Uzaktan bakmak
UZAK; yokluğa yakın olan, bize
kapılarını kapamış ve bizi geride bırakmış olandır. Uzağın yüzü başkalarına
dönüktür. Uzağın kalbi başkaları için atar. Uzağın içi yakın olduklarıyla
doludur ve orada bize yer yoktur. Uzak etiyle kemiğiyle, bedeniyle ve ruhuyla
çekip gitmiş olan veya hiç gelmemiş olandır. Uzak bilinmeyendir, bilinmeyi
istemeyendir, bilinmeye gücü yetmeyendir. Uzak yabancıdır, ötekidir,
anlaşılamayan ve anlaşılamayacak olandır. Kelimenin gerçek anlamıyla yaşamak;
yakın olmak, yakınında bulunmak, uzağı, uzağa gitmeyi reddetmektir. Uzak tarih,
uzak ülkeler, uzak inançlar, uzak insanlar, uzak algılar, uzak renkler, uzak
değerler en basit anlamıyla içi boşaltılmış hiçlik duygusu yaratır. Uzak önce
hissizliğin, sonra yabancılaşmanın, düşmanlığın, sonra da ölümcül bir
çatışmanın habercisidir.
İlahi bütünden başlayarak en küçük
yapı taşına kadar uzakta kalış mahrumiyeti, uzaktan bakış çözülmeyi haber
verir. Uzaktan bakış eritir, dağıtır, çözer, birbirine karıştırır ve girift
hale getirir. Uzaktan bakış çirkinlik yaratır, belirsizliğin güvensizlikle
kurduğu ilişki uzaklıktan kaynaklanır. Uzak durmak, uzakta durmak, uzaktan
bakmak en basit anlamıyla bir yanılgıyı haber verir. Uzaktan bakışın hiçbir
biçimi anlamaya uygun değildir. İnsandaki anlam arayışı, pek çok bakımdan
uzağına düştüğü şeyi yakınlaştırmak, onu görüş mesafesine çekmek, onunla temas
kurmak ve onu kendinden addetmektir. İnsanın hikâyesi biraz da yakınına
aldıklarıyla uzaklaştırmaya çalıştıkları arasındaki mücadeleye dayanır. Dünya
ne kadar büyük olursa olsun kendimizle getirdiğimiz, içimizde taşıdığımız mekânlardan
ibarettir. Ömür ne kadar uzun olursa olsun hafızaya takılan zamanlar hayata dâhil
edilir.
Uzaklaşmanın nihai sağlaması ölümle
yapılır. Ölüm hayattan uzaklaşmanın en keskin çizgisidir ve ondan korkulmasının
sebebi uzaklaşmanın bütün türevlerini potansiyel olarak kendinde toplamış
olmasıdır. Hastalık görüş mesafesindeki uzaklaşma, ölüm görüş mesafesinden
kaybolan uzaklaşmadır. Hayat; yaklaşmayla, yakınlaşmayla mümkün kılınır. Güneş
sistemi dışındaki hiçbir şey bize hitap etmez, bizi etkilemez, bizim için var
denemez. İlahi hakikat insanı hem içeriden hem dışarıdan kuşatarak uzağa
savrulmayı engellemektedir. Öz ile biçim ilişkisi bir uzaklık-yakınlık
ilişkisidir. Özün uzağına düşen biçim amorf yapılara duçar olur. Hatların
birbirinden uzaklığıyla ilgili olan şekilsizlik çirkinlik demektir. Bu haliyle
çirkinlik uzaktan bakışa özgü perspektif yanılgılarının ürünüdür. İnsandan
uzaklaşan insanlıktan çıkar ve insanlığı göremez. Değerlerden uzaklaşan
değersizleşir ve değer insana ait bir haslettir. İyilikten uzaklaşanı kötülük
etkisi altına alır. Uzak durmak uzaklaşmanın önsözüdür ve son cümle bir yolunu
bulur, ilk cümleyi teyit eder.
Düşüncenin yolunu kaybeden ve
düşünmekten uzaklaşan akıl cehalet vadilerine sapar. Cehalet zihnin hakikate
uzaklığıdır. Hakikate uzaktan bakan göz en hafifiyle onu birbirine karıştırır.
Uzaktan bakışın türevlerinden biri olan karmaşa sınırların kaybıyla, ögelerin
sistem yitimiyle ilgilidir. Uzaklık sınırları kaldırır, öğeleri sınır ötesine
savurur. Mekânlar uzaklaştıkça önce belirsizliğe sonra büsbütün soyut imgelerle
örülü kimliksiz topografyaya dönüşür. Mekânsal uzaklaşma mekânsal boşluklara,
mekânsal boşluklar mekânsal uçurumlara yol açar. En uzaktaki mekân en az
dokunan olarak en az var olan alan demektir. Fatihlerin fetih coşkusu buradan,
uzakta olanı yakınlaştırarak varlık alanını genişletme içgüdüsünden
kaynaklanır.
Sınırları genişleyen her şey
zorunlu olarak uzaklaşmaya vurgu yapar. Sınırları genişleyen ülkenin hatları
arasındaki bağ gevşer. Sınırlar genişledikçe uzaklar yakına yaklaşırken
yakınlar uzağa savrulur. Sınırları genişleyen aile üyeleri birbirinin görüş
mesafesinden çıkar. Sınırları genişleyen evrenin yapı taşları birbirinden
uzaklaşır. Çoğalma uzaklaşma demektir. Sayısı artan şeyin değerinin azalması
onu oluşturan öğelerin birbirinin görüş mesafesinden çıkarak birbirinden
uzaklaşmasıyla ilgilidir.
Neredeyse bütün perspektif
yanılgıları uzaktan bakmaya dairdir. Uzaktan bakılan hiçbir şeye gerçek değeri
verilemez. Uzaktan bakış bir mahrumiyet ve mahkûmiyet olduğu için uzaklaştırma
bir ceza sistemi olarak kurgulanmış ve uygulanmıştır. Dünyaya uzaktan bakmak,
bir futbol topuna bakmaktan farksızdır ve aslında o bir futbol topunun çok
ötesindedir. Dünyaya sadece oradan, uzaktan, aydan bakan ve onu yakından görme
fırsatını elde edememiş biri için devasa okyanuslar neyi ifade eder, nasıl
anlatılır? Bir futbol topunun içine çağıl çağıl akan ırmakların, başı göğe
değen yüce dağların sığacağını kim söyleyebilir? Bir futbol topunun içine bir
hayatın, hayatların… Ve yakından bakınca evet, öyle, o küçük top güneş
sistemini kavrama kudreti gösteren canlıların yaşadığı tek cisimdir. Uzaktan
baktığımız her insan yüzü uzaktan bakılan dünyadan farksızdır. İçindeki
okyanusları, ırmakları, dağları, ormanları, vadileri göremediğimiz bir yüzün
bize söyleyebileceği ne olabilir?
Değerlerinden uzaklaşan insan,
sevdiklerinden uzaklaşan birey, vatandaşından uzaklaşan devlet, seçmeninden
uzaklaşan iktidar bozulur. Uzaklık tahrip edicidir ve uzaktan bakma bozar. Bozulma
bir hastalıktır ve hastalık ölümün kardeşi. En kederli gözler, hayatını uzaktan
bakışa adamış insanların ölmeden hemen önceki yakın bakışlarında görülür.
Uzaktan bakış çünkü en fazla insanın kendi kendini inkârıdır.