Üniversitelerimiz Ve Sorunları
Daha geçen öğretim yılında ülkemizde 100'ü devlet, 67'si vakıf, 10'u da asker ve polise ait olmak üzere 177 üniversite ve yüksekokul varmış. Bir sene sonra yani 2013-2014 öğretim yılında ise bu rakam 108'i devlet, 80'i vakıf ve diğerleriyle 198'e yükselmiş. Biruni ve İbn-i Haldun adlarında 2 yeni vakıf üniversitesi daha kuruluyormuş.
Kısacası üniversite sayımız kantite olarak hızla artıyor. Acaba kalite de aynı ölçüde değişiyor mu? Yoksa mevcut problemlere yenileri mi katılıyor?
Üniversitelerimizin belli başlı sorunlarını şöyle sıralayabiliriz:
* Artık yeni üniversite açma sınırlandırılmalı, kaliteye önem verilmelidir.
* Ders müfredatları gözden geçirilmeli, dünyada önde gelen üniversitelerin müfredatlarına göre yeniden düzenlenmelidir. Verilen eğitimin zamana uygun olmayıp, katı bir program içinde tamamen teorik ağırlıklı oluşuyla pratikte işe yaramamasının ve böylelikle mezun olanların hayatta şaşırıp kalmalarının önüne geçilmelidir.
* En basitinden mühendis diplomasına sahip mezunların ancak 1000 TL maaşla işe başlayabilmeleri bu yüzdendir. İşverenin "senin ayarında çok mühendis var" diyebilmesine sebep olmaktadır.
* Yayın sayısında artış olduğu doğrudur. Ancak alınan patentlerde dikkate değer artışın neden olmadığı sorgulanmalıdır.
* Çok hızlı biçimde artan üniversitelerde akademik kadro da aynı şekilde artıyor mudur? Yetersiz hocaya sahip bu okulların diploma kazandırdığı doğrudur. Ancak ülke ekonomisine ve eğitimli insan yetiştirmeye katkısı şüphelidir.
* Kadrosu zayıf üniversitelerden mezun olan öğrencilerin eğitimleri kötü olmayacak mıdır? Bir işe müracaat ettiklerinde diplomaları avantaj değil dezavantaj olmaktadır.
* Üniversite kütüphanelerinin önemsenmemesi ve içerik olarak, sayı olarak yetersizliği ayrı bir konudur. Sonra öğrencilerin esas yararlanacağı tatil günlerinde açık olması gerekmez mi?
* Akademik personelin maaşlarının düşük oluşu; kendilerini geliştirmede, dünyadaki yenilikleri takip etmede yetersiz veya isteksiz oluşları, ders anlatmayı angarya gibi görmeleri ayrı birer problemdir.
* Gereksiz, hesapsız kitapsız açılan bölümler ve aşırı şişirilmiş kontenjanlar, diplomalı işsizler ordusu meydana çıkarmaktadır. Türkiye'deki üniversite mezunlarının yüzde 50'sinin bitirdikleri alan dışında çalışmaları da bunu göstermektedir.
* Özel üniversitelerin daha uygun imkan ve çeşitli fırsatlar sağlayarak kaliteli hocaları transfer etmesi sebebiyle devlet üniversitelerinin akademik kadrosunun içi giderek boşalmaktadır. Köklü eğitim kurumlarımız bu şekilde imaj ve değer kaybına maruz bırakılmaktadır.
* Batıdaki örnekler gibi kampüs-üniversite şehirleri oluşturulabilir. Kütüphanesi, kitapçısı, kafesi, sineması, spor tesisleri, her türlü sosyal etkinlik yerleri, öğrencilerin kendilerini geliştirebilecekleri kurslarıyla bu şehirler oldukça yararlı ve fonksiyonel olacaktır.
* Sonra üniversite alternatif meşgalelerin olduğu yerlerdir. Öğrenciler hat, ebru, desen, kitap tamirciliği, müzik aletleri kullanma, spor dallarında ilerleme, yabancı dillere hakim olma gibi ders dışı konulara da merak ve ilgi göstermeli, bu fırsatları çevrelerinde bulabilmelidirler. Çünkü üniversite sadece kuru kuruya bir mesleğin öğretildiği kurumlar olarak düşünülmemelidir. Orası hayatta işe yarayacak her türlü bilginin verildiği yerlerdir.
* Rektörlerin yetkileri ve seçilmeleri tekrar gözden geçirilmelidir. Üniversitelerin kalitesinin artması ve daha nitelikli mezunlar yetiştirmesi hedef olmalıdır.
Tabi bu maddeleri sıraladıktan sonra dünyada dereceye giren bazı üniversitelerimizin olduğunu da belirtelim. Özellikle bazı kaliteli vakıf üniversiteleri duayen hocaları kadrosuna alarak ve dünyanın gelişmiş üniversiteleri ile entegre olarak güzel işler yapmaktadırlar. Bu okulların mezunları hemen iş bulmakta, hayatta başarılı olma şansları yüksek olmaktadır.
Unutmayalım ki bir ülkenin gelişmişliği üniversitelerinin kalitesiyle yakından ilgilidir. Üniversitelerimize vereceğimiz emek ülkemizin kalkınmasına destek demektir.