Unutulan zulüm tekrarlanır
28 Şubat, bıraktığı acı ve dramlarla bu topraklarda yaşanmış en büyük zulüm örneklerinden biridir. Dağlara yüklense dağların beli bükülürdü. Kolay kolay unutulacak gibi değil.
28 Şubat, demokrasiyi zırh edinmiş
ve devletten devşirilmiş güç ve imtiyazla bir azınlığın ülkesine ve değerlerine
bağlı büyük çoğunluğu boğma girişimiydi. “Bin yıl sürecek” denilen zulüm milletimizin onurlu direnişi
sayesinde ancak bir kaç yıl sürebildi. Bu zulmün failleri bugün kanun önünde hesap
veriyor. Allah Erdoğan’dan razı olsun.
28 Şubat ortak değerlerimizi yani
evimizin taşıyıcı kolanlarını hedef aldı. Dini ve milli değerlerimiz
saldırıya uğradı. Sahte şeyh Ali Kalkancı ve bir bayanın aynı yataktaki
görüntüleri medyaya servis edilerek inançlı kesimler ‘uçkuruna düşkün’
diye suçlandı, İslam aşağılandı. Devletimiz kurum ve kuruluşları ile zarar
gördü, güç kaybına uğradı. Türkiye, Batı ve özellikle ABD’nin
operasyonlarına açık hale geldi.
O günlerde zulüm her yerdeydi.
İslami camiadan yüzlerce dernek, vakıf ve yayınevi bundan nasibini aldı. İmam
Hatiplerin, Kur’an Kurslarının kapısına kilit vuruldu. Başörtüsü yasaklarıyla
binlerce öğrencinin hayalleri karartılarak gelecekleri ellerinden alındı. Bu
hatırlatmayı şunun için yapıyorum; bugün bir kesim içinde vuku bulan altı
yaşındaki bir kız çocuğunun evlilik istismarı üzerinden inançlı kesimler
suçlanıp 28 Şubatı hatırlatan görüntüler veriliyor.
Aidiyetleriyle tüm Müslümanlar,
cemaat ve tarikatlar, Ak Parti tabanı suçlu gösterilmek isteniyor. Burada asıl
hedefin tabanının küstürülmesiyle Erdoğan’ın düşürülmesi olduğunu düşünüyorum.
Muhtemeldir ki, seçime kadar bu tür tuzak ve iftira girişimlerine şahit
olacağız.
Bugüne kadar muhalefet Belediye ve
teşkilatlarında birçok iltimas, taciz ve tecavüz olayı ve rüşvet iddialarının
mahkeme kararları sonrasında gerçek olduğu ortaya çıktı. Ancak
ne muhalefetten ne de namus naraları atan kesimlerden çıt çıkmıyor. Tarafgirlik
kötü bir şeydir, marazdır, bütün bünyeye zarar verir.
İnsanı bozan ve kirleten şeyler şeytan
işidir. Şeytan masun görünerek namussuzluk yapar. Aynı evde nikâhsız hayat
sürmek, ‘aşk yaşamak’ adı altında çocuk denecek yaşta binlerce masumun kanına
girmek medenilik değil namussuzluktur. Namussuzluğa her kesim karşı çıkmalıdır.
Dikkat diyoruz!
Türkiye seçime giderken 28 Şubat’ın
işaretleri gelmeye devam ediliyor. Durup dururken bir üniversite öğretim
üyesinin Hz. Peygamber’e hakareti ne anlama geliyor? Bu şu demek, Erdoğan
karşıtları aynı safta domino edilmek isteniyor. Bir örnek daha…
İyi Parti’ye yakınlığı ile bilinen
Yeniçağ gazetesi haber müdürünün şu ifadesi de öylesine söylenmiş olamaz:
“Hafız yetiştirmek, bir şey üretmeden toplumun sırtından geçinecek asalaklar
yaratmaktır.”
Bütün bu yaşananları sadece dindarların
tahammül sınırlarının zorlanması olarak yorumlanmamalı, düpedüz İslam
düşmanlığı yapılıyor. İslam düşmanlığını ideolojiye dönüştürenlerin
yeniden cüret bulması, menfaat, güç ve iktidar devşirme girişimidir. Kesin
Erdoğan gidecek diye bakıyorlar.
Öfkeler bileniyor, bir iktidar
değişikliğinde 28 Şubatı aratacak şeylerin olacağı muhtemeldir. Milletimizin
anasından emdiği sütü burunlarından getirmek isteyenlerin varlığı aşikâr.
BİM yöneticisinin hükümete yönelik tehditkâr
sözlerinin ve altı yaşında evlendirildiği iddia edilen kız çocuk olayının
yorumu ise şudur; Ak Parti ile muhafazakâr ve dindar kesimlerin bağı koparılmak
isteniyor. Milletimizin
basireti yüksektir, bu kez de oynanan oyunları görüp bozacaktır.
Şunu hiç unutmayın, “unutulan zulüm
tekrarlanır.”