Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
15 Aralık 2014

'Üst Akıl' gelişmelerden rahatsız

19. Millu00ee Eğitim Şu00fbrası'nda "Osmanlı Türkçesi"nin Anadolu İmam Hatip ve Sosyal Bilimler Liseleri'nde zorunlu, diğer liselerde ise seçmeli ders olarak okutulması tavsiye kararının ardından ilk absürt tepkiyi CHP Grup Başkanvekili Mehmet u00c2kif Hamzaçebi, "Mezar taşı okumak için zorunlu derse gerek yok" ifadesiyle vermişti.

Hamzaçebi, "mesele mezar taşı değil, sen hala anlamadın mı?"

Osmanlıca sadece mezar taşlarını okumaya yarayan bir dil değil, aynı zamanda koskoca bir medeniyetin arşivlerini, tüm yazılı mirasını, geçmişi okuyup anlamanın da anahtarıdır.

"Muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak!.."için 1 Kasım 1928 tarihli ve 1353 Sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkındaki Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte adeta bir "hafıza kaybı"yaşanmış, toplum bir gecede köklerinden kopartılıp cahilleştirilmiştir. Geçmişiyle bütün bağları kesilen Türkiye "kurudukça sulanmış, yeşerdikçe budanmış"tır. O günden bugüne kültür ve eğitimde meydana gelen arızalar büyüye büyüye kangrene dönüşmüştür.

Tek başına 13 yıldır hükümet eden AK Parti bile dikiş tutturamamış ve en fazla bakan değişikliğini (5 bakan) "Millu00ee Eğitim"de yapmıştır.

"Geçmişini bilmeyenin, geleceğine yön veremeyeceği"gerçeği bütün çıplaklığıyla ortaya çıkmıştır. Artık kadim medeniyetimizi inşa eden devlet adamlarıyla, mimarlarla, bilim insanlarıyla, şairlerle, yazarlarla, münevverlerle, alimlerle yüzleşmek, onlardan bizlere kalan mirasa sahip çıkmaktan başka bir çare kalmamıştır.

Osmanlıca Türkçesi de bu anlamda uzun soluklu bir yürüyüşün miladıdır. Geçmişimizin izlerini ancak böyle sürebiliriz.

Okullarımızda İngiliz, Fransız, İngiliz, İtalyan, Amerikan modeli tedrisat uygulanırken çağdaşlaşma(!) adına ses çıkartmayan bir takım aydın(!), Osmanlıca Türkçesi konusu gündeme geldiğinde bir kaşık suda fırtınalar kopartıyor.

Günlerdir ülke gündemini meşgul eden "mezar taşı oku(yaya)ma" tartışmalarına bakın, "eğitim şart mı, değil mi?" kararınızı ona göre verin.

***

Yüz küsur yıl önce bu coğrafyanın genleriyle oynayanlar kusura bakmasın, Türkiye artık değişiyor. Geçmişine küfretmek yerine, bilakis ilham alarak evinin tozlu raflarındaki "yitik hazine"lerini yeniden gün yüzüne çıkartıyor.

Yeni Türkiye'de kirli oyunları deşifre olan ve kendilerinden rol çalınmasını hazmedemeyen "üst akıl", "adanmış ruhlar"ı devreye sokuyor.

"Fuat Avni"nin tweetlerinden medet uman güruhlar; Türkiye eski Türkiye değil, hala anlamadınız mı?

***

Kültür ve medeniyetimizin tapu kayıtları

"Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz." (Ankebu00fbt Su00fbresi, 57)

Ecdadımızın ölülerine verdiği kıymetin ipuçlarını mezar taşlarına bezediği sembolik motiflerle kavramak mümkündür. Mezar taşlarındaki "lale" ve "hilal" motifi vahdet-i vücudu, yani Allah'ı sembolize eder. "Gül" ise, ilahi güzelliği sembolize etmesi ve Hz. Muhammed(s.a.v.)'in remzi (hatırlatan) olmasındandır. "Gül-i Muhammed" ismi de verilen gülün kokusu, Hz. Muhammed(s.a.v.)'in kokusudur. Başların tacı olan gül; cennet çiçeği, aynı zamanda Hz. İbrahim Peygamber(a.s) ateşe atılınca onu karşılayan en güzel nebatat bahçesidir.

Geçmişten geleceğe izler taşıyan lale, gül, sümbül, karanfil, yıldız çiçeği, yasemin çiçeği (Hz. Fatıma(r.a)'nın sembolüdür) buhur-ı meryem, şakayık, küpe çiçeği, haseki küpesi, nergis, süsen ve birçok çiçek mezar taşlarının üzerinde açmaya devam etmektedir.

Kültür ve medeniyetimizin tapu kayıtları olan mezar taşları, herkesin bir gün fani olacağının simge ve sembolüdür. Açık hava müzelerini andıran mezar taşları ve mezarlıklarımız, geçmişimizle kurduğumuz köprünün en önemli ayaklarından biridir. Kültürel miras, milletlerin hafızasıdır. Hafızalarını kaybeden milletler; şahsiyetlerini, geçmişle bağlarını, kısacası kimliklerini kaybetmeye mahku00fbmdur.