Dolar (USD)
34.48
Euro (EUR)
36.39
Gram Altın
2958.85
BIST 100
9328.82
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Kasım 2024

Vakıf Adamlar

Tarih boyunca büyük hizmetlere vesile olan, devlet ve millet arasında gönül köprüsünü kuran vakıflarımız, son 20 yılda çok arttı. Eskiden koca İstanbul’da belli başlı birkaç vakıf adı sayılırdı. Bugün muazzam şehrimizin neredeyse her ilçesinde, semtinde, hatta birçok mahallesinde yeni vakıflar kuruluyor. Vakıflara ilgi çok. Oturduğum Fatih’teki muhitimizde en az 10 yeni vakıf kuruldu. Anadolu’da da bu böyledir. Kurulan vakıfların hepsi kuruluş amacına uygun hizmet veriyor mu? Bunu söyleyemeyiz. Her çarşıda kusurlu mal, her pazarda çürük meyve olabileceği gibi farklı amaçlara dönük kuruluşlar da var.

Bir de ‘vakıf adam’lar vardır. Onlar âdeta bütün ömürlerini, birikimlerini, sermayelerini hayra adamışlardır. Yetimin gözyaşını siler, evsizlere yurt açarlar. Tahsilde olan gençlere destek olur, tarihî miraslara sahip çıkarlar. Hulûsi Çetinoğlu, İstanbul’da ismini ilk defa duyduğum ‘vakıf adam’lardan biriydi. Adı Türkiye Millî Kültür Vakfı ile anılıyordu ve bu köklü vakfımızın başkanıydı. Tahminim beni yanıltmıyorsa adını ilk defa Bâbıâli’deki ilk ustam, büyüğüm Ergun Göze’den duymuştum. Ergun Ağabey de esasen bir ‘vakıf adam’dı ve kabiliyetli gençleri bu vakıflara göndererek onlara burs aldırıyordu. Vakıfların Bâbıâli’deki bayraktarıydı. Hulûsi Bey, millî ve manevi değerlere bağlı bir iş adamıydı. Hayatını güzel ülkemize hasretmişti.

Belki de on yıl oldu. Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’na her zaman uğrayan büyüğüm Oğuz Çetinoğlu ile ilk tanıştığımızda sormuştum: “Hulûsi Çetinoğlu ile bir akrabalığınız var mı?” Oğuz Bey tebessüm edip “Var, ağabeyimdir.” demişti. Köprülü Medresesi’nin o küçük odasında çay içip sohbet ederken bu bilgiyi aldığımda sevinmiş ve “İnşallah hakkında bir kitap yazarsınız. Bugün gençler bu abide şahsiyetleri, vakıf adamları tanımıyor.” demiştim. Hulûsi Çetinoğlu’nun burs verdiği üniversite talebelerinden bir kısmı bugün bürokrat, dekan, rektör, milletvekili, hatta bakan olmuştur.

Oğuz Çetinoğlu da hakikaten günümüzün ‘vakıf adam’larındandır. Türkçeye, tarihimize, kültürümüze dair sağlam eserleri vardır. Geçen yıl Akıl Fikir Yayınları’nda sohbetini dinlemiştim. Orada da ağabeyinden bahsetmiş kitap meselesini hatırlatmıştım. Bunun üzerine yayınevinin sahibi İsmail Derici, Oğuz Bey’e “Hulûsi Çetinoğlu sizin ağabeyiniz mi?” diye sormuş, müspet cevap alınca sevinmişti. Sonra kitabı ısmarlamıştı. Ve bu gecikmiş armağan vücut buldu. Adı: Seçkinlerden Bir Seçkin Hulûsi Çetinoğlu. Kitabı görünce ne kadar çok sevindiğimi anlatamam. Çalışma, örnek şahsiyet hakkında kaleme alınan ilk eserdi ve kardeşi Oğuz Çetinoğlu tarafından yazılmıştı. Zevkle, şevkle, hevesle ve hayranlıkla okudum.

Başta “Ağabeyim Hulûsi Çetinoğlu” başlığıyla karşılanıyoruz. Sonra da destansı bir hayatın ayrıntılı safhalarına dalıyoruz. Oğuz Bey, “Kitaptaki olaylar 67 yılda yaşandı, 6 ayda yazıldı.” diyor. Çetinoğlu Ailesi’nin muhiti anlatılıyor ilkin. Sonra Hulûsi Bey üzerinde odaklanıyoruz. Zaten gaye, vakıf adamı anlatmak. Günümüzün kıymetli biyografi üstadı Oğuz Çetinoğlu, ağabeyini anlatırken hatıralar denizine açılıyor. Merhumun inci mercan değerindeki veciz sözlerini çerçeveler hâlinde okuyucunun dikkatine sunuyor. Onlardan biri şudur: “Ülke ekonomisinde sanayinin ne derece ehemmiyet taşıdığı gözden uzak tutulmamalı ve hedef, sanayinin dünya rekabeti karşısında gelişmesi ve güçlenmesi olmalıdır.” Rahmetli Hulûsi Bey, bugün savunma sanayiinde geldiğimiz muhteşem yeri görseydi büyük bir bahtiyarlık duyardı.

Vatanını, bayrağını, dinini ve milletini imanla seven Hulûsi Çetinoğlu, Türkiye’nin gelişmesi için gece gündüz çalışan bir iş insanıydı. Farklı yerlerde yaptığı konuşmaları da kitaba eklenmiş. Bu metinlerde bir ahlak ve fazilet abidesinin his ve heyecanına yakından şahit oluyoruz. Hulûsi Çetinoğlu, ülkenin sanayi alanında, ekonomik gelişmelerle büyümesi için çalışırken öte yandan gençlerimizin ahlak ve maneviyatla teçhiz edilmesi için gayret gösteriyordu. Geniş ufukluydu “zülcenaheyn”di, çift kanatlıydı. Maddiyat ve maneviyatın birlikte ilerlemesi, gelişmesi ve yükselmesi gerektiğine inanıyordu.

Kitapta dünün ve bugünün ‘vakıf adamları’ Nevzat Atlığ, İdris Yamantürk, Rasim Cinisli, İsmail Kahraman, Ali Coşkun ve Metin Eriş’in Hulûsi Çetinoğlu hakkındaki duygu yüklü hatıra yazıları esere değer katıyor. Tabii Çetinoğlu Ailesi’nin diğer fertlerinin hisleri ve düşünceleri de çok anlamlı. Yazımızı Oğuz Çetinoğlu’nun “Bitirirken” yazısındaki satırlarıyla tamamlayalım: “Hulûsi Çetinoğlu hiçbir şahsî çıkara râm olmayan; vatan, millet, bayrak, ezan ve âilesinden, dostlarından ve prensiplerinde başka vazgeçilmezi bulunmayan seçkin bir Türk münevveri idi. Candan aziz vatanını, azîz ve necip milleti için dâimâ en mükemmeli aramıştı. Kendisi de mükemmel bir insandı. Yüksek derecede bir kültür kuyumcusu, laboratuvar terâzisi kadar hassas âdil bir yönetici, çok iyi bir araştırmacı, mükemmeliyetçiliği ile mükemmel bir bürokrattı.”