Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.71
Gram Altın
2962.21
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Eylül 2018

Üretemeyen Türk Medyası

Mustağripler için, “Efendisinin ilaçlarını çalıp içen ahmak uşak” benzetmesi yapıyordu Cemil Meriç.

Atilla İlhan da onları, Batı’nın manevi/ gönüllü ajanı olarak görüyordu. Çünkü onlar haysiyetten önce banka hesabına dikkat eden, lüpçü tayfadır.

Bugün medyada kalemini kaypakça kullanan, seviyesiz, mahalle ağzıyla dedikodu kıvamında günübirlik yazılarla kalem oynatan elit bir zümrenin varlığıyla karşı karşıyayız.

Bunun karşı mahallesi, yandaşı, milliyetçisi, dindarı, liberali, muhafazakârı yok. Kalemini haktan, adaletten yana kullanan bir avuç samimi yazarı saymazsak, kâhir ekseriyeti sermaye önünde kuyruk sallayan, çapsız ancak bir o kadar da kurnaz, rüzgâra göre şekil alan, korkak, konformist bir zümre.

Geçenlerde bir okurum feryat ediyordu. “Artık, TV’lerde tartışma izlemiyorum, köşe yazısı okumayı bıraktım. Çünkü yazarlarımız artık biz okurların gerisinden geliyor. Oysa benim bir okur olarak yazarlardan beklediğim özellik; fikir ve düşünce dünyalarının geniş olması ve bunu yenilemesi, nesnel olması, en önemlisi de eleştiriye açık olması ve elbette yerli ve milli bir duruş sergilemesi. Kalitesiz oldukları kadar kibirli ve okura tepeden bakan yazarlarımız var” diyordu.

Derinliksiz ve vizyonsuz fikirlerin temcit pilavı gibi hemen her gün okurun önüne sunulması medyayı geriletmektedir. Daha da vahimini söyleyeyim; bugün, medya oligarşisinin ve vesayetinin aşılamaması gibi bir sorunla karşı karşıyayız. Bilhassa muhafazakâr medyada tesis edilen medya oligarşisini bir türlü aşamıyoruz. Peki, kim bunlar?

Gezi, 17-25 Aralık gibi operasyonlarda siperlerine çekilen, önemli sosyal hadiselerde iyi bekleme yapan, asla yükü omuzlamayan, sermayenin ve siyasi oligarşinin menfaatleri doğrultusunda kalem oynatan ancak ortam durulduğunda en ön saflarda savaşmış bir komutan edasıyla en yüksek perdeden ses veren ve asla itibarlarını yitirmeyen uyanık, haysiyetsiz, yavşak bir tabaka bu.

Necip Fazıl’ın ifade ettiği gibi; “Yangını resimde seyredenlerle gerçekten yananların” hazin öyküsüdür bu.

Yazarlık kalitesinin başkanın uçağına binmekle ve bol fotoğraf paylaşmakla ölçüldüğü bir ülkede medya gelişir mi? Ülkemizin âli menfaatlerinin dünya çapında ve insanlık vicdanının kabul edeceği nitelikte aktarılamadığı bir ülkede medya ne işe yarar?

Muharrem İnce ile Kılıçdaroğlu’nun kavgasını bıkmadan usanmadan köşesine taşıyan yazarların gündemine; ülkemizin ve dünyanın gelişimi/huzuru adına orjinalitesi ve uygulanabilirliği olan projelerin girememesi kadar doğal ne olabilir.

Eleştiri kültürünün tamamen ortadan kalktığı “yalakalığın” ve “yavşaklığın” altın bilezik olarak görüldüğü bir medya düzeninde kaliteli fikir üretimi gerçekleşir mi? Milat Gazetesi hariç eğitimde yaşanan sefaletin mevzubahis bile edilmediği, görmezden gelindiği başarısızlıkların dahi reform diye yutturulmaya çalışıldığı bir medya ortamında hangi meselemizi çözebiliriz?

Hatırlayınız, 7 Haziran seçimlerinde HDP, bölgede İslamcı kesimlerle ittifak yaparken ve her gruba birer milletvekili kontenjanı açarken bizim medya, batıdaki eşcinsel adayların fotoğraflarını yayınlamakla meşguldü. Son seçimlerde de ilgi alanları farklıydı.

Bugün FETÖ davalarını bile gündemde tutamayan bir medyamız var. 15 Temmuz’un destanını şöyle edebi bir dille millete hediye edebilecek tek bir yazarımız çıkmadı. Artık televizyon programları izlenmiyor, köşeleri okunmuyor, gazeteleri satmıyor. Düşünün, dünyanın en şerefsiz hainini, duyarlı vatandaş diye duyuran gazetelerimiz var artık!

Geçenlerde Salih Tuna; “Adam adama, solcu solcuya, milliyetçi milliyetçiye, Atatürkçü Atatürkçüye, muhafazakâr ve dindar da Müslümana benzemiyor…” demişti. Ne kadar da haklı. Yazar yazara, aydın aydına, medya medyaya benzemiyor. Ahlak ve seviye olarak karşı mahalleden hiçbir farkınız yok.

Kimse kimseyi kandırmasın. Biz maalesef, maarif ve medya cephesini kaybettik. Çok sesli, çok kültürlü ama yerli/milli bir çizgiden hareketle ülkeye ve dünyaya hangi mesajı verdiniz? Tüm mesaisini Sözcü Gazetesinin manşetlerine cevap yetiştirmekle harcayan bir medyadan hangi düşünce, proje üretilebilir?

Namuslu, dürüst, ahlak sahibi kaliteli yazarları artık parmakla sayar hale geldik. Zihniyet değişimi gerektiren Türkiye’de ve dünyada bu değişimin en önemli araçlarından biri olan medya sınıfta kalmıştır. Çarpıtılmış bir dava algısıyla, zihinleri bulanık, kafaları dağınık, para, şan, şöhret peşinde koşuşturan, Erdoğan’ın ellini güçlendirmesi gerekirken onun ağzına bakan ezik, ezik olduğu kadar da kibirli yazarların olduğu bir ülkede artık ümit kalmamıştır.