Dolar (USD)
35.13
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2973.30
BIST 100
9926.54
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Vahyin tarihte açılımı

Vahyin mahiyetine dair yapılan tartışma yeni değildir. İslam tarihinin erken dönemlerinde “Kur’an’ın mahluk olup olmadığı”, “Allah’ın sıfatları” vb. kelami tartışmalar özü itibarıyla vahyin mahiyetine doğrudan veya dolaylı olarak değmişlerdir. Daha sonra farklı başlıklarda buna benzer tartışmalar yaşanmıştır. Fakat meseleyi anlamak için bu tartışmaların yapıldığı döneme dikkat çekmek gerekiyor.

 Bu dönemler genel olarak toplumda açılım imkanlarının tıkandığı, düşünsel anlamda bir dogmatikliğin kendisini gösterdiği zaman dilimleridir. Dolayısıyla mevcut parametrelerin cevap veremeyeceği kadar bir sosyal tıkanıklık oluşmaya başlarsa, bu tür tartışmaları da daha yoğun olarak izlemek mümkündür. Burada ben bunların detayına girmeyeceğim.

Her şey Allah’ın (CC) yaratması ile başladı. Allah insanlarla tarihte ve tarihin içinde ilişki kurmak ve insanla konuşmak istedi. Fakat bu konuşmanın ve iletişimin gerçekleşebilmesi bir problem içeriyordu. Zira Allah ile insanın mahiyeti farklı idi. İletişimin gerçekleşmesi ya Allah’ın insana doğru inmesini ya da insanın Allah katına yükselmesi gibi iki boyutu içermekteydi. Nitekim Hıristiyanlık Tanrı’nın Hz. İsa’da hülul etmiş olduğu düşüncesini kurumsallaştırdı.

İnsanın Tanrı’ya yükselmesi ise, onun sınırları açısından sorun teşkil etmektedir. Fakat bugün bu tartışmalarda vaveylaları koparanlar ile Allah ve peygamber ile görüştüğünü söyleyenler her ne hikmetse aynı kişiler. İslam’ın bu konuda Allah’ın melek Cebrail aracılığıyla bir peygamber üzerinden insanla iletişim kurduğu genel kabul edilen görüş. Fakat bunun mahiyeti konusunda tartışmalar var.

Öncelikle vahyin insan için ne anlam ifade ettiği ve temel hedefini doğru bir şekilde belirlemek gerekiyor. Vahiy tarih boyunca peygamberler üzerinden insanlarla Allah’ın bir iletişim biçimi olmuş; bu bağlamda suhuflardan başlayarak daha büyük kitaplara doğru mesajlar insanlığa iletilmiştir.

Bu iletişimde tarih boyunca hiç değişmeden vurgulanan bir nokta varsa, o da tevhittir. Bir de adam öldürmek ve hırsızlık gibi kötü fiiller insanlara hatırlatılır. Diğer hususlar insanlığın ve toplumların gelişim aşamaları doğrultusunda toplumla diyalojik bir ilişki çerçevesinde kutsal kitabın konusu olur.

Vahiy dikey bir ilişkiyi ifade eder; yani Allah’tan insana doğru. Fakat onun kendisini açtığı yer ise yatay ilişkiler düzlemidir. Vahyin toplumla buluşması demek, yatay yani toplumsal ilişkiler ekseninde bir “yer edinmesi”, bunlarda karşılık bulmasıdır. Böylece vahiy ve toplum diyalojik ilişkiye girer. Tarih akıp giderken insanlığın elde ettiği bilgi, gelişmeler ve bilgi birikimlerinin de vahiyle diyalojik ilişki içine sokulması gerekir. Hz. Peygamber’le birlikte peygamberlik sona ermiştir; ama evrensel olan mesajın yeni bilgi ve birikimlerde, tarihin içinde kendisini açması devam eder. Fakat bunun için aktif olarak insanın çalışması gerekir.

Bugün bir kısım insanlar, bu açılıma izin vermeden dogmatik bir düşünce üretmeye çalışıyorlar. Tefsir kitaplarına bakılırsa, Kur’an’ın levh-i mahfuzda korunması ve bir kerede inip inmediği tartışmalarının yapıldığı görülür. Bu tartışmalar, iyi takip edildiğinde ucu açılım ya da dogmatikliğe giden bir boyut taşır.

Vahiy-toplum diyalojisi gerçekten çok önemlidir. Bugün dogmatik düşünceye saplanıp kalanlar, metnin bir insan ve toplumda karşılık bulmasına izin vermemekte, böylece vahiy ile toplum arasındaki mesafeyi artırmaktadırlar. Bu sebeple din anlayışları (din değil) mevcut problemler karşısında yeterinde cevap üretememektedir.