Ur'daki İbrahim
Bugün İsrail'in işgali altında inim inim inleyen ve Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs'te Yafa kapısı bulunmaktadır. Bu Yafa kapısının üzerine dönemin Osmanlı padişahı Sultan Süleyman'ın emri ile Arapça şu sözler yazılmıştı.
"Lâ ilâhe illallah
İbrahim Halilullah."
Türkçesi
"Allah'tan başka
ilah yoktur ve İbrahim onun dostudur." anlamında…
Bu kapıya Babü’l-Halil
yani El- Halil kapısı da deniliyor. Bu kapıdan Hz. İbrahim'in vefat ettiği
şehir -El Halil'e gidiliyor. Orada Hz. İbrahim'in kabri bulunmaktadır. Şimdi
Yafa kapısı üzerindeki yazıya dönelim. Sultan Süleyman neden bu kapı üzerine
"Lâ ilâhe illallah İbrahim Halilullah." yazdırmış, daha doğrusu
İbrahim Halilullah ismine vurgu yapmıştır. El-cevap… Eğer Muhammed ismini
yazdırsaydı Müslümanlara iltimas tanıyacaktı. İsa ismini yazdırsaydı
Hristiyanlara iltimas tanıyacaktı. Ya da Davut deseydi Yahudilere iltimas
tanıyacaktı. Ama o “İbrahim” diyerek bütün bu peygamberlerin atasına gönderme
yapar ve bu peygamberlerin getirmiş olduğu dinlere mensup olan insanlar
arasında da bir bütünleşme kurar.
El- Halil'den Ur şehrine
gidelim. 18. Asırda ve 19. Asırda Osmanlı hâkimiyetinin azaldığı
dönemlerde bazı Batılı arkeoloji uzmanları Ortadoğu'da yaptıkları
araştırmalarda Hz. İbrahim'in doğum yerinin Irak'ın güneyinde Ur Şehrinde
olduğunu söylediler. Tabii bu arkeoloji uzmanları kendilerine tabii bir bilim
adamı kisvesi vermiş olsalar da onlar vatandaşı oldukları ülkelerin istihbarat
elemanlarıydı ve kendilerince bir iş çıkarıyorlardı. Onlara göre Ur şehri
Sümerlilerin başkenti idi.
Mesela bütün tarih
boyunca bütün İslam tarihçilerinin çoğunda bugün Urfa şehri dediğimiz ya da
Batılıların Edessa dediği eski isminin de Ruha (Reha) olan bu şehirde Hz.
İbrahim'in varlığı, mevcudiyeti bunların söylemleri ile bir dönem yok edilmeye
çalışıldı.
Bu arkeologlar her ne
kadar böyle bir bilgi zorlaması yapsalar da en nihayetinde tarihçi değillerdi.
Ve arkeolojik bir bilginin tarihsel hüviyeti varsa bunu da değerlendirmeleri
gerekirdi. Mesela tarihin birçok arşivinde Hz. İbrahim’in Harran’daki evine
vurgu yapılıyor. Bu ev üzerine gecekondular inşa edilmiş. Bu ev tespit edilmiş
olmasına rağmen kültür dünyası, inanç dünyası için bir değer taşımıyor. Hâlbuki
bu evin yerinin bilinmesi bile bir insanlık dünyası için çok önem
taşımaktadır.
Irak'ın Ur
şehrindeki bölgede insanların yaşamadığını, buranın metruk bir yer olduğunu da
söylemek lazım. Hâlbuki peygamber makamlarının olduğu yerlerde daima bir türbe
var, bir ziyaretgâh var, bir makam var. Ve burası daima ziyaret edilir, burada
nüfus hiçbir zaman azalmaz.
Yani şöyle düşünün. Hz.
İbrahim'in Allah'ın evi diye yaptırdığı Kâbe, şu anda Dünya Müslümanları
açısından, İslam'ın beş şartından biri olan “Hacca Gitmenin” olmazsa
olmazları arasındadır ve bu arkeoloji uzmanları gelse yaptığımız son
araştırmalarda-kazılarda Kâbe’nin burada değil falanca yerde olduğunu
söyleseler buna kim inanır.
Öyle ki Arapların
Mugayyar adını verdiği Güney Irak'taki Ur şehri çevresinde Hz. İbrahim ile
ilgili hiçbir kalıntı bulunmaması da düşündürücüdür. Bu kalıntı arkeolojik
kalıntı da olabilir yöredeki insanlar tarafından derlenen efsane destan da
olabilir ama başta da söylediğimiz gibi burada insan yok insan olmadığı için
efsane yok destan yok.
Ama Urfa'ya geldiğinizde
bu durum değişiyor başta her dönemde folklorik olarak birçok bulguyu
bulabilirsiniz. Urfa'nın Hz. İbrahim'e dair destanları, efsaneleri, şiirleri,
menkıbeleri daima vardır.
Şair Nabi, toprağımız
Hz. İbrahim’in doğduğu yerdendir. Ey Nâbî, biz doğru bir makamdayız ve
Urfalıyız.(Ruhavi) anlamında şunu söylemiştir.
Hâkimiz mevlididir
Hazret-i İbrahim’in
Nâbîyâ rast makamında
Ruhavîyiz biz.