Urfa'daki Siyonist cinayet
Yahudilerin
19.asırda Filistin’e ilk toplu göçleri 1882 yılında 1.Siyonist kongresinde
gerçekleşmiştir. Yahudiler, bu göçlere “Aliya” adını vermişlerdir. Yahudiler,
bu göçün manevî derecesini artırmak için “Filistin’e yapılan göçü mukaddes yolculuk”
anlamında “aliya” demişlerdi. Misyonu İslâmiyet’teki “Hicret”e çok benzeyen bu
göç, nitelik ve sonucu açısından, normal göçlerden farklılık arz etmişti.
Siyonistler, özellikle Avrupa’da çok konforlu ve rahat bir hayat yaşayan
Yahudileri Filistin’e göç ettirmek için böyle bir siyaset izlemişlerdi.
Siyonistlerin bu siyasetine alet olmayan, kendine vatan, yurt edindikleri
toprakları bırakmak istemeyen Yahudiler ise akıbetleri trajedi ile sonuçlanan
olaylar yaşamışlar. Kimi katledilmiş, kimi sürgün edilmiş. Kimi ise yaşadığı
ülke tarafından hapse atılmış. Çocuklarından ayrılmışlardır.
Siyonistlerin
“aliyası” 1947’ye kadar devam etmiştir. Yahudi Diasporası sonrasında Siyonizm’in
doğuşu, Yahudilerin vaad edildiğine inandıkları Filistin’e göç etmeleri, Filistin’in
İngiliz Mandasına girmesi, BM’in Filistin’i Taksim kararı, İsrail Devleti’nin
Kuruluş dönemi ve o döneme kadar yaşanan, gerek Ortadoğu gerekse Avrupa ve
diğer kıta ülkelerini derinden etkileyen olaylar bütünü için yakın tarih
okumaları yapanlarca bilinmektedir.
Yıl 1947’ye
gelindiğinde bütün Dünya’da olduğu gibi Urfa’daki Yahudiler de bir kısmı
Filistin’e gitmiş. Diğerleri de gitmek istemiyordu. Fakat Yahudiler, Daha
doğrusu Siyonist “aliya” grubu bu göçün bir kutsal mesele olduğunu düşündükleri
için gitmeyen Yahudi ailelerini öldürmeyi planlamışlardı. Bu planları da o
kadar sinsi bir şekilde yaptıkları için kimse bu cinayetin Yahudilerce
yaptıklarına inanamayacaktı. 1947 yılında Urfa’da Çakeri mahallesinde bir
Yahudi ailesinin yedi ferdi hunharca katledildi. Polis, Çakeri mahallesi
civarında bir operasyon başlattı. Birçok Müslüman erkek, kadın sorgulandı.
Müslüman erkeklerin çoğu hapse atıldı. Avrupa’daki kamuoyu ayaklandı. İşin asıl
rengi sonradan yavaş yavaş belli oluyordu. Öldürülen Yahudi aile Müslüman
olmuştu.
O gün yani 1947
tarihli katliamdan bir kişi kurtulmuştu. Onun torunu İsmail Esmeray, yıllar
sonra hatıralarında şunu söyleyecekti.
“Babam Ahmet
Kemal, Müslümanlığı araştırdığı sıralarda uzun bir süre havraya gitmemiş. Bunu
fark eden cemaat liderleri nedenini öğrenmek istemiş. Babam o sırada ailesinden
de gizli Müslümanlığı kabul etmiş, Harrankapı semtindeki Arap Hoca’nın
tekkesine gitmeye başlamış. Ailesi sıkıştırınca din değiştirdiğini söylemiş.
‘Beni kabul etmezseniz sizi anlarım, ama siz de bu dini kabul ederseniz memnun
olurum’ demiş. Ailesini de Müslüman olmaları için ikna etmiş. Havraya gitmeyi
bıraktıkları için bütün cemaatin tepkisini çekmişler. Aradan bir süre geçtikten
sonra babam hariç ailemizden herkes katledilmiş. Katliam sırasında babam Arap
Hoca’nın yanındaymış….”
Avrupa ve Dünya
kamuoyunda yedi kişinin öldürülmesi, Türkiye'de yüzlerce Yahudi'nin katledildiği
şeklinde yansımıştı. Olay duyulur duyulmaz, Dünya Yahudi Kongresi (WJC)
Türkiye'nin Washington Büyükleçiliği'ne başvurarak konunun araştırılmasını
istemişti. Elçilik ise olayı yalanlayan bir açıklama yapmış, eylemin sıradan
bir cinayet olduğunu duyurmuştu. Ancak Yahudilerin tepkisi azalmamıştı... Ve
sonuç… Yahudi Siyonist plan “aliya” tıkır tıkır işlemişti. Urfa’dan kopuşlar
hızlanmıştı. Yahudiler korkudan evlerinden çıkamıyor, dükkânlarını bile
açamıyordu. Perişan durumdaydılar...
Urfa’daki Mahkeme,
Şorkaya ailesinin Müslüman olduğu için öldürdüğü iddiasından yola çıkarak Müftü
Hasan Efendi'den (Açanal) bir rapor istemişti. Müftü Efendi, Tevrat'ı
incelemiş. Tevrat’ın 162. 163. ve 164. sayfalarında Tesniye faslının 13.
babının 6. ayetinden 18. ayetine kadar olan bölümünü mahkemeye kaynak olarak göstermişti.
Burada; "Her kim dinini değiştirir ise onu mutlak katl ve taşlarla recm
edeceksin" deniliyordu. Urfa Müftüsünün bu açıklamasıyla Urfalılar, zan
altında kalmaktan kurtulmuşlardı.