Üzgün ve öfkeli de olsak başaracağız
Dünya kötülerin elinde kan kaybediyor. Adeta şeytan çarpmış
gibi bir hal içindeyiz. Gittikçe çaresizlikler artıyor. Kötülük örgütlü hale
geliyor. Çoğu kimse yaklaşmakta tehlikenin farkında bile değil.İyiliğin ve
iyilerin suçlandığı, aşağılandığı günlerden geçiyoruz. Böyle günahkâr bir çağa
tanıklık etmenin payı az çok herkeste var
Örgütlü kötülüğe birkaç örnek..
Ülkemizde faaliyet gösteren bir giyim markası babalar gününü
içinde dönmelerin, lezbiyenlerin olduğu bir aile fotoğrafıyla kutladı.
Sapkınlığı bir fotoğrafta birleştiren el neyi amaçlıyor dersiniz?
Aileyi yıkmayı, çocuklarımızı saptırmayı...
Özgürlük ve cinsiyet eşitliği kandırmacası ile sapkınlık özendiriliyor.
Değerlerimiz, inancımız ve geleceğimiz topyekûn bir saldırı altındadır. İyiliğe
ve insanlığa ait ne kadar iyi şey varsa yok edilmek isteniyor. Dünya belki de
en zor ve en kirli dönemlerinden birini yaşıyor. Cinnet, cinayet, sapkınlık ve
kötülük hiç bu kadar yaygın ve cüretkâr olmamıştı. Dinimize, değerlerimize,
milletimize, birliğimize topyekûn bir saldırı ile karşı karşıya olduğumuzun
farkına varılmalıdır artık. Yangın her mahallede, her semte, her sokaktadır
çünkü. Her evi sarmış durunda!
Çokça cinsiyet değiştirme haberleri ile sarsılıyoruz. İşte
bunlardan biri, “Cerrahpaşa'da 4 bin kız erkek olmak için bekliyor. Zeynep
Kamil'de de 2 bin 700 erkek kız olmak için bekliyor.” İsimleri Ayşe, Ebrar,
Ahmet ve Mehmetler cinsiyet değiştiriyor.
Buralara nasıl gelindiğini biliyorsunuz. Acayip kılıklılar,
dönmeler ve LGBT idol ve rol model olarak gösteriliyor. Sapkın ilişkiler
özendiriliyor. Bunun için diziler, sinema, müzik, internet, sosyal medya
platformları araç olarak kullanılıyor. Sapkınlık için her yol deneniyor.
Her yıl değişen moda ile kurbanlar zincirine yeni halkalar
ekleniyor. Bu yılın modacı göbek açmak! Sokaklar üryan görüntülerden geçilmiyor! Nerdeyse
göğüsler açık! Arsızlık ve namussuzluk öyle çığırından çıktı ki gündüz öğlen
vakti cadde ve sokaklarda cinsel ilişkiye girenlere bile rastlanır oldu.
Arif Nihat Asya ‘Naad’ adlı şiirinde o dönemlerde isyan
etmişti:
Yeryüzünde, riya, inkâr, hıyanet
Altın devrini yaşıyor..
Diller, sayfalar, satırlar
“Ebu Leheb öldü” diyor, ya Muhammed;
Ebu Cehil ölmedi, kıtalar dolaşıyor!
Cahit Zarifoğlu şehrin ölümünü görmüştü, ne yazık ki bizim
nesil olarak insanlığın ölümünün şahitlik ediyoruz.
“İçim, ey içim!
Bu yolculuk nereye..?
Yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin.."
Soruyorum, bu gidişle daha kaç yenilgi, daha kaç gözyaşı ve
kaç kalp ağrısı göreceğiz?
Ateş yakıyor, su ise söndürücüdür. Bizim çabamız kimden
gelirse gelsin her türlü kötülüğe karşı çıkmaktır. Duamız ise, yolumuza yolu
sana çıkan güzel insanları çıkar Allah’ım. Şunu da biliyoruz, yola yolda
bırakanlarla çıkmak en büyük hatadır. Her zorluğa rağmen, yolun yolumdur diyen
dava adamları ile yola devam etmektir.
Bu zor günleri aşacağız çünkü Allah, A'lâ suresinin 8.Ayetinde:
"Sana kolaylık ve huzurun yollarını açacağız" buyuruyor.
“Ateşten değil topraktan yaratıldık niçin çiçek açmayalım
ki. Yani bu kötü gidişatı durdurabilecek ve acıları dindirebilecek tek güç
biziz, Müslümanlardır, İslam’dır. Kirlenmemiş, temiz kalmayı başarabilen ve
Allah’tan başka hiç bir güce boyun eğmeyen Müslümanları kastediyorum.
Üzgün ve öfkeli olsak da ümitsiz değiliz.
Başaracağız.