hoca ile vakıf geleneği devam ediyor. Zaten
en büyük arzusu Viranşehir derneğinin bir an önce vakfa dönüşmesiydi. Hatta
vakıf senedi için de bazı taslaklar hazırlamıştı. Allah ondan razı olsun.
Makamı ali, mekânı cennet olsun.