Uyandırma Servisi: Faizle savaşan bir ülkede gerçek durum
Tarihsel süreç boyunca gelir ve paylaşım
konusu her dönemde önemli bir tartışma konusu olmuştur. Bu bağlamda paranın bir
değişim aracı (mal) mı yoksa bir ölçü birimi mi olduğu tartışılmış,
paranın ticareti (kirası) konusu tartışmalarda önemli yer edinmiştir.
İslam hukukunda ise bazı işlemler
yasaklanmıştır. Buna göre; “kendi
aranızda birbirinizin malını rüşvet, faiz, gasp, aldatma gibi batıl yollarla
yemeyin. Yanlış olduğunu bile bile, yöneticilere rüşvet vererek, insanlara ait
olan mallardan bir kısmını günah ile görevlilere/yetkililere aktarmayın.
Gerçekten inanmış iseniz faizi terk edin. Bunu yapmazsanız Allah ve Resulü
tarafından size bir savaş açıldığını bilin (Şayet faizli işlemleri
bırakmadıysanız Allah’a ve Resûl’üne savaş ilan etmiş olursunuz!)” gibi
yasaklamalar getirilmiş, bu yolla rüşvet, gasp, aldatma, faiz gibi haksız
kazanç unsurları açık açık yasaklanmıştır.
Ülkemiz açısından duruma baktığımızda
son dönemde emeklilerimiz, işçilerimiz, memurlarımız, esnafımız ve tacirlerimiz
vs her kesimdeki vatandaşımızın çok ciddi bir hayat pahalılığı ve maddi
sıkıntıyla karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Bu sıkıntılı süreçte esnaf ve
tacirler iktisadi olarak her gün adım adım eriyorlar. Yani, üretim ve satış
sektörlerinde çok önemli bir daralma var. Halkımızın ifadesi ile “esnaf kan ağlıyor, tacir kan ağlıyor,
emekli, işçi, memur, çalışan vs herkes kan ağlıyor”. Peki para ve sermaye
piyasalarında durum ne? Özellikle bankalar açısından duruma baktığımızda
cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde görülmemiş kadar ve akılla izahı olmayacak
kadar yüksek kârlar açıklıyor
bankalar sürekli... %400, %600, %2000 gibi akılla izahı olmayan yüksek karlılıklar
açıklıyorlar, hem de herkesin kan ağladığı bu dönemde…
Bu dönemde dolandırıcılar, rüşvetçiler
ve faizciler dışında (bu kadar) kazanan başka kimse yok… Peki bu ekonomi kime
hizmet ediyor öyleyse? Hükumetimiz “faizle
savaş başlattı”, sonuç ne oldu? söyleyelim;
1.
Kur korumalı faiz geldi. Bu ne demek?
Eskiden sadece faiz vardı, şimdi yüksek faiz garantili faiz geldi.
2.
Bankalar tarihinin en büyük rekor
karlarını açıkladı.
3.
Piyasada bankaların uyguladığı faizler,
TCMB faizlerinin 2-3 katına çıktı, aradaki fark kime rant oluyor halkımız
bilmiyor tabi…
4.
Krediler daraltıldı, kredi kullanım
miktarları düştü, piyasadaki nakit krizinin ateşi harlandı, paranın maliyeti
(faizi) arttı…
Bu tablo ile ekonomiye bakınca, neyi görüyoruz:
Milli gelirin çok önemli bir kısmı, yine faize akıyor. Yine fakirden alıp zengine
veriyoruz, yine çalışıp kazanıp faizcilere ödüyoruz. Yani, hükumetin savaştığı tayfa ihya olmuş
durumda. Bunu görenler, hükumet bize
de bir savaş açsa da, bizi de ihya etse demeye başladı.
Bireysel ve ticari krediler tarafında
yaşanan yukarıdaki tabloya bir de kamunun altyapı projelerinin ihalelerini alan
özel sektör firmalarının kullandığı (dolaylı) hazine garantili projelere ödenen
faizleri de ekleyince milli gelir doğrudan faize akıyor adeta, ülke sadece
faizcilere çalışıyor, bütün sistem faizcilerin kazanmasını sağlayacak şekilde kurgulanmış.
Yani, özetle mevcut “Borca
Dayalı Para Sistemi” halkımızın kanını emiyor.
Bizim acilen, varlık ve faaliyet
gelirine dayalı finansman modeli ile; reel ekonomik büyüklük ve
iktisadi varlıklar üzerine kurulu “karşılığı olan” mal ve hizmetlere
dayalı paylaşım esaslı finansman modeline geçip, “Borca Dayalı Para Sistemi” dışına çıkmamız gerekiyor, yoksa ülkenin bütün kazancını faize yatırmaya,
ödemeye devam ederiz.
Bugünlerde faizle savaşan hükumetimizin
talimatı var mıdır? bilinmez ancak, bazı bankalar dövizde parası olan kişileri
sürekli arayıp parasını TL cinsinden veya yüksek faiz garantili faiz veren kur
korumalı faiz hesabına yatırmasını istiyor. Hani
faizle savaşıyoruz ya, o nedenle bütün parayı faize yatırın diye herkese
baskı/telkin yapılıyor.
Öte yandan, faizle savaşan hükumetimiz
seçim öncesinde KGF kredileri vaat ediyor. Yani, seçim vaatleri bile faizli…
Bu listeye eklenecek faize hizmet eden çok
sayıda başka unsurlar da var. Buna bir de borsada yaşananları vs eklersek
konuşulacak çok şey çıkacak. Bütün bunlar gösteriyor ki, söylem bazında yapılanlar ile eylemli olarak yaşananlar birbirine taban
tabana zıt. Yani, “… ile mücadele etmek” her zaman “…e karşı
mücadele etmek” ile aynı değil. “Faiz ile
mücadele” edenler faize hizmetkâr olabilir, “... ile” kol kola yürüyebilir, ancak “faize karşı mücadele”
edenler ülkenin milli gelirini halkın paylaşmasını
sağlamayı hedefleyenler olabilir. Ülkemizde üretilen zenginliği halkımız ile
paylaşmayı hedeflemediğimiz sürece faize ve faiz lobisine hizmet etmeye devam
ederiz. Zengin daha zengin, fakir daha fakir olur. Her 20 yılda bir yaşadığımız
krizlerde ülkenin zenginlikleri talan edilir, israf edilir, mahvedilir… olan
yine vatandaşımıza olur. Artık, bu, sistemsizliğin sistem olduğu çarpık yapıdan
çıkacağımız bir sistem kurmamız lazım.