Üsl\u00fbb-u Beyan
"Üslu00fbb-u beyan, aynıyla insan"
Vaktiyle ülkenin birinde adaletiyle ünlü bir padişah yaşarmış. Bir gece rüyasında dişlerinin önden arkaya doğru devrildiğini ve döküldüğünü görmüş. Gördüklerinin tesiriyle gönlü uzun uzun meşgul olunca, sarayın rüya tabircilerini huzuruna çağırtmış. Tabircilerden ilki sultanının rüyasını dikkatle dinledikten sonra ona; "Efendim" demiş, "Rüyanız aile ve sevdiklerinizin tamamının vefatını göreceğinize, ömrünüzün geri kalanını ölümler ve ıstıraplarla geçireceğinize... İşaret buyurmakta!"Rüyasının tefsir edilişini dinleyen padişah hiddetlenmiş ve yorumcunun başının alınmasını emretmişu2026
Bundan sonra diğer rüya tabircisine dönerek ondan da gördüklerinin taşıdığı manayı aktarmasını istemiş. Yorumcu mahzun, düşünceli, bükerek boynunu bir zaman beklemiş. Ardından büyük bir tebessümle kaldırmış yüzünü, gözlerindeki ışıkla padişahın yüzüne bakarak demiş ki;
"Hünkarım gördüğünüz rüya çok hayırlı, çok bahtiyar bir rüyadır. Bu büyük devlete daha uzun seneler huzur ve adaletle hizmet edeceğinize ve sizi sevenlerden fazla yaşayacağınıza işaret eder!"
Bunun üzerine padişah sürur ve coşkuyla tabirciye hediyeler verilmesini emretmiş. Mekandakiler şaşkın, bir padişahın bir tabircinin yüzüne bakmış. Her iki tefsirin de aynı kapıya çıkmakta olduğunun farkındalığı içinde yorumcuya bunun nasıl olduğu sorulmuş. O ise tebessümle; "ne anlatmak istediğinden çok, nasıl anlattığın ve kime anlattığın mühimdir!" cevabını vermiş.
u2026
Lisanı insanın aynasıdır. Kalbin, sahrada yaşam bulan nefesidir kelimeleru2026 Hüzünlü bir gönülden neşeli söz sadır olmaz; vakur bir tebessüm kuşanmaya muvaffak olsa da halleriu2026 Peki hali var mıdır sözcüklerin; duruşu, yürüyüşü, edası var mıdır? Bu sorunun cevabı kelamın sırrına eren gönül erlerinin ömür defterlerinde gizliu2026 O duruş, süse ve iddiaya ram olmadan önce samimiyete açar kapılarını. Eğreti durmaz sahibinde, doğallık tüm azalara nüfuz ettiği için, gelip buluverir insan üzerinde kelimeler yerlerini deu2026 Yüzüne, ellerine, teninin en ince çizgilerine nakşeder böylece kelime kendisini. Yadırganmaz. Söylense de, söylenmese de ve hatta söylenmeyi beklemese de soluk alıp verdiği, hülasa canlı olduğu için kelimeler sahibinde, mütemadiyen konuşur karşıdakiyleu2026 Yazıya dökülünce orada kalmaz, yaşadığını, hal üflenen bedeninin can bulduğunu anlatır. Yüzeyde kalan bir öz ise kelamın sırrına vakıf olamaz. Kelamın kıymeti, davası değil de kavgası uğruna bir vasıtadır sadece. O yüzdensöz, can üzerinde taşınmalı, ayağa düşürülmemelidir.
Buna mukabil derin kelam, sığ idrake fazla gelir. Kabına alamaz, kıyıda bırakır maksadı. Mevlana Celaleddin-i Ru00fbmu00ee "Sen ne söylersen söyle, söylediğin, karşındakinin anladığı kadardır." derken bu hakikate en hikmetli bir şekilde temas eder. Herkesin kendine has kalp lügati, ruh lisanı vardır. Hangi gayretin inceliğini kuşanırsanız kuşanın karşınızdaki sizi kendi kelimeleriyle, duyuşuyla, kapasitesiyle okuyacaktır. Duruşunuza, hal ve hareketlerinize kendi bakış açısına göre yorum getirecektir. Güzelin, sıradan bir kelamı bile kendi güzellik ve donanımı nispetince okumasına karşın cehalet, en muteber gayeleri kör izanlara kurban eder. Kesif sözün, ince meşguliyetin sahibine en acı tecrübelerle öğretir;henüz hece safhasında olan birine divan şiiriyle mukabele etmek, onu gönül dergahına taşımayacağı gibi, kendisini şiir makamından harf seviyesine düşürecektir. Bu noktada kırıldığı kadar heba olan kelimelerinizin de hükmü kalmazu2026
Kavganın ve barışın, dostluğun ve düşmanlığın, eleştiri ve takdirin hülasa cümle halleriyle kelamın bir itibarı vardır ve bu itibar yok yere, yok mesabesinde sarf edildiğinde size kendini anımsatacaktır.