Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Ekim 2022

​Üstün İnanç

“Türkiye Yüzyılı”nın sanata da yansıdığını görebiliyoruz. Son 20 yılda ülkemizde yapılan iyi hizmetlerden birisi, yaşayan ilim, kültür, sanat insanlarına düzenlenen saygı, vefat edenler için tertip edilen anma toplantılarıdır. Bunlardan birini, cumartesi günü takip ettim. Hizmetleriyle bilinen Birlik Vakfı’nın Çemberlitaş’taki Genel Merkezi’nde Üstün İnanç ağabeyimiz için saygı programı düzenlendi. Büyüğümüz bu sene sanat hayatının 60. Yılı’nı kutluyor. “Edebiyat ve Tiyatro ile Geçen Bir Ömür” başlıklı toplantının konuşmacıları Harun Yöndem ve İsmail Yeşilbağ’dı. Programı Muhsin Öztürk sundu. Sempatik kişiliği ve sanata verdiği değerle tanıdığımız, eserlerini okuduğumuz, oyunlarını seyrettiğimiz kıymetli Üstün Beyefendi, elbette şeref misafiriydi. Kürsüde konuşmacılarımızı dinlerken kimi zaman hüzünlendik, bazen de tebessüm ettik. Zira anlatılanlar, Türkiye’nin son 60 yılının da hikâyesiydi.

Programın sonunda MTTB ve TBBM’nin eski Başkanı, Birlik Vakfı’nın da Şeref Başkanı İsmail Kahraman Beyefendi, aziz dostu Üstün İnanç’a günün hatırasına plâket verdi. Çekilen hatıra fotoğraflarının ardından dinleyiciler,yazarımızın eserlerini alıp imzalattı. Dört dörtlük, mükemmel, vefa duygumuzu yansıtan anlamlı bir program oldu. Düşünüp gerçekleştirenlere şükranlar.

Şanslı dinleyicilerin doldurduğu salonda ilginç hatıralar anlatıldı. Bazı notlar aldım, birini anlatayım: Çetin Altan, bir Hac mevsiminde, İslamiyet aleyhine yazı yazar. Üstün ağabey bunu vapurda Necip Fazıl’a okur. İslam’ın sevdalısı Şairler Sultanı, “Gazeteyi yere at!” der. Gazete yerlerde! “Çık üstüne, tepin!” talimatını verir. Üstün abi emri harfiyen yerine getirir. Üstat hızını alamaz, ayağa kalkar, birlikte gazeteyi çiğner, sonra çöpe atarlar. Yolcular şaşkın. O, Cumhuriyet devrinin en büyük,kutlu şairiydi; sevdası gibi öfkesi de mukaddesti.

Benim son 40 yıl içinde tanımaktan bahtiyarlık duyduğum, fikirlerinden, ideallerinden istifade ettiğim büyüklerimden biri de Üstün İnanç’tır. Çok cephelidir. “Türkiye’nin medar-ı iftiharı” olan sanatkârlarımızdandır. Hususiyetleri çok. Bir kaçı şöyle: Önce mükemmel bir romancıdır, erdemli gazetecidir, güçlü senaristtir, aktördür. İdeallerinden vazgeçmeyen sağlam bir dava adamıdır. Marmaratördür, Büyük Doğucu’dur. Nüktedandır, hoşsohbettir. Vefa abidesidir. İnanın meziyetlerini bu âciz kardeşiniz sayamaz. İyisi mi kısaca ‘Bilge Adam’dır, ÂkilAdamdır.” diyeyim, gerisini siz zaten anlarsınız.

Bugüne kadar kendisiyle kaç konuşma yaptım, muhtelif mekânlarda hakkında kaç toplantı düzenledim sayısını bilemem. Yüzlerce sohbetini dinlemişimdir. Kadirbilir mizaçlı olduğu için, vefat eden büyüklerimizi anmak istediğimizde aklımıza geliveren ilk isimdir. Bugüne kadar muhtelif müesseselerden aldığı ödüllerin, plâketlerin sayısını kendisi de bilmez. Sevenlerinin gönlünde yeri büyük, hürmetleri, muhabbetleri çok, duaları ziyade. Harun Yöndem Bey’in kendisiyle TZT Kültür Merkezi’nde ve Ali Emiri Kültür Merkezi’nde yaptığı “Zamanın Ruhu” sohbetlerini unutmak mümkün mü? Herbiri ayrı bir fikir ve sanat ziyafetiydi. Keşke o konuşmalar deşifre edilip kitaplaşsa. Kültürümüze büyük bir hizmet olur. İnşallah diyelim.

Az öz, pırlanta seviyesinde,edebî değeri yüksek, Türkçesi fevkalade romanlar yazdı. Mihrabad Yayınları’nda iken altısını da neşrettik: Ayıp Uşakları, Bir Kimlik Lütfen, Makedonya Gamzesi, Yağmur Kanla Başladı, Yalnız Değilsiniz, Yazıklar Çıkmazı. Şimdi haklarında üniversitelerde tezler hazırlanıyor. Tiyatro eserlerini ve senaryolarını da bir ciltte kültür hayatımıza kazandırdık: Bu da Tiyatro Eserlerim adıyla günışığına çıktı. Yıllardan beri hatıralarını yazıyor. Her hafta aradığımda hatırlatıyorum. Sorularımdan kurtulmak için artık aradığımda, “Merak etme Mehmet Nuri, hatıralar bitmek üzere.” diyor ve beni sevindiriyor. Şiir mısraı gibi isim verdi bu nadide hatırata: Toz Kanatlı Kelebek Necip Fazıl Kısakürek. Eli kulağında, inşallah yakında çıkacak. Hemen ardından diğer dostlarına dair hatıralarının peşine düşeceğim, benden asla kurtulamayacak…

Üstün ağabey dost canlısıdır. Mütevazıdır, babacandır, çelebi ruhludur. Çok zarif ve kibardır. Seveni çok, sevmeyeni yok. Yakın ahbabı, Gürbüz Azak’tır. Övünmek gibi olmasın ama ikimiz de Fatihliyiz. Şükür ki ikimizin de evde baktığımız üçüncü çocuklarımız var. Yani can dostlarımız, kedilerimiz… Onun kedisi Maviş, bizimkisi Lokum.

28 Şubat’ın o karanlık günlerinde dindarlara zulmediliyordu. Bilhassa başörtülü genç kızlarımız üniversitelere alınmıyordu. Bu çirkinliğe karşı cesurca ilk tavır koyan ve yüksek perdeden haykıran Üstün İnanç’tı. Romanının başlığını bir slogan gibi atmıştı: Yalnız Değilsiniz! Sonra bu eserin filmi çekildi. Zalim bir devir mahkûm ediliyordu. Yayınevine sık uğrardı. Bir gün dostların da bulunduğu bir sohbet meclisinde, konu siyasete kaydı. Dostlar, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan hakkında müspet fikirlerini açıkladı. O muhabbeti taçlandıran yürekli ses ise, Üstün ağabeyden geldi. Gür sedası Bâbıâli’deki binada yankılandı: “Bre dostlar, o bizim Bilge Kağan’ımızdır!”