Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Aralık 2024

​Uyuşturucu!

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’u dinleyin lütfen:

“Cezaevlerimizin mevcudunun şu anda 3’te biri uyuşturucu suçlarından hüküm giyen kişilerden müteşekkildir!

Kullanma suçu bakımından da, denetimli serbestlik kapsamında da çok ciddi oranda kişi var dışarıda!”

Hapis yatan her 3 kişiden biri uyuşturucudan mahkûm.

Sokaklarımızda da, uyuşturucu müptelâsı dünyanın insanı var.

“İçeri”deki, yani hapishanedeki tablo korkunç.

Dışarıdaki de öyle…

Sokaklarımızda dolaşan “başıboş” uyuşturucu kullanıcılarından birinin ters zamanına tevafuk ettiğinizde, neler gelebilir başınıza!

Sayın Bakan, cezaevlerini biraz olsun rahatlatacak bir “atılım”a vurgu yaptı konuşmasında.

Önümüzdeki 4 yıl içinde, “zorunlu tedavi merkezi işlevini” görecek 106 adet cezaevi açılacakmış.

Güzel bir adım olur, uyuşturucudan hapse girenlerin ne kadarı ıslah edilse kârdır.

Uyuşturucu belâsı ile mücadeleye katkı sağlayacak her çalışmaya, bizden tam destek.

Gönül dolusu dua.

x

Tâkip edenlerimiz hatırlayacaktır;

MİLAT’ta çok kapsamlı bir “Uyuştucuyla Mücadele” yazı dizisi yayımlamıştık.

Aylarca bu işle uğraşmış, sıkıntının büyüklüğünü gözler önüne sermiştik.

Uyuşturucu belâsı, maalesef bütün katmanları sarmış durumda.

İster Dindar ol, ister Muhafazakâr…

İster Kemalist ol, ister Liberal..

İster zengin ol, ister fakir…

Uyuşturucu belâsı, senin evine de bulaşabilir!

Etrafınıza şöyle bir baktığınızda…

Ailenizde, apartmanınızda, sokağınızda, mahallenizde mutlaka uyuşturu belâsına bulaşmışları göreceksiniz.

Bu yazıyı okuyanların çoğu, “Evet, bizim buralarda da var!” diyecektir, eminim.

Lise Öğretmeni arkadaşlarla konuştuğumda, sıkıntıyı iyice görebiliyorum.

“Bu mesleği çok seviyoruz ama inanın, bir başka işe geçebilme imkânımız olsa, hiç düşünmeden gidebilecek durumdayız” diyor ve ekliyorlar:

“Bu şartlarda adam akıllı eğitim faaliyetinde bulunmak mümkün değil. Bıçkın delikanlılardan, hatta kızlardan birine bir lâf söylesen, anandan emdiğin süt burnundan geliyor! Çoğu da, dışarıda zararlı tiplere takılıyor! Gençlerimizi uyuşturucu belâsına düşürmek isteyenler, faaliyetlerini gün geçtikçe hızlandırıyor”

x

Maalesef, tam mânâsıyla “değerler erozyonu” sürecinden geçiyoruz.

İnsanı hayata bağlayan hedefleridir, idealleridir.

Gençlerin büyük bölümünün hedefi, ideali yok.

Hiçbir şey mutlu etmiyor onları.

Çocukluğumuzda, “Aile Babası” olma hayalini kurardık.

İyi bir evlilik yapmak, İyi bir “Anne” olmak da, kız çocuklarının hayaliydi.

1980’lerin sonlarına doğru, “Evlenip de belâ mı alacaksın başına!” yollu lâflar sıkça duyulur oldu.

Bir kişi, orta yaşlara kadar, ileri yaşlara kadar evlenmezse, hatta “hiç” evlenmezse ne yapar?

Nasıl bir hayat sürer?

Evlenir de, Allah nasip ettiği halde çoluk çocuğa karışmak istemezse, o evlilik nasıl bir evlilik olur?

Annelik, babalık, dedelik, ninelik “istenmez” olmuşsa, o toplum nereye gider?

“Küresel Çeteler”, dünyanın dört bir yanında tezgâhlarını kurmuşlar…

Ellerindeki “iletişim”, “etkileşim” vasıtaları üzerinden, manevi zeminleri, yani MANEVİ VATAN’ları kaydırıyorlar.

Bol bol fonladıkları sapkın yapılar üzerinden, medya üzerinden “kanıksatma” faaliyetlerini yürütüyorlar.

“Herkes cinsel tercihlerinde özgürdür!” yollu cümleler, üzerinde düşünülmeden onaylanıyor.

“Modern Ekonomi’nin Babası” olarak nitelendirilen Adam Smith’in “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!” diyerek ortaya koyduğu “sapkın” ilke, tam mânâsıyla hayata geçirilmiş durumda.

Muhafazakâr aileler bile, kızlarına oğullarına, “Bu saate kadar dışarıda ne işin var?” diye sorduklarında,

“Çocuk değilim ben!” karşılığını alıyorlar.

Aile disiplininden kopuk bir şekilde yaşayan gençler, ileriki yıllarında ne ev, ne de iş disiplinine uyuyorlar.

Çinli Savaşcı, Filozof Sun Tzu, binlerce yıl evvel,

“Akıllı güç, düşman ordusunu savaşmadan yenmesini bilir! Üstün başarı, düşman direncini savaşmadan kırmaktır!” demiş.

Hedef toplumların psikolojisini çökerten, manevi zeminini kaydıran güçler, işin büyük bölümünü bitirmiş olurlar.

Aile, akrabalık, komşuluk bağları sağlam olan toplumların psikolojileri de sağlam olur.

Psikolojileri sağlam toplumlar, MANEVİ VATAN’ları dimdik ayakta olan toplumlar,

MADDİ VATAN’ları işgale uğramış olsa da, düşmanlarını mutlaka mağlubiyete uğratırlar.

Her toplumun, her yapının en güçlü tarafı, aynı zamanda en zayıf tarafıdır.

Bizim en güçlü tarafımız, öncelikle MANEVİ VATAN’ımıza sahip çıkma bilincimizdir.

Aile, akrabalık, komşuluk bağlarımızdır.

“Komşusu açken tok yatmama” bilincimizdir.

Devlet olarak, “Baas katillerinin” zulmünden kaçan komşularımız Suriyelilere “ev sahipliği” yaparak, komşuluk hukukunun gereğini yerine getirdik.

Dışarıyla ilişkilerimizde bu güzelliği yaptık ama, kendi içimizde komşuluğu unuttuk!

Bırakın komşuluğu, dayı, amca, teyze, hala, yeğen, yenge, enişte…

Hatta ve hatta, dede-nine, anne-baba, erozyona uğradı.

Ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov, “İnsanlar her şeylerini bir merkezden yayılan programlara göre yapacaklar.Herkes canının çektiği gibi yaşadığını ya da bir şeyi istediği için yaptığını zannedecek, oysa her şey yukarıdan yönlendirmelere göre gerçekleşecek. (..) Sana gönderilen sinyalle, şarkı söyleyecek, dans edeceksin!” der. Büyük Edebiyatçı, bu cümleleriyle bugünkü hallerimizi tarif eder!

“Zevk tatmininden” başka hedefi, ideali olmayan insan, gideceği yerleri rüzgârın belirlediği kuru yaprak gibidir.

Sürüklenip gidiyoruz, maalesef!