Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Temmuz 2021

Üniversitesiz sporcular

Sporcu öğrencilerin lise eğitiminden sonra neredeyse spor alanında üniversite eğitimi almamaları için gittikçe zorlaştırılan bir sistemden bahsetmek istiyorum. Çünkü sistemin böyle devam etmesi halinde 20 yıl sonra ülkeyi uluslararası alanda temsil edecek sporcu bulmakta çok zorlanacağız.

Sporcu kavramının ne anlama geldiğini bilmeyenler için de tekrardan açıklamak gerektiğini düşünüyorum. Sporcu, herhangi bir spor branşıyla, amatör ya da profesyonel olarak uğraşan, yarışmalarına katılarak spora devamlılık sağlayan kişiye denir. Yani gerçek bir sporcu olmak için çok küçük yaşlardan itibaren yüksek tempolu antrenmanlar ve yarışmalarda ter dökülmesi gerekmektedir. Ayrıca yıllar geçtikçe artan antrenman temposu ve stres seviyesine karşı da hem fiziksel hem de psikolojik olarak güçlü kalma zorunluluğu da vardır. Bu fiziksel ve psikolojik yoğunluğun sonunda hedeflenen başarıya ulaşmanın da garantisi yoktur. Sporcunun başarısız sonuçlarla karşı karşıya kalma ihtimali de yüksektir. Başarısızlık halinde ise spor branşının yapısına göre sporcu, alt ya da orta seviyelerde spora devam edebileceği gibi spor hayatını da bitirebilir.

Ülkemizde sporcuların olumsuz sonuçları yaşamaları genelde lise eğitimlerinin biteceği yaşlara rast gelmektedir. O yaştan sonra herhangi bir mesleki deneyimlerinin olmayışı ve sporun içerisinde kalma isteği, onları spor alanında üniversite eğitimi almaya yönlendirir. Fakat üniversite eğitimi alabilmeleri için önlerine konan akademik başarı duvarı da çoğunun bu isteğini engeller.

Son yıllarda sebepsiz bir şekilde yetenek alanlarında akademik başarının (TYT-AYT) ön plana çıkartılmak istendiğini görüyoruz. Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümüne neden sadece TYT sıralamasında ilk 800 bine giren adayların başvuru yapabileceğini de bir türlü anlayamıyoruz. “Sporcuların Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği bölümüne girişlerinde muhakkak bir avantajı vardır” diye düşünebilirsiniz. Fakat iş hiç de öyle değildir!

Üniversite sınavına girecek iki adayı birlikte inceleyelim.

Sporcu olan birinci adayımız, sporda belli bir seviyeye gelmek için yıllarca yoğun bir antrenman ve yarışma temposu içerisinde lise hayatını geçirmiştir. Hatta çocukken büyüyünce ne olacaksın diye sorduklarında her seferinde “Beden Eğitimi ve Spor Öğretmeni” olmak istediğini söylemiştir. Antrenman ve yarışmaların yoğunluğu sonucunda da akademik olarak da çok güçlü değildir.

İkinci adayımız ise toplumda kabul gören üst düzey bir mesleği hedeflediğinden lise hayatını yoğun bir şekilde ders çalışarak geçirmiştir.

Üniversite sınav sonuçları açıklandığında birinci ve ikinci adayımız arasında muazzam bir puan farkı oluşmuştur. İkinci aday, birinci adaydan çok daha fazla puan almasına rağmen aldığı puan, istediği bölüme yetmemektedir. İkinci aday, ne yapacağını düşünürken bir arkadaşı; “Puanın istediğin bölüm için yeterli değil, bari Beden Eğitimi oku! Sınav puanın çok yüksek, kesin kazanırsın!” diyerek ona akıl verir. İkinci aday, arkadaşının söylediği bu öneriye önce şaşırsa da sonrasında ona çok mantıklı gelmiştir. Çünkü ona:

“Spor eğitimi alma hakkının öncelikle yıllarca sporda başarı sağlamak için ter döken sporcu öğrencilerin hakkı olduğunu ve spor eğitimi alabilmek için belli yetenek kriterlerine sahip olunması gerektiğini, sadece üniversite sınavıyla bu işin olamayacağını söyleyecek bir sistem ya da kişi yoktur.”

Sonuç olarak da ikinci adayımız TYT’de ilk 800 bine girmenin avantajını kullanarak az bir zahmetle Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği için eğitim almak istediği üniversiteye girer. Birinci adayımız ise yıllarca antrenmanlarda döktüğü terle ve spor özgeçmişiyle birlikte ödüllendirilmeyi beklerken çoktan seçmeli sınav puanının (TYT-AYT) düşüklüğü yüzünden eğitim hayatına istediği bölümde devam edemez.

Sporcu öğrencilerin akademik eğitim seviyelerinin düşüklüğü bilinirken, onları çoktan seçmeli sınav sonuçlarına göre üniversitelere almak Türk sporunu gelecekte niteliksiz bir hale getirecektir. Bu gün sonuçları hissedilmese de gelecek yıllarda bunun sonuçlarının ne olacağını tahmin etmek hiç de zor değildir!

Kendi kendimize biraz özeleştiri yapmamız çoğu yanlışı düzeltecektir. “Bir balık ağaca çıkma yeteneğine göre değerlendirilemez” diye sistemi her yerde eleştirebilirken özellikle yetenek alanlarında bunu uygulamamak oldukça manidardır.

Üniversitelere Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği için öğrenci alım sistemi bu şekilde devam ettiği sürece yeterli derecede spor alan bilgisine sahip öğretmenler yetiştirmemiz hayalden öteye gidemeyecektir. Bunun yanında ülkesine hizmet etmek isteyen istekli çocuklarımızı da çoktan seçmeli sınav kurbanları olarak not etmeye devam edeceğiz.

Not: Olimpiyat oyunlarında ülkemizi temsil edip yarışacak tüm sporcularımıza başarılar diliyorum. Karate Federasyonu Merhum Başkanı Esat Delihasan’ın en büyük hayallerinden birini gerçekleştirerek madalya rekoru kırmalarını beklediğimiz Karate-Do sporcularımıza, antrenörlerimize, hakemlerimize ve yöneticilerimize de ayrıca başarılar dilerim.