Uygun zaman
Rusya’nın enerji satışını, RUBLE ile yapacağı ilanı; buna makabil Polonya ve Bulgaristan'a, doğal gaz sevkiyatlarını durdurma kararı alması, akabinde Bulgaristan’ın yan çizmesi; Almanya'nın sürpriz bir şekilde, Ukrayna’ya GEPARD HAVA SAVUNMA TANKLARI verileceğini açıklaması; Lavrov'undiline doladığı, NÜKLEER tehdidi ve Biden’in 3.DÜNYA SAVAŞINDAN bahsetmesi, adeta üst üste geldi… Bu minvalde AB, ABD, Rusya, İngiltere, Çin ve Türkiye, ister istemez işin merkezinde yer aldı malumunuz üzere. Gerilim tırmandıkça, savaşın YAYILMA İHTİMALİNİN ARTTIĞI da ortada. İstese savaşı bir günde bitirebilecek NATO’nun, Avrupa’yı süründürmek adına ateşe biraz daha odun taşıdığı ise artık tartışılmaz konumda. Keza şimdiye kadar herhangi bir cepheye katılmayan İsveç ve Finlandiya’nın, her ne hikmetse eş zamanlı olarak NATO üyeliğine başvurma kararı almaları, bu noktada küçük bir ipucu uzatıyor bizlere… Çünkü “BU SAVAŞ NEDEN ÇIKTI” sorusuna; “NATO’nun, Rusya’nın sınırlarına doğru genişlemesi” biçiminde vereceğimiz cevap, bu ipucunu tamamlamaya yetecek doneleri içerisinde fazlasıyla barındırıyor.
Anlayacağınız; “her şey 2. Dünya Savaşından beri, asılmeselesi EKONOMİK HÂKİMİYET olan ABD’nin, Avrupa’yı güçten düşürmesi temelinde gerçekleşiyor” demekte hiçbir beis yok. Zira uluslararası veriler ışığında AB’nin, 15.1 trilyon dolarlık Gayri Safi Yurtiçi Hasılası ile ABD'nin ardından, dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip olması bu tezi oldukça kuvvetlendirmekte. Yani çeşitlendirilmiş pazar yapısıylagerek ihracat, gerekse ithalat oranlarının, dünyada büyük bir paya karşılık geldiği AB’nin, ABD için ÇİN ile beraber örselenmesi şart KÜRESEL BİR GÜÇ hükmünde görüldüğünet. Bir de buna AB içerisinden ABD aleyhine seslerin yükselmesi, “AYRI BİR YOL” söylemlerinin alenen vurgulanması ve NATO muadili PESCO için adımlar atılması eklenince, bugünkü tabloyla karşılaşmaya şaşırmamak gerekir. Gelinen aşamada ise ABD ve derin İngiltere Rusya üzerinden Avrupa'yı kıstırırken, aynı zamandaÇİN'le de mücadele ettiği bir iddiadan daha fazlasını ortaya koyuyor. Öyle ki egemenliği adına Çin ile yapacağı savaşı Avrupa’dan başlattığı görülen ABD’nin,2. Dünya savaşından sonra Rusya ile dengelediği dünya sistemini, şimdilerde yine RUSYA'yı sahaya sürerek tanzim etmeye çalıştığı aşikâr. Yoksa devamlı ifade ettiğimiz gibi Çin ve Hindistan başta olmak üzere, bazı Avrupa ülkeleri de dâhil, birçok devletin Rusya’dan gaz/petrol almayı sürdürmesi ve yükselen fiyatların, Rusya’nın zararını karşılaması anlamına geleceğini bilmemeleri imkânsız.
Hülasa ne olursa olsun Avrupa’nın sıkışıklığı, Çin’in tedirginliği ve Rusya’nın itibar kaybettiği bu dem’de, TÜRKİYE’YE DAHA ÇOK İHTİYAÇ DUYDUĞU bir vakıa. Bu noktada yaşananların, Türkiye için yeni FIRSATLARdoğurduğu da çok açık. Mesela İsrail ve Irak gazının Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması ve buradan HATIRI SAYILIR bir gelir elde edilmesi ilk akla gelenler arasında. O nedenle PKK/YPG’nin ABD ve AB’den sonra en büyük destekçisinin İran olduğundan hareketle, Türkiye’nin yeni Suriye ve Irak siyaseti belirlemesi elzem görülüyor. İşte bu manada Türkiye’nin Suriye rejimi ile arka kapı diplomasisini arttırıp, Rusya ve İsrail ile de anlaşarak, Suriye’de İran destekli milisleri ve PKK’yı tasfiye sürecini başlatması, ZAMANLAMASI AÇISINDAN uygun olduğu kanaatini taşıyorum. Kaldı ki bunun ilk adımının da, K.Irak’taPENÇE-KİLİT Operasyonuyla atıldığı muhakkak. Irak’ın gücü nispetinde, desteği ise bunun ispatı. Fakat Avrupa ile DERİN İLİŞKİLERİ olan İran Rejiminin, tamda bu demde Eset ile fotoğraf vermesi oldukça manidar. Bizim için en hayati mesele de, burası aslında. Zira ne ABD, ne AB, ne de İran’ınsöylediklerine bakmadan, KENDİ GÖBEĞİMİZİ KENDİMİZ KESMEKTENbaşka bir seçeneğimiz bulunmuyor. Daha evvel yaptık, yine yapabiliriz. Yeter ki bizi suni gündemlerle MEŞGUL ETMEK İSTEYENLERİN, oyunlarına düşmeyelim. Anlatabildim mi?
