Üniversite Tercihleri: Üniversite Mezunu Olmaya Mecbur Değilsin, Meslek Sahibi Olmaya Mecbursun!
Geçtiğimiz günlerde, “Üniversiteye adam gibi devam etmek isteyen etsin, istemeyen hayata kısa yoldan atılsın!” demiştik.
Bu “ana fikir” çok destek buldu.
Bazı yorum sahipleri “Keşke zamanında ben de böyle
yapsaydım. (Filanca) bölümden mezun oldum, hiçbir işe yaramadı. Devlet’e kapak
atmak zor, piyasa tecrübesi de yok!” benzeri cümlelerle dert yandı.
“Okumaya” niyetli gençlerden de, “Üniversiteye iş olsun diye
gelenler yüzünden eğitimin kalitesi düşüyor, dersler kaynıyor. İsteksiz
isteksiz gelenler motivasyonumuzu düşürüyor!” yollu cevaplar geldi.
“Nevbahar” rumuzlu okuyucumuz da, birçok mesajın özeti
niteliğindeki şu cümleleriyle dikkat çekti:
“Hep
söylüyorum, okumakta gözü olmayan öğrenci hem devletin, hem üniversitenin, hem
de ailenin üzerinde yük. En deli dolu yıllarını okulda sıkıntı çıkartarak boşu
boşuna heba ediyorlar. Oysa ki, o yılları bir ustanın yanında geçirseler, hem
enerjilerini işte harcayacaklar, hem zanaat sahibi olacaklar hem de hayata
erken atılıp sorumluluk alacaklar. Oysa, tam yaşken eğilecek yaşta okul
sıralarında sıfır başarı ile öğretmenlerin ve diğer öğrencilerin huzurlarını
kaçırıyorlar. Herkes üniversite mezunu olmak zorunda değil, lâkin herkes meslek
sahibi olmak zorunda!”
Böyle yazmış kıymetli okuyucumuz, katılır mısınız bilmem.
Üniversite yıllarına kadar derslerine ilgisiz olup, üniversitede
birden şevke gelen ve büyük işler yapan talebeler vardır elbette.
Bunlar çok çok azdır zannımca, bunca yıl böyle bir misale denk
gelmedim.
Okuyacak çocuk kendisini az çok belli ediyor.
Bazıları
da, “Yok anam babam, ben okumak filan istemiyorum!” görüntüsüyle
dolaşıyor etrafta.
Ne yaparsın ki, bu memlekette “en azından” bir üniversite mezunu
olmayınca “adam yerine” konulmuyorsun!..
Böyle bir düşünce var.
Oysa, zincirlerimizden kurtulmalıyız.
Bir “alanda” uzmanlaşmayı kafasına koymuş ve bunu başarabilmek
için nice çilelere göğüs germeyi gözüne kestirmiş gençler için üniversite okumak
güzel şey.
Değilse…
Çoğu için vakit kaybı.
Az vakit de değil, en az dört sene, öğrencilerin çoğu da
okulu uzatıyor!..
Geçen gün, bizim epeyce yorulmuş emektarın 10 bin bakımı
için bizim “otomobil ustası”na gittim.
Kendisine, “Bir genç gelse, kaç senede sağlam usta yaparsın!”
dedim.
“Gencine
göre değişir ama dikkatini biraz verirse 3 senede epeyce mesafe alır. Piyasada
da hayli talep var!” dedi.
Yani…
Bin genç, bir yandan “Açık Öğretim”e gitse, diğer yandan da bir
işte çalışsa…
Hem üniversite mezunu olacak, hem meslek sahibi olacak,
hem bu 5,6 yıllık süreçte harcayacakları cepte kalacak, hem de maaş alacak,
sigortası da işleyecek!
Etrafımda, 5,6 yılları boşa geçmiş nice “orta yaşlı” görüyorum.
Okumuş, okumuş, okumuş…
Pek bir şey öğrenmeden mezun olmuş.
İşe
başvurmuş, “Tecrüben yok!” diye
almamışlar.
Devlet’e kapak atmasını sağlayacak “puanı” da tutturamamış…
“Ne yapsam?” diye kara kara düşünüyor.
Ben üniversite için tercihte bulunacak gençlere derim ki,
“O
bölümü bütün kalbinle istiyorsan yaz. Değilse, açık öğretime git, 4-5 yıl sene
boyunca piyasada çalış, meslek öğren ve bu süreçte hayırlısıyla evlen!”
Bizim bu “herkesin kendisini üniversite mezunu olmaya mecbur ve de mahkûm
hissettiği bu düzeni” değiştirmemiz gerekiyor!..
Birçok alanda iş bulma imkânları gittikçe azalırken, mezun
sayıları gittikçe artıyor.
Birçok alanda büyük bir sıkışıklık yaşanıyor.
Buna
mukabil piyasa, “iş yapabilecek” vasıfta
eleman bulmakta güçlük çekiyor.
Beş, altı
yılını çöpe atmak istemeyenleri en güzel üniversiteye, “Hayat Üniversitesi”ne alalım.