Dolar (USD)
34.76
Euro (EUR)
36.55
Gram Altın
2948.80
BIST 100
9879.41
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
07 Ekim 2023

UTANÇ

Sosyal medya sıkıntılı bir mecra olsa da arada hafızamızı tazelememize fırsat vermesi açısından yeri geldiğinde önemli bir misyon ifa edebiliyor. Polonya Milletvekili Dominik Tarczyński’nin geçtiğimiz yıllarda yaptığı konuşmanın tekrar gündem olması da önemli bir hatırlatma hepimiz için. Tarczyński, katıldığı bir televizyon programında gururlu bir eda ile şu cümleleri kuruyordu: "Bir tane Müslüman mülteci almadık. Bir tanesi bile Polonya'ya giremeyecek. 2 milyondan fazla Ukraynalı aldık ülkemize. Ama tek bir Müslümanı bile almayacağız, çünkü almayacağımıza söz verdik. Gurur duyuyorum.” Rusya, devasa bir harekât başlatmış, savaş başlamış, insanlar ölümden batıya doğru kaçarak kurtulmaya çalışırken onlara ev sahipliği yapan Polonya, Müslüman mültecileri ülkelerine almamışlar ve bu kararlarını da gururla paylaşabiliyorlar.

Ukrayna Savaşı başladığından beri 7 milyon Ukraynalı ülkesini terk etti. Çalışma izni verilen, giriş kolaylığı sağlanan ve konaklamalarına yardımcı olunan milyonlarca beyaz tenli Ukraynalıya karşılık aynı vakitlerde Kenya'nın BM Daimî Temsilcisi Martin Kimani, Afrikalıların kaçmaya çalıştıkları sırada tren ve otobüslerde en arka sıralara itildiğini ve ırkçılığa maruz kaldığını ve kabul edilmediklerini söylüyordu. BBC'ye beyanatta bulunan eski Ukrayna Başsavcı Yardımcısı David Sakvarelidze, Rusya'nın Ukrayna’ya yaptığı bombardımanı eleştirerek, "Bu yaşananlar benim için çok duygu yüklü. Sarı saçlı, mavi gözlü Avrupalılar ve çocukların (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'in füzeleriyle, helikopterleriyle ve roketleriyle öldürüldüğünü görüyorum." Diyordu. Sarı saçlı mavi gözlülerin ölümüne kahrolan, yanık tenlileri ve siyahileri önemsemeyen Batı, insanlığa ne vadedebilirdi ki!

Sarı saç ve mavi göz tek başına yeterli olmayan özellikler. Eğer bu yeterli olmuş olsaydı Bosna’da yaşanan soykırımı Batı, boş gözlerle izlemezdi. Oysa Bosna’da ölenlerin tamamı sarı saçlı ve mavi gözlü idi. Aynı genetik soydan gelmenin de önemi yok. Batı’nın tercihleri daha derin. Batı’nın yaklaşımını Polonya Milletvekili Dominik Tarczyński’nin başka bir açıklamasında görebiliyoruz: "Polonya tek bir Müslüman göçmen bile almamalı. Hıristiyan değerleri için savaşıyoruz. Biz Hristiyan’ız. Biz sadece Hristiyan da değiliz. Modern haçlılar olarak adlandırılabiliriz çünkü savaş devam ediyor. Bu bir medeniyetler savaşı.” Haçlı Savaşı bitmiş değil. Haçlı orduları lağv edilmiş değil. Haçlı mantığı yitirilmiş değil. Son derece diri. Murat Hüdavendigar’dan intikam almak için asırlarca dişini bileyip soykırım yapan Sırplarla, Konstantinapol yarasını yüz yıllardır kapatmayan Ortodoks dünyası elbette ajandalarını yazmaya, yapacaklarını hesap etmeye ve planlarını sürdürmeye devam ediyorlar. İnsan hakları, demokrasi ve özgürlük diye sürdükleri kavram esmerler, siyahiler ve garibanlar için geçerli değil.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM) göç yolculuğu esnasında hayatını kaybedebn, kaybolan veya hayatta kalan göçmenlerin sayımını yapıyor. IOM'a göre, dokuz yıl içinde 27 binden fazla insan Avrupa'ya ulaşmaya çalışırken Akdeniz sularında boğuldu.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin “Zorla Yerinden Edilmede Küresel Eğilimler 2022” raporunda 2021 yılı sonunda 19 milyon kişinin de dahil olmasıyla yerinden edilen insanların sayısının 108 milyon 400 bin kişiye ulaştığı rapor ediliyordu. Bu kadar devasa insan selinin oluşumunda Avrupa ülkelerinin Afrika’da sürdürdükleri kolonyal eğilimlerin, bölücü ve kışkırtıcı çalışmaların yattığını söylemek abartı sayılmamalı. Bu kadar insanı yerinden eden Avrupa ülkeleri, onların kendilerine sığınmasına da mani oluyor. Bo tehlikeli sarmal her geçen yıl büyüyor. Gelişmekte olan ülkeler geri kalmıoş ülkelerin kanını emiyor ve çaresiz kalan halkların hareket alanı kısıtlanıyor. Bu darboğaz da şu an içinde bulunduğumuz vakitlerde “Afrika Baharı”nın oluşmasına neden oluyor. Bir bir ayaklanan ve ülkelerinden Batı güçlerini çıkarmaya çalışan Afrika ülkeleri kendi aralarındaki bağları artırmaya çalışıyor. Sömürgeciliğe ve bölücülüğe meydan okuyan bu liderler başarılı olacak mı yoksa Batı, bir yolunu bulup bu liderleri devirip sömürü çarkını çevirmeye devam edecekler mi hep birlikte göreceğiz.