Üzüm salkımlarının kuru çubuğu…
İnsanların inancı – davası darbe ve ihanet gördüğü vakit; ruhu yaralanıyor, düşünceleri de yaralanıyor, dili de... İnsan bütün bu yara – berelerden ancak imanın kuvvetlenmesiyle şifa bulabilir… Çanakkale’den geçemeyenler içerde ki adamları tarafından bütün değerlerimizin üzerinden silindir gibi geçip, ecdat çocuklarını tanınamaz hale getirdiler... İşte Allah ve Resulüne iman etmiş olmanın acımasızca dipçiklendiği, sakal ve sarık ipin, korku ve endişeler ise gözün ucuna asıldığı o kara günlerde, tarzı farklı, düşünceleri farklı, duruşu farklı ve kartal bakışlı biri kendini “İ'câz-ı Kur'ân'ı beyan et.” gayesine adıyordu… Bu ulvi davasından dolayı imansızlar tarafından, imansızca işkencelere maruz kalıyordu... Sadece Bediüzzaman değil; tüm İslam fedaileri ve samimi Müslümanlar tarifi imkânsız zulümlere maruz kalıyor, İstiklal Mahkemelerinde, Allah’ın mahkemelerine şüphesiz iman etmiş olanların hayatları söndürülüyordu…
Bediüzzaman yılmıyordu, Bediüzzaman atomların haykırdığı ulvi hakikatleri haykırıyordu… Ve başındaki kıllar adedince başı Kur’an davası için zındıkaya uzatan Bediüzzaman’ın cesareti imansız zalimleri aciz bırakıyordu. Gözünde cehennem korkusu olmayan birine cehennem adamlar ne kadar acı verebilirlerdi ki? Masum insanların hürriyetini hiçe sayanlara ve yaşlı bir adama işkence hatta zehirleme gibi alçaklıktan bile geri kalmayanlara inat; Bediüzzaman için hapishaneler ve hücreler üniversite kürsüsü halini alıyordu. Kuru üzüm çubuğundan salkım salkım iman hakikatleri ruhlara şerbet tulumbacıkları oluyordu ve bu dava insanının tutsaklığı imanlardaki tutsaklıklara son veriyordu. Asıl özgürlük kafalar küfre tutsak olmadığı zaman yaşanır. Her türlü esareti reddetmiş, kendisi zindanda olsa bile gönlü gül gülistan olanın reçeteleri de tesir sahibi olmuştu. Zerrelerdeki muazzam faaliyetin arkasında ki kudret-i ilâhiye aklından çıkarmayan Bediüzzaman’ın tevekkülü ve iman davası aşkı, vücuda giren her zehir çok acılar çektirmiş olsa bile Allah’ın izniyle beli kırılması gereken küfür için durmuştur ve ekilen Nur Tohumları neticelerini vermiştir. Zindanlar Bediüzzman ve sadık talebelerine bağ olmuş, kuru üzüm çubukları manevi salkımları dört bir yana yaymıştır… Zayıf ve güçsüz görülen kuru çubuk, en ağır meseleleri suhuletle taşımış ve idraklere salkımları uzatmıştır…
Din mazlumlarının ve Bediüzzaman’ın verdiği mücadeleler ile elde edilenler hiç kolay olmamıştır. O yaşanan zorluklar düşünülmez ise; Kur’an ve Sünnet davasına sıkı sıkıya sarılmamız zor olacaktır! Elde etmekteki zorluk düşünüldükçe; şükrü ve lezzeti bol olur… Zor kazanılan şeylerin lezzetleri kolay kolay geçmez, şükrü de sebat etmek olur… Ve emek verilince mahsulâtı için yapılan dualar çok daha içten olur. O zor dönemlerde, insanlar küfrün kucağına düşmesin diye yapılan mücadelelerin kıymeti ancak tüm kâinatı kızdıran küfrün zıddını bilmekle olur… Kâinatı kızdıran şeylerin aksi kâinatın alkışına sebep olacak kıymettedir. Gözünde cennet sevdası olmayanın Kur’an ve iman hizmetindeki mücadelesi elbette karşılıksız kalmaz, işte milyonların kurtulan imanları ortadadır…
“Evet, lezzetli üzüm salkımlarının hâsiyetleri, kuru çubuğunda aranılmaz.” Diyen Bediüzzaman: “Sözlerdeki hakaik ve kemâlât benim değil, Kur'ân'ındır ve Kur'ân'dan tereşşuh etmiştir. Hattâ Onuncu Söz, yüzer âyât-ı Kur'âniyeden süzülmüş bazı katarattır. Sair risaleler dahi umumen öyledir.” Diye göstermiş olduğu samimi tevazuun arkasında durduğu için küfrün belini kırmış, insanı yeniden küfrün pençesine düşmemesi için tahkiki iman ve tefekkür sahibi etmiştir. Evet, düşünmeyi öğreten insanın tefekkürü bile bir başkadır…
Tefekkür aklın bedenen çalışmasıdır ve mutlaka karşılığını alacaktır. Bediüzzaman’ın hizmetkârlarına – talebelerine ve şimdi hayatta kalan son mutlak vekili Hüsnü Bayramoğlu ağabeyimize baktığımızda gördüğümüz: Risale-i Nurlarla akıllarını ve hizmetleriyle bedenlerini çalıştıkları için geniş bir tevazu ve sadakat sahibi olmuşlar ve şimdi karşılığını her geçen gün inkişaf eden Nur Hizmeti ile alıyorlar ve bundan da çok mutlu oluyorlar…
Düşünmeyi öğreten insanın tefekkürü zerreler ve yıldızlar arası; Kur’an ve Sünnet arası mekik dokuduğu ve kuvvetli çalıştığı için Risale-i Nurlardaki hakikatler tesirli olmuştur. Bediüzzaman’ın Lezzetli hakikat salkımlarının kuru çubuğu olduğunu kabul etmesi, tevazuda ki samimiyetinin neticesi olarak etrafında fedakâr insanların oluşmasını sağladı. Her ağabeyimizde hizmet için kendisini kuru çubuk gördü, salkımlara, Nur reçetelerine yönlendirdiler… O dönemlerde, Üstadın Talebeleri kuru üzüm çubuğu olduğu halde; hizmet için tonlarca ağırlığı ve sıkıntıyı sırtlarında taşıdılar, Kur’an ve İman Hizmetinin bu günlere ulaşmasına vesile oldular…
Ağabeylerimiz ve Nur Talebeleri Anadolu’yu bir tarla gibi baştanbaşa sürerek iman tohumlarını ekiyordular… Kısıtlı imkânlarla ama zengince – cömertçe sadakat ve ihlâsla hizmet ediyordular ve memleketin anarşiye dinsizliğe teslim olmaması için ter döküyordular… 1970’li yıllarda sağ – sol diyerek bir bedenin iki kolu birbirine kıyasıya vurduruluyor, acısı gövdeyi ve ruhu amansız şekilde rahatsız ediyordu. Oyun kurucuların içerideki kolları bir yerleri şer için kurtarılmış bölge ilan ederken, İman Hizmetindeki Nur Talebeleri kafaları ve kalpleri küfürden hali ve kurtarılmış bölge etmeye çalıyordular… O zor dönemlerden şimdi geniş imkânlara ve ele geçen her fırsatın hizmete çevrildiği günlere geldik. Kim bilir yarınlar ne muhteşem hizmetlere gebedir… Önceden yaşadıklarımız hatıralara dönüştüğü gibi bugün yaşanan güzel şeyler de bir gün tatlı hatıralara dönüşecektir... Şimdiki gençler ileride Pandemi süresince Nur Söz’ün ve samimi - ihlâslı Nur Talebelerinin internette okudukları derslerden dolayı elde ettikleri lezzeti gelecek nesillere tatlı hatıralar olarak aktaracaklardır…
Nur Söz'de dinlediğim dersten sonra düşüncelere daldım... 70’li yıllarda evde televizyon olmadığı için Bediüzzaman'la ilgili yazılan bir eserin TRT'deki reklamını izlemek için pastaneye giderdik ve dört gözle çıkacak olan reklamı beklerdik. Şimdi Devletimizi yöneten Cumhurbaşkanımız Erdoğan olmak üzere aklı başında olan insanlar Bediüzzaman'a muhabbet ediliyorlar... Radyo lisanı, televizyon lisanı, internet lisanı iman hakikatlerini kulaklardan – gözlerden aklın midesine aktarıyor… Bedenin gıdaya ihtiyacı olduğu gibi İman Hakikatleri de ruhun ve duyguların gıdası oluyor. Okunan Kur’anlar, binlerce hatimler ve dualar yaşanan sarsıcı hadiselere karşı kuvvetli bir vitamin takviyesi oluyor. Son bir yılda, Nur Söz, Risale-i Nurların libasına zarar vermeden iman dersleri yaparak, manevî ziyafetler sunmuştur. Değişik hafızlara okutulan Kur’an’lar ise ruhlara aşı olmuştur… Kur’an ziyafetleri içinde ayrı bir teşekkür gerektiriyor, Allah razı olsun.
Nur Söz’de vakıf kardeşlerin
özellikle üniversiteli talebelerin ders okumaları izleyenlere üniversitelerden
vatana millete hayırlı gençlerin çıktığını da gösteriyor. Boğaziçili öğrencilerin Risale-i Nur okumaları çok muhteşem oldu. Bu
öğrenciler LGBT bataklığında değil; mis gibi iman hakikatlerinin bahçesinden
kuvvetli iman derliyorlar ve bu gençler sokakları, dükkân ve işyerlerini hiç
yakmıyorlar, yıkmıyorlar devlete baş kaldırmıyorlar… Özellikle bir kaç kuruş için emperyalistlerin oyuncakları, uşağı
olmuyorlar...
Hüsnü Ağabeyimiz, dersi İstanbul’dan ve İstanbul dışındaki camilerden Kur'an okutarak başlatması ve farklı şehirlere, ülkeler bağlanarak nur talebelerine üniversiteli gençlere Şener ağabeyi gibi akademisyenlere ders okutması muazzam bir kaynaşmaya vesile oldu. Bu kaynaşma, büyüyecek birlik ve beraberliğin ayak seslerini işitmemize vesile olacaktır inşallah... Üniversite hocalarının katılımı ve farklı şehirlerdeki Nur Talebelerinin ders okumaları şeytanların önünü kesecek, uhuvvettin işitilen ayak sesleri zındıka komitelerinin ödlerini koparacaktır. İste Nurlar Reçetesine ve hakikatlere sadık kalınınca konuşan yalnız hakikat oluyor ve uhuvvet ocağı tütmeye başlıyor...
Son söz: İnsanlar, Nur Söz ile Risale-i Nurların sadece iman kurtarmakla kalmadığını vatanseverliğin de öğretildiğini de öğreniyorlar. Her bir Nur Talebesi vatanseverdir ve küfür savar, FETÖ savardır. Aynı zamanda Allah yolunda kim hizmet ediyor ise sever ve sayardır. İnşallah Nur Söz’ü bu ramazanda TRT’nin bir kanalında ya da özel bir televizyonda Kur’an ve iman dersleri ziyafetiyle görürüz. Şimdilik internette olan bu ziyafete eşinizi dostunuzu çağırınız zira çok aç insan var…