Dolar (USD)
35.16
Euro (EUR)
36.59
Gram Altın
2958.42
BIST 100
9916.22
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Vagon!

Ne çok birbirlerinden habersiz gibi yaşarlar.

Biri önde her şeyi kendisi yapıyormuş edası ve lider olmanın gururuyla gürültüyü, debdebeyi aleme ilan ederek yolları kat ediyor.

Diğerleri arkada her şeyi sırtlarında taşımanın, sessiz sedasız yol almanın, gürültüsüz bir tevazuun ilanını aleme aksettiriyor.

Yıllar, görünüşte bu ihtişamlı lokomotif-vagon dayanışmasının hakikatte çatışmasının zemini gibi aleme yazılıyor.

Harika olan bu aletler hep dışarıdan bir canlının çalıştırmasıyla çalıştı, yüklemesiyle eşya taşıdı. İnsan durduğu zaman bunlar da durdu veya sessiz bir hayata mahkûm oldu.

Hem dünyanın her yerine, ülkemin her köşesine ulaşmaları yüzyılları alıyor ve alacak. Maliyeti de insana galiba çok yüksek olacak.

Yeryüzünün her yerini bilemem ama ülkemin çoğu yerini bilirim.

Yılın her mevsiminde mevsimlerin de her ayında vatanımın en ücra köşelerinde lokomotifi dahi içinde olan öyle vagonlar var ki hayretinizi gizlemeniz insanlığı inkâr etmek gibi bir şeydir.

Onlar dünyanın en sessiz ve kirsiz vagonlarıdırlar. Hele bir de insanın kirli hallerinin temizleyicisi oldukları zaman değmeyin keyiflerine ve aleme ilan ettikleri güzelliklerin demine.

Kış gelir, her şey ölümün beyaz kefenine sarılır. Onlarsa ölmüş gibi bir vaziyet takınırlar. Lakin içten içe bir sonraki mevsimin hazırlıklarını yaparlar. Üzerlerindeki bütün yükleri bırakmanın sevincini ve yüklenecek oldukları yeni sermayelerinin heyecanını yaşarlar. Dıştan tam bir yüksüz gibi gözükürler. Hatta bu yüksüzlükle kıyafetlerinin dahi kendilerine ait olmadığını onlardan arınarak aleme ilan ederler. Bazıları ise bir sonraki mevsime çıkmayı, yeni yükler taşımayı göze alamadığından insanın hayatını sıcaklık iklimine taşımak için ateşin hararetine hararet katarlar. Ölürken bile hayata vesile olurlar her zamanki gibi sessiz sedasız.

Bahar gelir bütün heyecanıyla. Rahmani vagonlar süslenirler renklerin ve desenlerin akıl almaz terazileri, gözlerin kamaştığı hayatın en canlı manzaralarıyla. Ülkemin her köşesinde birden hayata dönüverirler.

Boz ve koyu kahve renginin soğukluğundan tomurcuklanarak hayata adım atar, o seneki kıyafet ve sırtlarında taşıyacakları yüklerin nev’ine göre yaşamın güzel anlamlarını ilana başlarlar.

Rüzgâr sesleri olur. Renkler dilleri, toprak da evleri.

Önce çiçeklerle alemi bir şehrayine çevirirler kısa bir süreliğine.

Sonra bütün o narin çiçeklerle çeşit çeşit renkler yeşilin tonlarına bırakır yerlerini.

Bir müddet sonra da meyveleri sarıp sarmalayan, narin kundaklar olan yapraklar arasında bedenin içinden gövdenin dışına taşmaya başlarlar.

Bu oluşumların kemalinin ihtişamını görmeye başlarız. Ve sabrımız tefekkür gayretimiz teşekkür olur.

İnsanın yaptıklarındaki gibi bir şeyi hep arar dururuz bu rahmani vagonların bir yerinde. İnanıyorsak çok rahat buluruz. İnanmıyorsak bir ömür didinip dururuz.

Yaz gelir bütün olgunluğuyla alemin yüzüne. Onlar da ilan ederler yüklerinin her bir cinsinin biçim ve içeriğini bekleyenlerine. Yeşil ulaşmıştır kemaline. Yapraklar artık örtü olmaktan çıkmıştır olgunlaşan bu yüklerin üzerinde. Rüzgâr da eskisi gibi sallayamaz olmuştur.

Dokuz ay on günlük yüklü bir kadın gibi onlar da almışlardır yüklerini bedenlerine. İnsan sabırsızlanmaya başlar bu yükleri bir an önce indirmek için.

Onların sessizliklerindeki asalet yük taşıma ciddiyetlerindeki gayret insanı olgunlaştırır.

Ve yavaş yavaş başlarlar yaz sonu yüklerinin bazılarını indirmeye.

Ve güz gelir bütün verimliliği ve doğurganlığıyla. Onlar da başlarlar üzerlerindeki bütün yüklerin olgunlaştığını ima eden edalarıyla narin narin sallanmaya. İnsan da olanca canlılığıyla yanaşır bu yükleri almaya.

Yükleri bir önceki senenin hem aynısı hem de gayrısıdır. Ve dahi bir sonraki yükleri taşımak için boşluk açılmaya başlanmıştır.

Bunların hasadından daha lezzetli olansa seyrin ihtişamıdır efendim seyrin ihtişamı!

Mesela yeni dünyaları seyrederken bihuş olur insan Mersin’in o iç gıcıklayan ikliminde ve Akdeniz’in hafif esen melteminde.

Altın huzmesi gibi şireler saçan kaysılara bakarken Malatya’da hayretler içinde kalır ve onlardan insanın neler elde ettiğine şaşırırsınız.

Hele bir başka oluyor insan, kirazları ülkemin her yerinde bilhassa Mardin ilinde Malatya semtlerinde görmeye. Bunların ömrü çok uzun değil ama lezzetleriyle beraber seyirleri tarif edilemez.

Ah o şeftali, o şeftali vagonları! Çiçekleri bir başka oluyor kendileri bambaşka. Sanki Bursa şehrinin sakinlerinin kimliğini dokuyorlar lezzet ve biçimlerinde.

Sen ne muhteşemsin küçüklüğündeki büyüklüğünle ey incir! Her ocağa dikilirsin ama Aydın şehrimizi varlığınla ihya edersin. Yaş halin bir başkadır kuru halin ise daha başkadır.

Ya sen yeşilin en güzeli meyven dahi kendin olan Çay! Sanki bulunduğun iklimdeki bütün yeşili kendinde toplamışsın. Rize şehrimiz bütün güzelliğini senden almış. Yükünü bırakınca lezzetli bir siyaha dönmen bu yeşilden ayrılışın nedeni midir?

Hele sen ihtişamlı bedeninle ne çetin kabuklusun bir o kadar da lezzetli yükleri başında taşırsın asırlık ceviz! Şarkın o soğuk kış gecelerinin en sıcak anları olursun akşamları bu yüklerinle. Van Gölü sahilindeki Adilcevaz ve Ahlat’a hayat verir sendeki yükler.

Yeşilin çok canlı olmasa da yükün ne çok yumuşak bir tat olur ve bütün Karadeniz sahili seninle hayat bulur can fındık! Ordu ve Giresun senin olmadığın zamanlarda sanki bir matem yaşarlar.

Sizler ki hem kokunuz, hem de tadınızla sonbahardan kışa geçişi ve kışın en soğuk vakitlerini yumuşatırsınız sevimli mandalina-portakal-limon-greyfurt! Sadece Mersin değil Antalya bile güzelliğini sizden alır. Ak deniz sizi kıskanır. Bütün ülkem size kavuşmakla biraz nefes alır.

Siz ve siz Geyve’nin yüzündeki sarılık, dışarıya hayat saçan kırmızılık ve beni benden alan ayva ve nar. O nasıl bir yük taşımaktır narin bedenlerinizde ve zarif gövdelerinizde. Durdum bir an önünüzde daldım seyrinizin insanı en aciz bırakan güzelliğine.

Ve daha sayamadığım nice rahmani vagonlar içinde her yerde bulunan ve her ağzın tadı olan sevgili elma. Her şehir ve ahalisi size sahip çıkmak ister. Evlerinde ve midelerinde yer açmak isterler size. Ve türlü türlü isimlerle yad ederler sizi.

Rahmet hazinesinden gelen ve Rahman(C.C.)’ın bize ikramları olan bu rahmani vagonlar beni benden alıyor her daim.

Hayata yürüyüşlerinin seyri lezzetlerinden her daim daha öte bir haldir kıraç gönlümüze, sönük aklımıza, görmekten aciz kalan gözümüze.

Bir de memleketimin toprağının altında veya hemen üzerinde olan öyle sert gövdelere tutunmadan doğrudan rahmet hazinesinden gelen mevsimlerin içeriğine ve insanların ihtiyacına göre farklı tat ve renklerle alemi şenlendiren meyve ve sebze vagonları var ki, onları da başka bir kelimeler dünyasına bıraktık vesselam...