Vahdaniyet, vahdeti uhuvveti ister…
Ey Âlem-i İslâm! İsrail’e dur diyemediğimiz için yüzümüze okyanuslar büyüklüğünde tükürecekler…
Siyonist kafa ve dessas
İngiliz aklı bu günleri düşünerek, hilafeti kendi taraftarlarına lağvettirdi.
Başsız kalan İslam Âlemi şimdi kendi idarecileri tarafından misal: Hastalıklı
kafa Prens Selman gibilerden Filistin için, ‘Umurumda değil’ gibi duyarsız ve ciğersiz bir söz sarf edilir oldu.
Emperyalistlerin
hilafet makamına düşmanlığı anlaşılır şeydir. Fakat içerideki ve dışarıdaki
emperyalist yalayıcılarının hilafetten ödünün kopmasına ne denir? Bu durum bile
acilen hilafet makamının devreye girmesine ve cumhuriyetimizi daha güçlü
kılmasına ihtiyacın olduğunu göstermektedir... Gövdede ki – Filistin’deki ur
büyüyerek beyne – hilafet merkezine yaklaşıyor. Acilen kesilip atılmaz ise 2
milyar Müslüman yatalak olacaktır. Yatalak olduktan sonra, ha toprak altı; ha
toprak üstü ne fark eder? Fakat bizleri toprak altı veya üstünden çok daha
perişan edecek olan: Yüzümüze okyanuslar
büyüklüğünde tükürülecek olmasıdır. Mahşerin
dev mahkemesinde Mescid-i Aksa için, Filistin ve tüm zulüm gören Müslümanlar
için ve onlara sessiz ve de ‘Umurumda değil’ tavrı için okyanuslar büyüklüğünde
ve birbiri arkasına dev dalgalar gibi yüzümüze tükürülecek! Bütün mahlûklar,
atomlar, melekler, cinler ve de başta peygamberler olmak üzere Allah dostları
önünde azarlanmak, tükürülmek, mahcup olmak vallahi cehennemin şiddetinden daha
şiddetlidir. Hele kâinatın sultanı Hz.
Peygamberimiz (sav)’in önünde, Filistin ve tüm mazlum Müslümanlar için hesaba
çekilirken, rezil olmak ne kadar ürkütücüdür! Mahşerde, Allah dostlarının füze gibi nefret
dolu bakışları önünde, merhametten iflas etmiş, kardeşlikten iflas etmiş bir
şekilde küçülmekten, hangi saltanat, servet, makam ve krallık ya da bilmem ne
kadar varil petrol ya da altından şatafat kurtaracaktır? O nefret bakışları ve
kahredici hesap yanında alçak İsrail’in bombaları ya da yıkımı nedir ki… Bizi
bir olmaktan; uhuvvet ve ihlâstan hangi büyük müjde var ki men ediyor? Oysa
uhuvvet – İslam kardeşliği büyük şeylerin müjdecisi değil midir? En azından
hiçbir mükâfat olmasa bile, İslam kardeşliği ile yüce Allah’ın emrini yerine
getirmiş olmaz mıyız? Bediüzzaman gibi İslam kahramanları boşuna mı uhuvvet
dediler, ihlâs dediler birlik için her musibet ve işkencelere boyun eğdiler. O İslam
kahramanlarının mücadelesine omuz verip, bütünlüğün gücünü saadetini yaşamak
dururken, bölünmüşlüğün ve neticesi olarak zillet çekmenin ne anlamı vardır?
Gazzelinin,
Filistinlinin hayatı lime lime oldu; dünyanın gözü önünde soykırım ringinde on
binler şehit oldu... Katil İsrail yeni bir perde açtı; şimdi Lübnan üzerine
ölüm yağdırıyor. Üç Perdelik oyunun son perdesi Türkiye düşünülmüş ama ecel
kimin peşine düşer işte o vakit bütün dünya görecektir…
Bir ve tek olan Allah,
Müslümanlardan birlik istiyor, tek vücut olunmasını istiyor. Bölünmüşlük,
parçalanmışlık şeytanidir. Allah birliği isterken, Allah’ın var ettiği ve her
ihtiyacını karşıladığı insan, şeytanın siparişini; bölünmüşlüğü yerine
getiriyor... İnsanın gözünü yaratan Allah, değişik yönlerden baktırıp, fitne
çıkarttıran ise şeytandır. Gözü verinin arzu ettiği bakış açısına sahip olmamak
da ne kadar şeytanidir…
Bir elden idare edilen
kâinattaki nizam, Müslümanlara bir elden idare edilme fikri, ilhamı vermeli.
Evet, İslam ülkelerinin kendine has idareleri var ama zalim kâfir karşısında,
birlikte ve gerekli harekette, karşılıkta bulunmak için yeniden bir baş, bir
halife lazım! 57 İslam ülkesinin başındaki idarecilerden bazıları sakat kafalı
olsa da halifenin öncülüğünde zulme uğramış ülke için yardım – imdat etme eli
mutlaka çıkacaktır ve geçmişte de çıkmıştır. İsrail’i durduracak ve yok edecek
ancak gerçek birlik ve gerçek Müslümanlıktır. YOKSA DÜNYA SADECE MÜSLÜMANLARA
ZİNDAN!