Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2426.66
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Mart 2023

​Üstad Karakoç

Bâbıâli’nin aziz türbedarları vardır. Sessiz, sakin şekilde küçük mekânlarında bu tarihî semtin âdeta irfan bekçiliğini yaparlar. Anlı şanlı yayıncılar semtten kopup giderken onlar yerlerini asla terk etmezler. Bu türbedarlardan biri de Remzi Alioğlu’dur. Alioğlu Yayınevi’nin kurucusu, yöneticisi. Mütebessim, mütevazı, çelebi adam. Örnek bir naşir. Cağaloğlu’na geçtiğimde, Çatalçeşme Sokağı’ndan aşağıya doğru inerken Üretmen Han’ın önündeki dükkânına uğrayıp selam vermeden duramam.

Geçen hafta böyle mutat bir Bâbıâli ziyaretimde ikindi vakti Yerebatan Camii’ne gittim. Namazdan sonra dağılan cemaat arasında Remzi Bey’i gördüm. Selamlaştık. “Gel, geçen sana bahsettiğim kitabı vereyim.” dedi. Kitap hediyesi reddedilir mi? Sevinçle peşine takıldım. Zaten mescitle dükkân arası yirmi-otuz adım. Kitabevinde elime tutuşturduğu kitabın önce mavi kapağına, sonra da ismine baktım: Sezai Karakoç Yargılamaları. Çok önemli, peki yazarı kim? Cavit Marancı. Hatırlayamadığım bir isim. Önce cehaletime kızdım, sonra bizi tanıştırmayan müşterek dostlarıma sitem ettim. Üstadın çevresindeki bir zatı tanıyamamıştım. Kitabı okurken hukukçu bir kültür adamı olduğunu öğrendim. Sarıkamış Harekâtı ve 91. Alay ile Buzlu Puslu Anılar, eserlerinden ikisi.

Kitabın başında üstadın sözleri var: “Sanıyoruz ki, geçmişi hatırlamamayı becerirsek, onun tesirleri kaybolur. Hâlbuki mazi, yalnız muhayyilede yaşayan bir vehimler halitası değildir O etimize, kemiğimize ve iliğimize işlemiştir.” 140 sayfalık eseri, bir gecede okudum ve zihin dünyamda ‘örnek hatıra kitapları’ arasına yerleştirdim. Akıcı, sürükleyici ve samimi bir üslup. Savcılık, hâkimlik gibi meslekleri ifa ederken Sezai Bey’in peşine düşer Cavit Bey. Esasen ona Karakoç’u ilk sevdiren ve hayran bırakanlar, liseden arkadaşları Avni ve Fatih kardeşler. Allah herkese böyle hayırlı dostlar nasip etsin. Marancı önce şiiriyle tanışır Karakoç’un, Gün Doğmadan kitabından okunan şiirler kalbini kuşatır. Daha sonra İstanbul’a gelip antikacılık yapan arkadaşı Avni Bey’in ısrarlı telkin ve teşvikleriyle kendisini Cağaloğlu Derin Han’da bulur. Bu ilk tanışma, Abdullah Işıklar ile gelişir, zamanla köklü dostluğa dönüşür. Kadir kıymet bilen yazar, Sezai Bey’in muhabbet halkasındadır artık. Üstat, Sarıkamış kitabını görünce heyecanlanır. Bu harbe giren, daha sonra Rusya’da esir olan babasından ve amcasından hatıralar nakleder.

Cavit Marancı musikiye de kalpten bağlıdır. Musikişinasları tanır, bilir, sever. Çaldığı sazlar var. Ufku geniş. Yaşar Kemal’le ilgili çarpıcı tahlillerinde orijinal tespitler var. Müellifimizin ilgi alanı çok geniş ama mihverinde Diriliş’in öncüsü var. İlk ziyaretin tafsilatı bile heyecanlı bir film tadında. İlerleyen dostluk sayesinde üstad kalbiyle birlikte fikirlerini de açar Marancı’ya: En çok sevdiği kadim şairlerimiz Genceli Nizami, Fuzuli ve Şeyh Galib’tir. Cavit Bey yazdığı Hüsn ü Aşk Manzum Yorum’u üstada takdim eder. Arada görünen benim de yakından tanıdığım simalar var: Bugün üçü de rahmete kavuşan Ömer Öztürkmen, Osman Akkuşak ve Sadettin Kaplan.

Fakire de nasip oldu. Hakikaten onu ziyaret, bir vecd hâli gibiydi. Yazı kursu talebelerim ve dostlarımla birlikte Cağaloğlu’nda ve Fındıkzade’deki ziyaretlerimiz, bayram sohbetleri, muhteşem birer şölendi. Mütefekkirimizin her cümlesini hafızama nakşetmeye çalışır, eve gelince bunları yazardım. O, sadece Türkiye’yi değil Türk dünyasını da içine alan İslâm âleminin derdiyle hemdertti. Hatta mazlum coğrafyalarla, bütün insanlıkla ruhen, kalben alakadardı.

Üstadın ödüller karşısındaki istiğna hâli çok güzel anlatılıyor. Sezai Beyin iç portresini mükemmel bir kalemden okuyoruz. Onun hassasiyetlerini bilen, duruşuna saygı duyan ve bunları samimi bir tarzda kitabına taşıyan yazarımız, ufkumuzu açıyor. Sezai Karakoç’un nasıl anlaşılması gerektiğini çarpıcı biçimde bize gösteriyor. Arada eseri süsleyen, şairimize ait mısralar yüreğimizi yakalayıveriyor: “Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır/Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır/Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır/Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.”

Sezai Karakoç’a duyulan büyük sevginin temeline inen yazar, Diriliş’teki iftar sofrasına da oturur. Samanyolunda Ziyafet’tir bu mütevazı sofra. Mühim cümle şu: “Dünya malını, metaını harcamada cömert olan üstat bildiklerini de cömertçe sebil edenlerdendi.” Bir hukukçu olarak şu tespit değerlidir: “İslâm Hukukuna en vakıf olan şahsiyetlerden biri de Sezai Karakoç’tur.” Hastalık günlerini ve son günlerini anlattığı bölümü hüzünle okudum. Kitaba adını veren ve üstadın İslâm’ın Dirilişi eseri sebebiyle mahkûm edilişinin hikâyesi, mahkeme safahatı ile ilgili kaynak bilgi ve belgeler, kitabı vazgeçilmez kılıyor. Sezai Karakoç’a rahmet ve mağfiret, Cavit Beyin nefesine sıhhat, ömrüne bereket diliyorum.