Urfa'da bir gönül adamı: Halil Manuş
Eskiler, mekân ve insan ilişkisini özetleyen o kadar hoş cümleler söylemişler ki hem bu sözlere hayranlık duyuyor hem de bu sözleri bugün de iştiyakla kullanıyoruz. Hatta bu sözler kimi zaman Arapça bir darbı mesel veya Farsça bir tamlama olsa dahi. Aynı medeniyetin çocukları olduğumuz, yüzyıllar boyu birlikte yaşadığımız için bu sözleri kendi sözlerimiz gibi benimsemişiz. İşte mekân ve insan ilişkisi üzerine söylenen en güzel sözlerden ikisi Arapça "Şerefü'l mekân bi'l mekîn" ve "Şerefü'l mekîn bi'l mekân" sözleridir. "Şerefü'l mekân bi'l mekîn" mekânın şerefi orada ikamet eden, yaşayanlar iledir demekken "Şerefü'l mekîn bi'l mekân" ise kişinin şerefi bulunduğu mekân iledir demektir.
Yaşadığı şehre değer katan o kadar çok kişi vardır ki o şehir telaffuz
edildiğinde akla hemen o kişi gelir. Bazen de o şehir orada yaşayan insanların
önüne geçer ve kişinin adı ile şehir özdeşleşir.
Bazen de o kadar mütevazı insanlar vardır ki kimse varlığından haberdar
değil iken kıymetleri herhangi bir sebeple o şehri terk ettiklerinde ancak
anlaşılır. Zira onların bilinmek, tanınmak gibi bir dertleri olmadığı gibi
yaptıkları işleri ve vazifeleri rızaenlillah ve fisebilillah ifa ederler.
Çorum’da öğretmenlik yaptığı yıllarda tanıdığım ve şimdilerde
Şanlıurfa’da yaşayan Halil Manuş hocamız da kendi hâlinde yaşayan ama on
parmağında on marifet bir öğretmenimizdir. Kendisi Çorum’da yaşadığı yıllarda
hem eğitim alanında hem de kültürel alanda hemen her faaliyetin içinde yer alır
ve tanıyanlar tarafından takdir edilirdi. Örneğin milli ve manevi konularda
ildeki yerel gazetelerde ve edebiyat dergilerinde köşe yazarlığı yapar,
konferanslar düzenler, tiyatrolar yazar ve oynar, ebru yapar, şiir yazar,
bağlama çalar, öğrencileri ile izcilik yapar, sergiler açar, Çanakkale ve
Sarıkamış ile ilgili oratoryo yazar ve sahnelerdi. Musikiye özellikle de Halk
Musiki ve Tasavvuf musikisine özel ilgisi olduğu için musikişinas kişilerle de
dostluk kurmuştu. İlk şiiri de Çorumlu müzik öğretmeni Hakan Önsöz tarafından
bestelenmişti.
Halil hocamız daha sonra Şanlıurfa’ya tayin oldu. Orada da yukarıda
saydığım tüm faaliyetleri eksiksiz icra ediyor. Sanki kırk yıllık Urfalı gibi
hemen her kültür ve irfan meclisinde onu görüyoruz. Öyle ki şiir meclislerinde
ve sıra gecelerinde Halil hocayı halkadadır. Başta üstat Musa Kaldı olmak üzere
Urfalı birçok bestekâr onun şiirlerini besteleyip sıra gecelerinde okuyorlar.
Şanlıurfa yerel gazetelerinde yine köşe yazıları ile hocamız bulunduğu şehre
değer katıyor.
Bu arada hemen belirteyim ki Halil Hoca, 1960 Yılında Kayseri ili Felâhiye
ilçesi Karaşıh köyünde doğmuş. Ankara Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim
Fakültesi Teknoloji Bölümü İş ve Teknik Ana Bilim Dalından 1988 yılında mezun
olmuş. Teknoloji ve Tasarım öğretmeni olarak görev yapıyor. Şimdilerde
çalıştığı okulda idarecilik görevi de var.
Halil hoca Urfa’da yazdığı şiirleri, denemeleri de kitaplaştırdı. Bugüne
kadar üç cilt “Dostça Yazılar” isminde denemelerini ve Can Parçam, Can Tanelerim,
Sen ve Ben, Ey Aşk!, Vurgunum, Söz Ver Oğul,
Deli Gönül, Aklımdasın ve Keder Ektim Yüreğimeisimli
şiir kitaplarını çıkardığı gibi “50 Kelam 50 Kalem” isminde bir şiir antoloji
çalışmasını da yayınladı. 10 kitapçıktan oluşan şiirleştirilmiş ve Murat Sevinç
tarafından resimlenmiş Nasrettin Hoca Seti de hocanın diğer bir eseri.
Şunu da
belirtelim ki o sadece yerel sıkışmış bir kalem değildir. Onun yazı ve
şiirlerini ulusal düzeyde yayın yapan birçok dergi ve gazetede görmek mümkündür.
Hatta şiirleri ilkokul ve ortaokul düzeyinde hazırlanan test kitaplarında
sorulara konu oldu. Yine yazdığı eğitici şiirleri okulöncesi ve ilkokul
öğrencileri için bestelendi ve bu şarkılardan animasyonlar yapıldı. Yine ülke
çapında birçok bestekâr onun şiirlerinden türküler ve şarkılar besteledi ve
bunların bir kısmı müzik albümlerinde yer aldı. Naçizane bendeniz de hocamızın
birkaç şiirini besteleme şerefine nail olanlardanım.
Söz şiirden
açılmışken onun şiirlerinin kadim şiir geleneğimizin sesini ve nefesini taşıdığını
da söylemek gerekir. O, Yunus Emre, Dadaloğlu ve Karacaoğlan’dan başlayarak
Abdürrahim Karakoç, Âşık Veysel ve Cemal Safi çizgisinde şiirler yazar.
İlk kitabı Can
Parçam için yazdığım şu değerlendirmeyi de burada özetlemek istiyorum.
“Halil Manuş,
Anadolu insanının saflığı ve mertliği ile lafı eğip bükmeden, doğru bildiğini
en düz bir biçimde kaleme alan bir şairdir. Bir kısım çevrelerin artık dudak
büktüğü, hece öldü dediği bir ortamda hecenin bu kadar güzel örneklerini yazmak
ve muarızlarına “hece ölmedi” dercesine böyle bir kitabı vücuda getirmek
takdire şayandır. Bana göre Halil Manuş bir hece şairidir. Onun şiirlerinde
sağlam bir kurgunun yanında hece şiirinin olmazsa olmazı kafiye, ayak, durak
gibi önemli unsurların hemen hemen hatasız denecek bir ustalıkta kullanıldığını
görürsünüz. Yine birçok hece şairinin düştüğü zorlama kafiye, hece sayısı gibi
şiiri matematikleştiren tuzaklara düşmediğini de müşahede ederiz.”
Hocamıza
sağlıklı nice yıllar ve çalışmalarında başarılar diliyorum.