Urfa'yı Sel Vurdu
Depremden sonra sele de yakalandı kadim şehir Urfa…
Bu şehri
yaşanılır kılmak için ellerinde pulsuz dilekçeler, imzasız reçeteler, adresi
olmayan mektupları topladım ve buraya bir kaçını yazıyorum.
Urfa’da aslında
kadim zamanlardan, Osmanlı’ya ve Osmanlı’dan bize ulaşan ayırt edici özelliğe
sahip olan tarihî mekânlar zarar görmedi. Tarihî mekânlar bir bir işgal
edilerek yerlerine yeni yerler yapılarak buralara zarar verildi.
Halilürrahman
Gölü’nün hemen yanına doksanlı yıllarda ŞURKAV bir çevre düzenlemesi yapmıştı. Buraya
bir amfi tiyatro yapıldı. Kimin fikri idi bilmiyorum. Tarihte öyle bir yer var
mıydı ya da… Bildiğim kadarıyla o da yoktu. Bu amfi tiyatronun basamaklarının
altına toprak doldurulurken arka tarafta bir şey unutuldu. Toprak bir taraftan
doğal tepesine dayanırken güney taraftan ise göle nazır Rızvaniye medresesinin
duvarlarına dayandı. Buraya sular bir taraftan duvarlara sızarak dokuya zarar
verdi. Diğer taraftan kokusuyla da medrese de ders gören öğrencileri de
kaçırttı. Oluşan nemlerden dolayı medresede ders gören öğrenciler, hocalar
adeta kaçarcasına çıktı.
Çok sonraları
bir grup yazar-aydın ve sivil toplum kuruluşlarının itirazıyla burası yeniden
düzenlendi. Ve toprak alan medreseden uzaklaştırıldı. Halilürrahman Gölü ve
çevresi derin bir nefes aldı. Bu yapı, aşırı yağmurlarda bu yapının su tahliyesi
olmadığından dolayı tarihî göle zarar vermeye devam ediyor. Son yağış ve
sellerde bu gölün çamurla dolması biraz da bu yapının tahliye kanallarıyla
ilgilidir. Bununla birlikte Karakoyun deresinin eski yatağı hala o bölgede en
çukur olan yerdir. Burada su birikti mi Akarbaşı mevkisinden göle ulaşması söz
konusu.
Bir diğer
tarihî bölgeye zarar veren yer ise Haşimiye Meydanındaki kuyumcular çarşısı.
Burası da meydanın kalbine saplanan bir bıçak gibi. Bu çarşı için de tarihçiler,
şehir planlamacıları, yazarlar yıllardır yazıp çiziyorlar. Bunu söylerken bu
çarşının müdavimlerini oradan kovalım demiyoruz. Aynen orada ama yerin iki kat
altında bir çarşı yapılabilir. Tarihî mekânların insansızlaştırılması da çok
tehlikeli.
Nitekim
vaktiyle Şanlıurfa Mevlevihanesi ortaya çıkaralım diye Urfa Belediyesi
tarafından oradaki dükkânlar yıkıldı. (Oradaki yılların esnafı mekânlarından
edildi.) Alan açıldı. Hatta Urfa’nın son Mevlevî şeyhinin ailesine ulaşıldı.
Buraya bir müze yapabilir miyiz diye. Sonra ne oldu. Küçük bir büfe yapıldı.
Büfeden sonra masalar, sandalyeler, koltuklar taşındı ve burası bir süre sonra şehrin
gözde bir ciğerci, kebabçı salonu oldu. Hâlbuki başta Konya Mevlevihanesi ve
diğer Mevlevihaneler gibi burası da şehre gelir getirici yönüyle de
değerlendirilebilirdi. Gelir getirmese de şehrin hafızasını devam ettirmek
adına kültürel ve sosyal etkinlikler yapılabilirdi.
Haşimiye
Kuyumcular Çarşısı da Topkapı projesi gibi (İstanbul) bir projeyle de şehrin
hafızasına katkıda bulunur. Burası da Halilürrahman gölünün devamı gibi İbrahim
Bahçesi adıyla ziyaretçilere ve bu şehirde yaşayanlara bir tarih kokusu
yaşatır.
Urfa, bir ihmaller
yumağına dönüşen bir şehir olmaması lazım. Bir şehri yaşanılır kılmak için çabalamak
gerekir. Şehrin tarihinden, kültüründen, edebiyatından bahseden insanların
sayısı artmalı. Bu şehirde sözün bir kıymeti olmalı. Eğer sözlerimiz de Hz.
İbrahim’in ateşe atılması gibi ateşe atılırsa hepimiz yanarız bu ateşte. İbrahim’i
koruyan bir adl-i ilahi vardı. Bizi de koruması için duaya çıkmalıyız.
Niye bunu
söylüyorum. Tartarak söz söylersin, tartışarak geri çekiliyorsun. Halbuki tartışmanın
kökü de tartmaktan gelmiyor muydu? Kaleme yemin ettim, güzel bir şehir tablosu
çizeyim diye. Bu sel felaketiyle hayatını kaybedenler hatırıma gelince kalem
ağlıyor ben ağlıyorum. Türkülerimiz hoyratlarımız hep söylüyor. Urfa’nın etrafı
dumanlı dağlar diye. Ama biz şehri dağdan ovaya, tarım alanlarına taşıdık. Daha
düne kadar deprem dolayısıyla tek katlı evlerde kalıyorduk. Şimdi sel oldu çok
katlı evlere yine çıktık. Ve hâlâ Evlerimizi beyaz adamların kutusu şeklinde
yapmaya devam ediyoruz. Hani İbrahim Öğretisi, Hani Eyyub Sabrı…
Tarihi boyunca
kendine özgü yaşam tarzı, gelenekleri, kültürü ile her zaman büyük ilgi
uyandıran büyülü bir şehir hüviyetimiz vardı.