Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.72
Gram Altın
2955.76
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Ocak 2016

Üniversiteler nereye koşuyor?

YÖK'ün yaptığı en isabetli uygulamalardan biri ön lisans, açık öğretim ve lisans programlarıyla özel yetenekle öğrenci alan lisans programlarına girişte kullanılan YGS baraj puanının 140'dan 150'ye çıkartılması oldu.

Geçtiğimiz yıl uygulamaya konan, tıp fakülteleri için 40 bininci, hukuk için 150 bininci olma zorunluluğu geçtiğimiz günlerde mimarlık fakültesi için 200 bininci olma şartıyla devam etti. İcraatlardan anlaşılan YÖK'ün, bu türden revizyon çalışmalarını sürdüreceğiu2026

Her ne kadar YÖK'ün bu uygulamaları yeterli değilse ve çok geç kalmış olsa da "yetmez ama evet" diyerek bunun en azından üniversitelere kalite getirilmesi açısından bir girizgah olmasını diliyoruz.

Üniversitelerin hali pür melali ortada olsa da konunun vehameti akademisyenlerin feveranlarında gizli aslındau2026

Gerçi afili üniversitelerin pek şöhretli bazı hocalarının yerle yeksan olmuş mesleki kalite/itibarlarının da sorgulamasını/sağlamasını yapmak lazım gelse de biz bu yazımızda seviyesi hızla düşen üniversiteli gençlikten bahsedelim.

Bu konudaki ilk eleştirimiz, neredeyse hemen her ilçede açılan yüksek okullar, hiçbir vakit iş imkanı bulmayacak ya da sınırlı imkanlara sahip bölümlerin halen gelişigüzel açılmaya devam edilmesine yönelik olacak. Birbirine yakın şehirlerde dahi böyle bölümler açılması bir tarafa, kimi hocaların daha fazla gelir elde etmek için ikinci öğretimde ısrar ederek bölümlerdeki yığılmaları artırmaları da ayrı bir sorun!

Kısa bir süre evvel artırılan kontenjanlar sınıfları kalabalıklaştırmakla kalmadığı gibi eğitimde kalitenin düşmesine yol açmış, çok düşük sıralamalardaki gençleri de üniversitelere taşımıştı.

Akademisyenlerin yer yer, düşen kaliteye paralel, ortak iletişim dili kurmakta dahi zorlandığı itirafları üzerinden hareketle üniversitelerin hızla birer büyük liselere dönüştüğünü iddia edebiliriz.

Beynini değil beyninin ezberleme mekanizmasını kullanarak, algısını değil notları birebir zihnine kodlayarak diplomalı cahiller olan gençlerin topluma nasıl bir katkı sunmasını bekleyebiliriz?

Üstelik sadece ön lisans, lisansta değil yığılma. Yüksek lisans programlarında da her geçen gün artan bir yönelimden bahsetmek mümkün... Artırılan kotalar gençlerin taleplerini karşılamaktan uzak.

İş bulamayacağını bilen, işsiz olarak gezmektense yüksek lisans talebesi olarak nam edinmeyi rasyonel bir tercih, çıkış noktası gören gençler içinden aynı maksatla doktora yapanlar dahi mevcut. Hiçbir işe girmeden, aile desteği ve devlet bursuyla doktoralarını tamamlayan gençlere de rastlanmakta.

Tüm eğitim hayatı boyunca beyaz yakalı olma planı yapan bu gençlerin çalışmadan ailelerine bağlı geçirdikleri yılların ekonomiye zararı ne boyuttadır acaba?

Eğitim/tahsil güzel şey elbette. Lakin tüm imkanları zorlayıp neredeyse herkesi üniversiteli yapmanın ülke sanayisine, ziraatına, zanaatına nasıl bir katkısı olacaktır merak etmemek mümkün değil!

Tamam, bütün çocuklarımız okusun da kim elektrikçi, tesisatçı, kaloriferci olacak bunu düşündük mü? Doğu ve Güney Doğu'da ortaya çıkan ara eleman/işçi sıkıntısının Suriyeli göçmenlerce karşılandığını çok az kişi biliyor tabii ama bu, sorunun görmezden gelinmesini gerektirecek bir durum değil.

Meslek liselerine, mesleki eğitime ağırlık verilmiş bir eğitim sistemine ivedilikle ihtiyaç var. Aksi takdirde sadece annelerinden harçlık isteyen, babalarından ekmek bekleyen diplomalı gençlerimizin sayısını artırmış oluruz vesselamu2026

Twitter.com/sabihadogann