Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
35.99
Gram Altın
3010.23
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
18 Ağustos 2021

​UNESCO 2021 yılı

UNESCO, vefatının 750. yıl dönümü münasebetiyle 2021 yılını Hacı Bektaş Veli yılı ilan etti. Yine Yunus Emre’nin vefatının 700. yıl dönümü ve Ahi Evran’ın doğumunun 850. yıl dönümü de UNESCO’nun bu yılki anma ve kutlama yıl dönümleri programlarına alındı. Böylelikle Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Ahi Evran 2021 yılında dünya genelinde UNESCO ile bağlantılı olarak çeşitli anma programlarıyla anılacak.

Bu üç büyük veli, üç ayrı yılda UNESCO’nun anma programına alsaydı biz araştırmacılar, hatta edebiyatseverler için daha iyi olurdu. Bunu söylerken Türkiye UNESCO temsilciliğinin bu başarısını da takdir ettiğimizi belirtmek isteriz.

Hacı Bektaş-ı Veli ve diğer iki büyük Anadolu ereni-velisi-şairi Yunus Emre ve Ahi Evran yılı haberini ilk olarak UNESCO’dan duymadık. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin festival adı altında Hacı Bektaş-ı Veli’yi anacağını duyurması üzerine duyduk... İstanbul Yeni Kapı etkinlik alanında “Yeni Türkü, Moğollar, Şevval Sam, Musa Eroğlu, Arif Sağ, Kardeş Türküler”in vereceği konserlerle Hacı Bektaş-ı Veli anılacaktı. Ama Ülkemizdeki yangınlar ve doğal afetler nedeniyle bu konserler iptal edildi. Bu nedenle Hacı Bektaş-ı Veli anılmamış oldu. İBB, Yunus Emre’yi ve Ahi Evran’ı anacaklar mıydı, bilmiyorum.

İstanbul’da Büyükşehir Belediyesi’nden daha fazla çalışan Esenler ilçe Belediyesi ise UNSECO’nun 2021 yılı etkinliği kapsamında çeşitli yazarları, araştırmacıları, kültür sanat adamlarını arayıp, onları dinledikten sonra yapacağı bir çalıştayla faaliyetlerine “vira bismillah” diyeceğini öğrendim. Esenler Belediyesi, yapacağı etkinlikler öncesi şöyle bir çalıştay kararı almış. Daha doğrusu kültür adamlarına şu soruyu sormuş.

Türk ve İslâm dünyası için büyük önem atfeden Hacı Bektaş-ı Veli sizce nasıl anılmalı ve anlatılmalı? Türk tasavvuf tarihinin en önemli mutasavvıflarından biri olan Hacı Bektaş-ı Veli’yi “Festival” başlığı anmak, yad etmek doğru mudur? Her ideolojik bakış, Hacı Bektaş-ı Veli'yi farklı bir yönünden ele alıyor. Onu nasıl görmeli ve anlamalıyız?

Esenler Belediyesi’nin Hacı Bektaş-ı Veli Hakkında yapacağı faaliyeti, sorduğu sorudan da anlaşılacağı üzere toplumun bütün kesimlerinde bir Hacı Bektaş sevgisi uyandırmaktır.

Aslında bu yazıda müstakil bir Hacı Bektaş-ı Veli yazısı yazmak niyetindeydik. Söz ve kalem başka mecralara çekildi. Nevşehir Hacı Bektaş Veli Belediyesi de her yıl mutad olarak hünkarın adıyla anılan ilçede anma programları yapmaktadır. Burada yapılan etkinlik ise Hacı Bektaş-ı Veli’nin tarihsel kimliğinden kopuktur. Kendisinden sonra müridlerince olşturulan Bektaşi tarikatına onaltıncı asırda Hurifilik katılmış ve hünkarın düşüncelerinden, öğretilerinden uzaklaşmıştır. Bu yetmezmiş gibi ölümünden sonraki yıllarda, 15. asırda onun menkıbelerini anlatan “Hacı Bektaş Veli Vilayetnamesi” yazılmıştır. Hacı Bektaş Veli, burada anlatılan söylencelerle, tarihsel gerçekliklerden kopuk olarak yaşatılmış ve Hz. Ali’nin soyundan yedinci İmam Musa Kazım nesline bağlanmıştır.

Bugün biraz da siyasi mahfillerce tarihsel kimliklerinden uzaklaştırılan Alevi ve Bektaşi hatta Melami kaynaklar, Hacı Bektaş-ı Veli’yi kendine çekmekte öte yandan Mevlevi, Ahi, Nakşi cephe de Mevlana’yı, Yunus Emre’yi, Ahi Evran’ı kendine yakın bir çizgiye çekmektedir. Bu cepheler, kendilerine taraftar çekedursunlar Ne Mevlana Mevlevi idi ne de Hacı Bektaş bir Bektaşi idi.

Kanaatim Hacı Bektaş-ı Veliye bu nazariyeden bakmak lazımdır.

Şimdi ana meselemize dönelim. UNESCO nezdinde kıymet verilen bu üç büyük şahsiyeti nasıl anmamız gerekir. Önce bu soruya cevap verelim. UNESCO, 1991 yılını Yunus Emre yılı ilan etmişti. O zamanlar ortaokul öğrencisi idik. Okulumuza Yunus Emre konferansı için gelen bir yazarı dinlemiştik. Daha sonra liseye geldiğimizde edebiyat kitaplarında Yunus Emre’yi görünce bu büyük şaire aşinalığım biraz daha artmıştı. O yıllardaki arşivle bakıldığında Yunus Emre Sevgi Yılı ile ilgili sadece Yunus Emre’nin şiirlerinden ilahi formunda olan şiirler bestelenerek bir konser verilmişti. O da Yunus’u anmadan öte Yunus’u anlamayı amaçlayan bir konserdi.

Şimdi demem odur ki bu ülkede Yunus Emre denildi mi anma programları belli bir mecrada ilerliyor Ama Hacı Bektaş-ı Veli denildi mi onu tarihsel kimliğinden uzaklaştırmadan anmak ve anlamak lazımdır.

Aşağıdaki hatıra, Yunus Emre ile Hacı Bektaş-ı Veli’nin dergahından çıktığının delilidir.

“Tapduk Emre'nin, dergâhında ilahi söyleyen derviş bir Yunus'u varmış.Tapduk Emre ona "Guyende" Yunus derdi.

Bir gün Tapduk Emre'ye şevk gelmiş.Vecd halindeyken Guyende Yunus'a demiş, “bugün şevkimiz vardır. Haydi bize ilahi söyle...”.

Takdir-i ilahi olsa gerek Guyende Yunus'un dili tutulmuş.Tapduk Emre bir kaç defa "Haydi söyle" dese de ses çıkmamış.

Tapduk Emre, bu sefer tekkenin oduncusu Yunus'a demiş "haydi senin kilidin açıldı,Hacı Bektaş'ın emri yerine geldi. Durma söyle".

O gün bugündür Oduncu Yunus,Yunus olmuş, üstadı Tapduk Emre'nin kendi ismini vermesiyle de Yunus Emre olmuş. O günden beri duyulmamış nefesler ve ilahiler söylemiş....Yunus önce Hacı Bektaş’ın yanına gitmişti. Ama himmet yerine buğday isteyince Hacı Bektaş onu yeni tekke (sufi okulu) kuran öğrencisi Tapduk Emre’nin yanına göndermişti. Yani Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre’nin hocasının hocasıdır.