Dolar (USD)
35.34
Euro (EUR)
36.46
Gram Altın
3000.05
BIST 100
10075.17
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Uydurma resmî dil hakkında Oğuz Çetinoğlu'na mülâkat (1)

“Hiç şüphesiz, Millî Edebiyât çerçevesinde mütâlâa edilmesi lâzım gelen edîbler, muharrir ve şâirler ancak Yavuz Bülent Bâkiler gibi hâlis İstanbul Türkçesiyle edebiyât yapanlardır. Uyduruk bir dille “yazın” yaptıklarını iddiâ edenlerin ise, dilleri nisbetinde “yazınlarının” da uyduruk olduğu, her hâlükârda onlara Millî Edebiyâtımızda yer olmadığı muhakkaktır. İsterse kendilerine Nobel Edebiyât Mükâfâtı verilmiş olsun, bizim nezdimizde, onlar, keenlemyekûn hükmündedir.”

En hâlis, en insânî mânâsıyle Milliyetci bir şahsıyet… Ömrü boyunca, –başka milletlere düşmanlık beslemeden, asabiyetciliğe sapmadan- Milletimizin şahsıyetine, mânevî değerlerine harâretle sâhib çıkmış, mâhir kalemini hep Millî Kültürümüzün inkişâfı uğrunda seferber etmiş pek velûd bir muharrir… Birbirinden kıymetli onlarca eseri, yüzlerce makâlesi neşriyât ve fikir hayâtımıza zenginlik üstüne zenginlik katıyor…

Memleketimizin maâlesef pek de kadir bilmiyen neşriyât ve fikir hayâtının zorluklarına rağmen, seksen altı yaşına ulaşmış bu pınar kaynamıya devâm ediyor…

Duâ, Huzura Açılan Kapılar; Türk Dünyâsı Destanları; Büyük Türk-İslâm Âlimi Mâtürîdî; Cihâd, Gazi, Şehid; İbnülemnîn Mahmud Kemâl İnal; Misyonerlik; Büyük Türk-İslâm Âlimi Serahsî; Türklerin MuhteşemTârihi; Gönüller Fâtihi Hoca Ahmed Yesevî ve Yesevîlik; Âyet ve Hadîslerin Rehberliğinde Kutadgu Bilg Beyitlerinden Seçmeler; Mutasavvıf ve Halk Filozofu Nasreddin Hoca; Şeyhülislâm Ebussuud Efendi; Açıklamalı, Yorumlu Kronolojik Tarih Ansiklopedisi (4 cild); Âşık Veysel; Müderris ve Mutasavvıf Hacı Bayram-ı Velî; Hz. Ali ve Alevîlik; Türkler Nasıl ve Niçin Müslüman Oldu; Edib Ahmed Yüknekî ve Atebetü’l-Hakayık; Ses Bayrağımız Türkçe, ilh…

Sâdece kitablar mı? Bunlardan çok daha fazla hacimde, birçok gazete ve mecmûada fikrî makâleler, ayrıca yüzlerce kitab tanıtma makâleleri, onlarca müellifle, muhtelif şahsıyetlerle yapılmış mülâkatlar, sohbetler, v.s.

Geniş bir yelpâzede, bunca eserle, bunca neşriyâtla, Çetinoğlu, Millî İrfânımıza can suyu taşımıya devâm ediyor… Elhamdülillâh!

Pek kıymetli, pek muhterem dost Oğuz Çetinoğlu ile, Ocak 2015’ten beri tanışıyoruz. Tahrîren… O günlerden beri, muhtelif vesîlerle, yazışmıya devâm ediyoruz. Mektublarımızın tamâmı bir araya getirilse, herhâlde câlib-i dikkat bir fikir teâtîsi kitabı olurdu…

Muhterem dostum, azîz ağabeyim Oğuz Çetinoğlu, senelerdir çalışmalarıma teveccüh gösteriyor. Son senelerde neşretme imkânı bulduğum her kitabım hakkında tanıtma makâleleri neşretti, benimle mülâkatlar yaptı. Kendisinin teşvîkıyle, Dil ve Edebiyât mecmûasında, “Kelimelerin Mantığı” umûmî başlığı altında, Türkcemiz ve Uydurma Resmî Dil hakkında birkaç makâle neşrettim (2016). Yine onun teklîfiyle, Mehmet Şadi Polat ile berâber hazırladığı Yavuz Bülent Bâkiler Kitabı’na (İstanbul: Yakın Plan Yl., Aralık 2016), birçok muharrir ve araştırmacıyle berâber ben de katkıda bulundum (ss. 295-309). Hem muhtevâsı, hem de nefîs baskısıyle göz ve gönül dolduran bu güzel eser, Türkcenin Üstâd ve Mücâhid Kalemi Yavuz Bülent Bâkiler’in sekseninci doğum senesi münâsebetiyle vücûd bulmuştu. Benim makâlem, daha ziyâde, onun -iki cildlik- Sözün Doğrusu ünvânlı eseri üzerinde duruyordu. Makâlem oldukça hacimli olduğundan, onun ancak yarısı kitaba alınabilmişti. Tamâmı ise, Fırat İpek Bey’in himmetiyle, Yeni Söz gazetesinin 25 Nisan ilâ 22 Mayıs 2018 târihli nüshalarında tefrika edildi.

1_b84829720699a16f36473de8dbdd01f6.jpg

(https://www.kapsamhaber.com/kapsam/oguz-cetinoglu-kimdir-eserleri-nelerdir/65928/; 30.12.2024)

Neşriyât ve fikir hayâtımızın pek feyizli kalemi Oğuz Çetinoğlu’nun Millî Kültürümüzle yoğrulmuş mümtâz şahsıyeti bu fotoğrafına ne güzel aksetmiş!

***

Hazırladığım makâle, Yeni Söz’de tefrika edilirken, gerek Bâkiler Üstâd, gerekse Çetinoğlu, onu ilâve çalışmalarla genişleterek kitab hâline getirmek husûsunda beni teşvîk ettiler ve netîcede, (Bâkiler’in de bâzı katkılarıyle) Çetinoğlu ile müşterek bir çalışma olarak basıldı. Lâkin, ısrârlarıma rağmen, Çetinoğlu, kitaba isminin konulmasını istemedi. (Oğuz Çetinoğlu’nun ismi, kitabın künye sayfasında, “Editör” sıfatıyle yer alıyor.) Orta boy 252 sayfalık bu kitab da, 2020 senesinde, Yakın Plan Yayınları arasında çıktı. Kitabın kapağında, ortak müellif olarak Oğuz Çetinoğlu ismine yer veremeyince, ben de, bir cemîle yaparak, onu, 28 Kasım 2018’de sekseninci doğum gününü tes’îd eden bu kıymetli Araştırmacı-Yazar ve Dâvâ Adamımıza ithâf ettim.

Bâkiler Üstâd, bizim, kalemi kadar şahsıyetine de hayrân olduğumuz pek kıymetli bir edîbimiz ve Dâvâ Adamımızdır. Ahlâkı ve Millî Dâvâ uğrundaki mücâdeleleriyle, o, hepimiz için pek güzel bir nümûne-i imtisâldir. İnşâallâh Milletimiz, nesiller boyu, onun eserlerinden ve nümûnevî ahlâkından feyz almıya devâm eder!

Şiirleriyle de, “Derin Anadolu”nun şahsıyet ve hissiyâtına tercüman olan Üstâdın bâzı nesirlerini ve Harman kitabındaki şiirlerinin birçoğunu göz yaşlarıyle, hattâ hıçkırarak okumuşumdur. Şiirlerinde, Anadolu insanının derdlerini ve asîl hislerini o kadar samîmiyetle terennüm ediyor ki insanı can evinden vuruyor! Bir gün, karşılıklı bir telefon konuşmamızda, bunu kendisine nakledince, “İnanın, Alparslan Bey! O şiirleri, o nesirleri ben de ağlıyarak kaleme almışımdır” dedi. Bir muharririn, bir şâirin kendi fikir ve hislerini bu kadar samîmî, bu kadar têsîrli bir üslûbla muhâtabının zihnine ve kalbine nakşedebilmesi ne kadar şâyân-ı takdîrdir!

Bu vesîleyle, Oğuz Çetinoğlu’yle, gencliklerinden beri pek hasbî bir dostluğu devâm ettirme fazîletini gösteren Bâkiler Üstâdı, hakkındaki kitabımızın “Mukaddime”sinde yer alan şu iki paragrafla, bir def’a daha, derin takdîr ve hayrânlık hisleriyle yâdediyorum:

“Yavuz Bülent Bâkiler, Âzerbaycan ve Anadolu kültürüyle yoğrulmuş sağlam seciyesinin tezâhürü olan içli şiiriyle olduğu kadar zengin muhtevâlı, samîmî fikir ve hissin sarmaş dolaş olduğu, selis üslûbu sâyesinde doğrudan kaleminden gönüllere akan kıvrak nesriyle de, Millî Edebiyâtımızda, hiç şüphesiz, pek mümtâz bir mevkıe sâhibdir. Lâkin onu daha da müstesnâ kılan, Dîn-i Mübînimizle berâber -onunla şekillenmiş en büyük Millî Kültür değerimiz olan- Târihî Türkçemize, binlerce senelik târihin derinliklerinden süzülerek gelen, her merâmı ifâdeye muktedir, o latîf, o zarîf İstanbul Türkçesine, fevkalâde şuûrlu, karârlı ve cesûr bir tavırla sâhib çıkması, kalemini ve bütün varlığını bu uğurda seferber etmesi, onu tahrîb etmeye çalışanlarla, kılıçtan daha keskin kaleminin bütün kuvveti, bütün mahâretiyle, kıyasıya cihâd etmesi ve hepsinden daha mühimmi, pek çok gûyâ milliyetçi muharrir gibi ona lâfta sâhib çıkıp yazılarında ihânet etmek samîmiyetsizliği yerine, onu eserleriyle de bilfiil yaşatmasıdır.

“Hiç şüphesiz, Millî Edebiyât çerçevesinde mütâlâa edilmesi lâzım gelen edîbler, muharrir ve şâirler ancak Yavuz Bülent Bâkiler gibi hâlis İstanbul Türkçesiyle edebiyât yapanlardır. Uyduruk bir dille “yazın” yaptıklarını iddiâ edenlerin ise, dilleri nisbetinde “yazınlarının” da uyduruk olduğu, her hâlükârda onlara Millî Edebiyâtımızda yer olmadığı muhakkaktır. İsterse kendilerine Nobel Edebiyât Mükâfâtı verilmiş olsun, bizim nezdimizde, onlar, keenlemyekûn hükmündedir.” (Yesevîzâde Alparslan Yasa, Türkçenin Mücâhid Kalemi Yavuz Bülent Bâkiler, İstanbul: Yakın Plan Yl., 2020, ss. XIII-XIV)

Pek azîz dost Oğuz Çetinoğlu, geçenlerde yine teveccüh gösterip benden Uydurma Resmî Dil hakkında bir mülâkat istedi. Dîğer çalışmalarımdan fırsat bulur bulmaz, sorularına memnûniyetle cevâb verdim.

Muhakkak ki millî, hattâ ferdî şahsıyetimizin iki can damarı, Dînimiz ve Dilimizdir. Türkce aşkı gönlünde hiç tavsamıyan ve o aşkla birbirinden kıymetli eserler vermiye devâm eden Oğuz Çetinoğlu’nun hazırladığı mülâkatın ibretle mütâlaa edileceğini ümîd ediyoruz.

***

- Çetinoğlu: Dil Kurumu, bir asırdır yeni kelimeler teşkîl ediyor ve Devlet imkânlarını da kullanarak bunları tedâvüle sokuyor. Son zamanlarda yine aynı müessese tarafından birçok yeni kelimenin “dil piyasası”na sürüldüğü görülüyor. Eskiden beri, Dil Kurumu’nun pek çok kelimesi bize itici geliyor. Bunların bir kısmı hakkında fikrinizi almak istiyoruz. Fakat evvelâ, Dil Kurumu’nun yeni kelime teşkîliyle alâkalı anlayışı hakkında umûmî bir değerlendirme yapabilir misiniz?

- Yesevîzâde: Efendim, 1932’de Türk Dili Tetkik Cemiyeti ismiyle têsîs edilen Dil Kurumu, Türkce hakkında ilmî araştırmalar yapmak ve Türkceyi inkişâf ettirmek gâyesiyle vücûd verilmiş bir müessese değildir; onun esâs gâyesi, Dil İnkılâbına hizmet etmekdi ve dâimâ da öyle kalmıştır.

“Dil İnkılâbı”, yânî (meselâ Harf İnkılâbında olduğu gibi) Târihî Türkcemiz yerine, ikiyüzlü bir şekilde “Öztürkce” tâbir edilen, uydurma bir başka dilin ikâme edilmesi…

İşte neredeyse bir asırdan beri bu uydurma, bu sun’î dilin inşâsı faâliyetinde merkezî bir rol oynıyan Dil Kurumu, kuruluşunda kendisine verilen bu vazîfeyi hakkıyle başarmıştır ve el’ân dahi bu istikâmette faâliyetlerine devâm etmektedir.

Türkceden bozma, yânî işlerine geldiği şekil ve nisbette Türkceden de istifâde edilerek, ayrıca Fransızca ve uydurma kelime ve kâidelerle inşâ edilen bu sun’î dil, Târihî Türkcemizdeki türetme kâidelerini reddetmiş (ki onların üssülesâsı, -ilk def’a Tahsin Banguoğlu tarafından 1940’ta îzâh edildiği vechiyle- fiil köklerine mahsûs türetmelikler ile isim köklerine mahsûs türetmeliklerin birbirine karıştırılmaması ve her türetmeliğin gramer fonksiyonuna ve mânâsına uygun şekilde kelime kök ve gövdelerine getirilip o fonksiyon ve mânâyle uyumlu yeni kelimeler elde edilmesidir), birçok husûsta Fransızcadaki türetme kâidelerine uymuş, hattâ, Fransızcadan (veyâ daha umûmî olarak Frenkceden) “Güneş-Dil” safsatası çerçevesinde “Öztürkce” olduklarını iddiâ ettiği bâzı türetmelikler dahi ithâl etmiştir: -sAl, -Al, -Ul, -Il, -mAn, -v, -Ay, -et gibi… İlmî ıstılâh olarak uydurulan “dilbilim, ruhbilim, sesbirim” gibi kelimelerde de Fransızcanın mantığı ve zevkıyle hareket edilmiş, dahası, Fransızcadaki (ve umûmiyetle sâir Frenk lisânlarındaki) gibi ön ekler ihdâs edilmiş, birçok ön ekli kelimeler teşkîl edilmiştir: “önsöz”, “öngörü, öngörmek”, “dışsatım”, “asteğmen”, “orgeneral”, “eşgüdüm” gibi… Kelimeler yetmemiş, cümle yapısı üzerinde dahi ameliyât yapılarak, nesir dilinde, Frenk lisânlarındaki cümlelere benziyen “devrik cümleler”e yaygınlık kazandırılmıştır.

Bu sun’î dilin hareket noktası Türkcedir; ki bunun için ona “Türkceden bozma” veyâ “Muharref Türkce” diyoruz. Ayrıca, “işlerine geldiği şekil ve nisbette Türkceden istifâde ederek” dedik. Türkce üzerindeki bu tasarrufun başlıca düstûru şu olmuştur: “Biz Devrimciyiz; biz dile uymayız, dil bize uyar!”

Bir de şu düstûr: “-Lisân ve kültür dâhil- her sâhada Garb’e doğru!” Dîğer tâbirle, topyekûn Garblileşme! Uydurmaca Üstâdı Nurullah Ataç’ın ifâde ettiği gibi: “Eritmeliyiz kendimizi Avrupa uygarlığı içinde; kurtuluş ondadır!” (Ataç, Diyelim, 1954/1964: 36)

Bu son tesbîtimizle, Târihî Türkcemiz yerine yeni ve sun’î bir dil ikâme etme stratejisinin gâyesini de ifâde etmiş oluyoruz: Topyekûn Garblileşme uğrunda Milletimizin başlıca iki can damarı olan Dilimiz ve Dînimizin tasfiye edilmesi, alafranga dilli ve laik dînli, Frenklerden farkı olmıyan yeni bir cem’iyet, yeni bir millet inşâ edilmesi… (Bu gibi tesbîtlerimizin müsbit delîl ve vesîkaları Türkçenin Istılâh Mes’elesi ve “Öztürkçe” Dayatmasıyle Fransızcalaştırılan Resmî Dil –Ankara: Kurtuba Yl., Mart 2013, 571 s.-, Milletimize Revâ Görülen Kültür Jenosidi –Ankara: Hitabevi Yl., Mayıs 2014, 622 s.- gibi kitablarımızda bulunmaktadır.)

27 Mayıs 1960 İhtilâliyle Resmî Dil yapılmış Uydurmacanın, Millî Kültürle, hâssaten onun başlıca iki unsuru olan Târihî Türkce ve Müslümanlıkla yoğrulmuş bizim gibi insanlara pek çok kelimesiyle ve bir bütün hâlinde aykırı gelmesi herhâlde bundandır…

2_2cc17a4be06339a477ce9012e92a0c88.jpg

Fikir ve edebiyât dünyâmızın mümtâz sîmâsı Bâkiler Üstâd hakkında Oğuz Çetinoğlu ile müşterek eserimiz…

***