Vah vah Kemal
“Seçimden önce Bay Bay Kemal, seçimden sonra vah vah Kemal” diyeceksiniz demişti, öyle de oldu. Vah ki ne vah! Şimdi de birbirlerine düştüler. Peki, bu durum 21 yıldır istisnasız seçim kazanan Erdoğan’ın umurunda mı? Elbette hayır. O çoktan önündeki yerel seçimlere odaklandı bile.
Böyledir bu işler. Çalışan kazanır.
Yönünü, yörüngesini,
istikametini, politikasını milletten yana belirleyen ve bu toprağın
değerlerine, köklerine sahip çıkan bir siyasetçi bu ülkede kazanır.
Kılıçdaroğlu ise
12’nci mağlubiyetini yaşadı. Bu durumda normal bir siyasetçinin istifa etmesi
beklenir değil mi? Ne gezer? O zafer konuşması yapmayı tercih etti.
Bu ülkede istikametini Amerika’nın belirlediği, bu toprakların
değerlerine, kültürüne yabancı, insanına uzak siyasi partilerin de tutunma
imkanı yoktur.
Türk milleti yirmi
yıldır işte bunu anlatmaya çalışıyor. Son seçimde de bu meseleyi daha anlaşılır
bir tavırla, net bir biçimde ortaya koydu. Hem de fethin 570. Yıldönümünde
verdi bu mesajı.
Zira bundan 570 yıl önce Bizans’ı tarihten kazıyarak yeni
bir çağın açılmasını sağlamıştık.Batı
o günden beri bu büyük korkuyu ve nefreti üzerinden atamadığı için sürekli
olarak bize yönelik operasyonlar düzenledi.
Türkiye’yi emperyalizmin güdümüne sokmak ve milleti esir
almak için yapıldı bu operasyonlar.
Şimdi siz, 15
Temmuz’u yaşamış bir ülkede FETÖ’cüleri heyecanlandıracak vaatlerde
bulunursanız, Kandil’e bağlı bir parti ile özerklik anlaşmaları yaparsanız,
Demirtaş gibi birçok insanın ölümüne neden olan birisini çıkarmak isterseniz
elbette kaybedersiniz.
Şimdi siz, samimi Atatürkçüleri partiden uzaklaştırıp, ırkçı
birine içişleri bakanlığı verecek olursanız ardından hepsini toplasan yüzde bir
bile etmeyecek partilere de 40 vekil hediye ederseniz yenilmenizden daha doğal
ne olabilir?
Taraftarlarınız,
kanallarında, sosyal medya ortamlarında halkı aşağılamaya ve hakir görmeye
devam ederse, depremzedelere en aşağılık ifadelerle hakaret ederse dahası önüne
gelen herkesi yargılama ve hesap sorma tehdidinde bulunursa kaybedersiniz.
Beni asıl şaşırtan böyle bir ittifakın adayının aldığı oy
miktarıdır. Hakikaten çok yüksek bir miktar. Bu insanlar FETÖ’nün ve PKK’nın nasıl birer örgüt olduğunu bilmiyorlar
mı? Demirtaş’ı çıkarmak isteyen birine nasıl oy verebilirler?
Amerika’nın politikalarına uygun bir rota çizen bu
partilerin nihai amacını hiç mi düşünmediler? Bizde bunları sorar, sorgularız.
Ne var ki Kılıçdaroğlu’na oy verenler bunları sorgulamadı.
Ekonominin bozuk olmasını ve deprem felaketini tarihi bir fırsat olarak
gördüler. Boş tencerenin muhakkak hükümeti yıkacağını düşündüler.
O yüzdendir ki seçimden mutlak galibiyetle çıkacaklarını
inanarak, ülkenin menfaatine yönelik iş tutmayan ne kadar adam varsa toplayıp “gün bu gündür” dediler.
Hep derim, Amerikan zihniyeti çok ince hesap yapar ancak
Anadolu insanının ferasetini, basiretini, vatan sevgisini bir türlü hesap
edemez. Etse de, bu hesap bir türlü tutmaz.
Şimdi millet ittifakı
kendi içinde hesaplaşır, hesaplaşmaz bilemeyiz. Aylardır “değişim” diye diye
kulaklarımızı kurutan bu insanlar önce kendi içinde bir “değişim” yaşamayı
denemeliler.
Bu evvela bir anlayış ve zihin değişikliği olmalıdır. Zira ülkeyi
Amerika’ya teslim etmenin adını değişim koymuşlardı.
Ben bu ülkede gerçekten, ayakları yere sağlam basan, dürüst,
samimi ve buranın ürünü bir muhalefet arzu ediyorum.
Yeri geldiğinde ülke
lehine hükümeti uyaracak, temel insan hakları ve özgürlükler konusunda ayar
verecek, milli hedefler noktasında destekleyecek, icraatlarını toplum lehine
olması için de baskı yapacak ve tek sesliliğe engel olacak bir muhalefete
ihtiyaç var.
Ama bu olmuyor. Onlar hala suçu seçmende aramaya devam ediyor. Etsinler bakalım!