Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.68
Gram Altın
2960.29
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Ağustos 2024

​Utanç Çağı'nda 'İsmail' olmak

Moğol istilası da dâhil tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zulmün hüküm sürdüğü, Müslüman olanlar ve olmayanlar olarak dünyanın keskin bir şekilde ayrıldığı utanç çağının tam ortasındayız. Bulunduğumuz yerin ilerisinde ne olacağını bilmeden, tedbir almadan ve işe yaramayan şahitliğimizle nefes almaya devam ediyoruz. Şimdilik...

Afrika, Bosna, Doğu Türkistan ve son olarak da Filistin… Yaşadığımız çağ, demokrasi, özgürlük, hümanizm, insan hakları ve yüzyıllar boyunca tekâmül edip yegâne varılacak nokta olarak zihnimize kazınan Batı düşüncenin ve onların bütün safsatalarının yerle bir olduğu, tüm ambalajların söküp atıldığı, samimiyetsizliğin ayan beyan ortaya çıktığı bir çağ. Bu utanç çağı, çocuk, kadın ve yaşlılardan oluşan kırk bin mazlumun hunharca öldürüldüğü ve bunu yapanların bütün bir batıyı temsil eden zihniyetçe ayakta alkışlandığı korkunç bir çağ!

Müslümanları öldürmekle görevlendirilen ve askeri, ekonomik, politik, kitle iletişim araçları gibi tüm imkânlar ayağına serilen bir Siyonist’in kırk bin masum Müslümanı katletmesi ile gurur duyan Batı, salyalar akıtarak hüküm sürmeye devam ediyor. Hal böyleyken sırf İslam’a olan kinlerinden ötürü hala batılılara duydukları hayranlıklarını gizleyemeyen yerliler ve dünyalılar var. İşte bu nedenle bu çağ, kalplerin ve ruhların ölü olduğu, mezardakilerin yaşayanlardan daha canlı olduğu bir çağ: Utanç Çağı!

***

Hz. İsmail de tıpkı Filistinliler gibi evinden uzaklaştırılmıştı. Yanında Hacer validemiz vardı. Hz. İsmail olmasaydı, Hacer validemiz o zorluğa düşmeyecek; Müslümanlar için hem maddi hem de manevi anlamda zemzem olmayacaktı belki de.

Kâbe duvarları yükselirken o taşları taşıyarak babası Hz. İbrahim’e yardım eden de Hz. İsmail’di. Yüzümüzü her daim döndüğümüz kıblenin yapı taşlarını döşeyen ve her tahiyyatta selam gönderdiğimiz de oydu.

Babası kendisine rüyasından bahsettiğinde “Emrolunduğun gibi yap babacığım, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın” diyordu. (Saffat, 101-103)

İsmail Haniye, 31 Temmuz 2024’te İran’da şehit edildi. Sünni Müslümandı. Allah şehadetini kabul eylesin, makamı ali olsun.

İsmail Haniye, Filistin üzerinden tüm Müslümanlara maddi ve manevi anlamda yeniden zemzemi aramayı, zorluktan sonra gelecek kolaylığı ve Hacer’in mücadelesini öğütlüyordu.

Haniye, Filistin’in özgür olması için babası Hz. İbrahim’e yardım eden Hz. İsmail olmayı da öğütlüyordu: herkese elinden geldiği büyüklükçe taş taşımasını telkin ediyor, Hamas’ın yumuşak yüzü olarak siyasi arenada mücadele ediyordu.

2024 Nisan ayında ailesinden birçok kişinin şehit edildiği haberini aldığında gösterdiği teslimiyeti, Hz. İsmail’in babası Hz. İbrahim’in bıçağının altına boynunu uzatmasından farksızdı: “Ondan geldik, Ona döneceğiz” (Bakara,156) diyordu. Şehit olmak için bizim üzüldüğümüz kadar Haniye’nin duası vardı.

Sezai Karakoç; “Kim demiş her şeyin bitişi ölüm, destanlar yazılır mezarımızdan!” derken Malcolm X ise “Zulüm, kısmak istediği sesi nara yapar. Ve bazı ölüler, yaşayanlardan daha yüksek sesle konuşur.” diyordu.

Öyle de oldu, bütün dünya Haniye’nin gıyabi cenaze namazını kıldı. Vasiyeti üzerine meydanlara inildi. İsmail Haniye, şehit olduktan sonra da davası için çalışmaya devam ederek bize çok ciddi bir uyarıda bulundu. Vakit, toparlanma vakti Müslümanlar; ceddimizin mirası bitti.