Dolar (USD)
34.53
Euro (EUR)
36.17
Gram Altın
2971.46
BIST 100
9367.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Mart 2023

​Urfa'yı Sel Vurdu

Depremden sonra sele de yakalandı kadim şehir Urfa…

Bu şehri yaşanılır kılmak için ellerinde pulsuz dilekçeler, imzasız reçeteler, adresi olmayan mektupları topladım ve buraya bir kaçını yazıyorum.

Urfa’da aslında kadim zamanlardan, Osmanlı’ya ve Osmanlı’dan bize ulaşan ayırt edici özelliğe sahip olan tarihî mekânlar zarar görmedi. Tarihî mekânlar bir bir işgal edilerek yerlerine yeni yerler yapılarak buralara zarar verildi.

Halilürrahman Gölü’nün hemen yanına doksanlı yıllarda ŞURKAV bir çevre düzenlemesi yapmıştı. Buraya bir amfi tiyatro yapıldı. Kimin fikri idi bilmiyorum. Tarihte öyle bir yer var mıydı ya da… Bildiğim kadarıyla o da yoktu. Bu amfi tiyatronun basamaklarının altına toprak doldurulurken arka tarafta bir şey unutuldu. Toprak bir taraftan doğal tepesine dayanırken güney taraftan ise göle nazır Rızvaniye medresesinin duvarlarına dayandı. Buraya sular bir taraftan duvarlara sızarak dokuya zarar verdi. Diğer taraftan kokusuyla da medrese de ders gören öğrencileri de kaçırttı. Oluşan nemlerden dolayı medresede ders gören öğrenciler, hocalar adeta kaçarcasına çıktı.

Çok sonraları bir grup yazar-aydın ve sivil toplum kuruluşlarının itirazıyla burası yeniden düzenlendi. Ve toprak alan medreseden uzaklaştırıldı. Halilürrahman Gölü ve çevresi derin bir nefes aldı. Bu yapı, aşırı yağmurlarda bu yapının su tahliyesi olmadığından dolayı tarihî göle zarar vermeye devam ediyor. Son yağış ve sellerde bu gölün çamurla dolması biraz da bu yapının tahliye kanallarıyla ilgilidir. Bununla birlikte Karakoyun deresinin eski yatağı hala o bölgede en çukur olan yerdir. Burada su birikti mi Akarbaşı mevkisinden göle ulaşması söz konusu.

Bir diğer tarihî bölgeye zarar veren yer ise Haşimiye Meydanındaki kuyumcular çarşısı. Burası da meydanın kalbine saplanan bir bıçak gibi. Bu çarşı için de tarihçiler, şehir planlamacıları, yazarlar yıllardır yazıp çiziyorlar. Bunu söylerken bu çarşının müdavimlerini oradan kovalım demiyoruz. Aynen orada ama yerin iki kat altında bir çarşı yapılabilir. Tarihî mekânların insansızlaştırılması da çok tehlikeli.

Nitekim vaktiyle Şanlıurfa Mevlevihanesi ortaya çıkaralım diye Urfa Belediyesi tarafından oradaki dükkânlar yıkıldı. (Oradaki yılların esnafı mekânlarından edildi.) Alan açıldı. Hatta Urfa’nın son Mevlevî şeyhinin ailesine ulaşıldı. Buraya bir müze yapabilir miyiz diye. Sonra ne oldu. Küçük bir büfe yapıldı. Büfeden sonra masalar, sandalyeler, koltuklar taşındı ve burası bir süre sonra şehrin gözde bir ciğerci, kebabçı salonu oldu. Hâlbuki başta Konya Mevlevihanesi ve diğer Mevlevihaneler gibi burası da şehre gelir getirici yönüyle de değerlendirilebilirdi. Gelir getirmese de şehrin hafızasını devam ettirmek adına kültürel ve sosyal etkinlikler yapılabilirdi.

Haşimiye Kuyumcular Çarşısı da Topkapı projesi gibi (İstanbul) bir projeyle de şehrin hafızasına katkıda bulunur. Burası da Halilürrahman gölünün devamı gibi İbrahim Bahçesi adıyla ziyaretçilere ve bu şehirde yaşayanlara bir tarih kokusu yaşatır.

Urfa, bir ihmaller yumağına dönüşen bir şehir olmaması lazım. Bir şehri yaşanılır kılmak için çabalamak gerekir. Şehrin tarihinden, kültüründen, edebiyatından bahseden insanların sayısı artmalı. Bu şehirde sözün bir kıymeti olmalı. Eğer sözlerimiz de Hz. İbrahim’in ateşe atılması gibi ateşe atılırsa hepimiz yanarız bu ateşte. İbrahim’i koruyan bir adl-i ilahi vardı. Bizi de koruması için duaya çıkmalıyız.

Niye bunu söylüyorum. Tartarak söz söylersin, tartışarak geri çekiliyorsun. Halbuki tartışmanın kökü de tartmaktan gelmiyor muydu? Kaleme yemin ettim, güzel bir şehir tablosu çizeyim diye. Bu sel felaketiyle hayatını kaybedenler hatırıma gelince kalem ağlıyor ben ağlıyorum. Türkülerimiz hoyratlarımız hep söylüyor. Urfa’nın etrafı dumanlı dağlar diye. Ama biz şehri dağdan ovaya, tarım alanlarına taşıdık. Daha düne kadar deprem dolayısıyla tek katlı evlerde kalıyorduk. Şimdi sel oldu çok katlı evlere yine çıktık. Ve hâlâ Evlerimizi beyaz adamların kutusu şeklinde yapmaya devam ediyoruz. Hani İbrahim Öğretisi, Hani Eyyub Sabrı…

Tarihi boyunca kendine özgü yaşam tarzı, gelenekleri, kültürü ile her zaman büyük ilgi uyandıran büyülü bir şehir hüviyetimiz vardı.