Vakıf Adamlar
Tarih
boyunca büyük hizmetlere vesile olan, devlet ve millet arasında gönül köprüsünü
kuran vakıflarımız, son 20 yılda çok arttı. Eskiden koca İstanbul’da belli
başlı birkaç vakıf adı sayılırdı. Bugün muazzam şehrimizin neredeyse her ilçesinde,
semtinde, hatta birçok mahallesinde yeni vakıflar kuruluyor. Vakıflara ilgi
çok. Oturduğum Fatih’teki muhitimizde en az 10 yeni vakıf kuruldu. Anadolu’da
da bu böyledir. Kurulan vakıfların hepsi kuruluş amacına uygun hizmet veriyor
mu? Bunu söyleyemeyiz. Her çarşıda kusurlu mal, her pazarda çürük meyve
olabileceği gibi farklı amaçlara dönük kuruluşlar da var.
Bir
de ‘vakıf adam’lar vardır. Onlar âdeta bütün ömürlerini, birikimlerini,
sermayelerini hayra adamışlardır. Yetimin gözyaşını siler, evsizlere yurt açarlar.
Tahsilde olan gençlere destek olur, tarihî miraslara sahip çıkarlar. Hulûsi
Çetinoğlu, İstanbul’da ismini ilk defa duyduğum ‘vakıf adam’lardan biriydi. Adı
Türkiye Millî Kültür Vakfı ile anılıyordu ve bu köklü vakfımızın başkanıydı. Tahminim
beni yanıltmıyorsa adını ilk defa Bâbıâli’deki ilk ustam, büyüğüm Ergun
Göze’den duymuştum. Ergun Ağabey de esasen bir ‘vakıf adam’dı ve kabiliyetli
gençleri bu vakıflara göndererek onlara burs aldırıyordu. Vakıfların
Bâbıâli’deki bayraktarıydı. Hulûsi Bey, millî ve manevi değerlere bağlı bir iş
adamıydı. Hayatını güzel ülkemize hasretmişti.
Belki
de on yıl oldu. Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’na her zaman uğrayan
büyüğüm Oğuz Çetinoğlu ile ilk tanıştığımızda sormuştum: “Hulûsi Çetinoğlu ile
bir akrabalığınız var mı?” Oğuz Bey tebessüm edip “Var, ağabeyimdir.” demişti. Köprülü
Medresesi’nin o küçük odasında çay içip sohbet ederken bu bilgiyi aldığımda
sevinmiş ve “İnşallah hakkında bir kitap yazarsınız. Bugün gençler bu abide
şahsiyetleri, vakıf adamları tanımıyor.” demiştim. Hulûsi Çetinoğlu’nun burs
verdiği üniversite talebelerinden bir kısmı bugün bürokrat, dekan, rektör,
milletvekili, hatta bakan olmuştur.
Oğuz
Çetinoğlu da hakikaten günümüzün ‘vakıf adam’larındandır. Türkçeye, tarihimize,
kültürümüze dair sağlam eserleri vardır. Geçen yıl Akıl Fikir Yayınları’nda
sohbetini dinlemiştim. Orada da ağabeyinden bahsetmiş kitap meselesini
hatırlatmıştım. Bunun üzerine yayınevinin sahibi İsmail Derici, Oğuz Bey’e
“Hulûsi Çetinoğlu sizin ağabeyiniz mi?” diye sormuş, müspet cevap alınca sevinmişti.
Sonra kitabı ısmarlamıştı. Ve bu gecikmiş armağan vücut buldu. Adı: Seçkinlerden Bir Seçkin Hulûsi Çetinoğlu.
Kitabı görünce ne kadar çok sevindiğimi anlatamam. Çalışma, örnek şahsiyet
hakkında kaleme alınan ilk eserdi ve kardeşi Oğuz Çetinoğlu tarafından yazılmıştı.
Zevkle, şevkle, hevesle ve hayranlıkla okudum.
Başta
“Ağabeyim Hulûsi Çetinoğlu” başlığıyla karşılanıyoruz. Sonra da destansı bir
hayatın ayrıntılı safhalarına dalıyoruz. Oğuz Bey, “Kitaptaki olaylar 67 yılda
yaşandı, 6 ayda yazıldı.” diyor. Çetinoğlu Ailesi’nin muhiti anlatılıyor ilkin.
Sonra Hulûsi Bey üzerinde odaklanıyoruz. Zaten gaye, vakıf adamı anlatmak.
Günümüzün kıymetli biyografi üstadı Oğuz Çetinoğlu, ağabeyini anlatırken hatıralar
denizine açılıyor. Merhumun inci mercan değerindeki veciz sözlerini çerçeveler
hâlinde okuyucunun dikkatine sunuyor. Onlardan biri şudur: “Ülke ekonomisinde
sanayinin ne derece ehemmiyet taşıdığı gözden uzak tutulmamalı ve hedef,
sanayinin dünya rekabeti karşısında gelişmesi ve güçlenmesi olmalıdır.”
Rahmetli Hulûsi Bey, bugün savunma sanayiinde geldiğimiz muhteşem yeri görseydi
büyük bir bahtiyarlık duyardı.
Vatanını,
bayrağını, dinini ve milletini imanla seven Hulûsi Çetinoğlu, Türkiye’nin
gelişmesi için gece gündüz çalışan bir iş insanıydı. Farklı yerlerde yaptığı
konuşmaları da kitaba eklenmiş. Bu metinlerde bir ahlak ve fazilet abidesinin
his ve heyecanına yakından şahit oluyoruz. Hulûsi Çetinoğlu, ülkenin sanayi alanında,
ekonomik gelişmelerle büyümesi için çalışırken öte yandan gençlerimizin ahlak
ve maneviyatla teçhiz edilmesi için gayret gösteriyordu. Geniş ufukluydu “zülcenaheyn”di,
çift kanatlıydı. Maddiyat ve maneviyatın birlikte ilerlemesi, gelişmesi ve
yükselmesi gerektiğine inanıyordu.
Kitapta
dünün ve bugünün ‘vakıf adamları’ Nevzat Atlığ, İdris Yamantürk, Rasim Cinisli,
İsmail Kahraman, Ali Coşkun ve Metin Eriş’in Hulûsi Çetinoğlu hakkındaki duygu
yüklü hatıra yazıları esere değer katıyor. Tabii Çetinoğlu Ailesi’nin diğer
fertlerinin hisleri ve düşünceleri de çok anlamlı. Yazımızı Oğuz Çetinoğlu’nun
“Bitirirken” yazısındaki satırlarıyla tamamlayalım: “Hulûsi Çetinoğlu hiçbir
şahsî çıkara râm olmayan; vatan, millet, bayrak, ezan ve âilesinden, dostlarından
ve prensiplerinde başka vazgeçilmezi bulunmayan seçkin bir Türk münevveri idi.
Candan aziz vatanını, azîz ve necip milleti için dâimâ en mükemmeli aramıştı.
Kendisi de mükemmel bir insandı. Yüksek derecede bir kültür kuyumcusu,
laboratuvar terâzisi kadar hassas âdil bir yönetici, çok iyi bir araştırmacı,
mükemmeliyetçiliği ile mükemmel bir bürokrattı.”