Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.78
Gram Altın
2412.22
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Umutsuzluk: Çanlar gençler için çalıyor

Genç insanların en büyük ihtiyacı, tam üretken, verimli ve yaratıcı bireyler olarak toplumsal hayata katılma ve katkıda bulunma imkanlarına sahip olmaktır. Gençler, ürettikçe ve yaptıkça kişiliklerini geliştirirler, girişimlerde bulunurlar ve kendilerini gerçekleştirirler. Uzun yıllar süren eğitim ve çalışmadan sonra gençler, ilgilendikleri alanlarda çalışmayı, kendilerine ait bir hayat kurmayı, doyurucu bir ekonomik kazanca sahip olmayı ve toplumsal hayata aktif olarak katılmayı isterler. Gençlerin işsiz olması, ekonomik yoksulluğa mahkum olması, yeterli eğitim imkanlarına sahip olmaması ve gelecekten yana umutlarını kaybetmiş olmaları, gençleri atalete, yılgınlığa ve tükenmişliğe mahkum etmektedir. Umut ve hayal yerine gençlerin tükenmişlik ve umutsuzluk içinde cansız ve verimsiz kişilere dönüşmeleri, gençlik enerjisinin, heyecanının ve canlılığının yitimi anlamına gelmektedir. Bir toplumun en büyük sermayesi, gençlerin dinamizmi, heyecanı ve enerjisidir. Gençlere heyecanlarını ve canlılıklarını yitirten bir toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel ortam, bir toplumun tutunduğu en verimli dalı kesmekte ve herkesin ayaklarının bastığı toprağın kaymasına ve zayıflamasına neden olmaktadır.

Gençlerin, verimli, işlevsel ve yaratıcı bir şekilde toplumsal hayatın her alanına katılmaları gerekmektedir. Toplumun gençlerle bütünleşmemesi, büyük bir sorundur. Gençlerin ihtiyaçlarına, yeteneklerine ve katkılarına cevap veremeyen toplumlar, gençlere yabancılaştıkları gibi, gençleri kendi içlerindeki ötekiler haline getirirler. Umutlarını ve enerjilerini kaybeden gençler, bugün kendilerine ait gettolar oluşturmaktadırlar. Toplum ve gençler arasındaki ilişkiler ve bağlar kopmuş durumdadır. Sonu gelmez verimsiz ve yıkıcı güç mücadeleleri uğruna üretilen toplumsal kutuplaşmalar ve çatışmalar sonucu gençler, toplumla aralarına uzak mesafeler koymakta ve yüksek duvarlar inşa etmektedirler.

Gençler, hiçbir statükonun veya sistemin dayatmalarına göre şekillendirilecek nesneler değildirler. Gençlerin en büyük ihtiyacı, kendi varoluşlarını gerçekleştirmelerine imkan yaratılması ve kendilerine yapay gerekçelerle müdahale edilmemesidir. Gençler, farklı olmayı istemektedirler. Siyasal, ideolojik ve kolektif beklentilere aykırı olarak farklı olmak isteyen gençler, tehdit değildirler. Farklı, özgür ve coşkulu olmak isteyen gençlerin insani gelişim için bir imkan olarak görülmeleri önemlidir. Farklı, özgür ve coşkulu olmak isteyen gençleri tehdit olarak gören yaklaşım, gençlerin güvenliğinden ziyade gençliği güvenlikleştiren bir saplantının sonucudur. Gençlerin güvenliğinin sağlanması önemlidir, ama gençleri bir güvenlik sorunu olarak gören gençliğin güvenlikleştirilmesi kurgusu ise bir sapkınlıktır.

Gençlerin, dünyayı olduğu görmeye, değerlendirmeye ve anlamaya ihtiyaçları vardır. Endoktrinasyondan başka bir şey olmayan uzun eğitim ve öğretim süreçleri, gençlerin dünyayı gerçekçi bir şekilde görmelerine engel olmakta ve gençleri körleştirmektedir. Gençlerin ihtiyaç duyduğu şey, eğitim adı altında endoktrinasyon değil, özgür ve yaratıcı eğitimdir. Başka bir ifade ile gençler,” fikri hür, ilmi hür ve irfanı hür” olmayı istemektedirler.

Niteliksiz ve verimsiz bir şekilde karın tokluğuna çok zor şartlarda erken yaşlarda hayatlarını kazanmaya çalışan genç işçiler ordusuyla karşı karşıya bulunyoruz. Merdivenaltı yerler olarak nitelenen işyerlerinde karanlıkta çalışan gençlerin, sahiden yaşadığını söylemek çok zordur. Gençler, merdivenaltı yerlerde hayatlarını harcamaktadırlar. Uzun yıllar hazırlanarak girdikleri üniversiteler, gençlere artık umuda ve geleceğe dair beklentilerini besleyen bir kaynak olmaktan çıkmıştır. Zorlu üniversite yıllarından sonra gençler, işsiz, güvencesiz ve çaresiz kalmanın derin yıkımını yaşamaktadırlar. Umutlarını ve geleceklerini kaybetme psikolojisine giren gençler, kendilerine güvenli limanlar bulmanın arayışına girmektedirler. Gençler, bugün gözlerini yurt dışına çıkmay a dikmiş ve bunu kendilerine tek çıkış, ümit ve gelecek seçeneği olarak görmeye başlamışlardır.

Gençleri umutsuz hale getirmek, çanların hepimiz için çaldığı anlamına gelmektedir. Umutsuzluğun ruhumuzu kararattığı bir atmosferde gene gençlik milletinden olmanın coşkusunu Nazım Hikmet’in şiiriyle yaşayalım: “Gelmiş dünyanın dört bir ucundan/Ayrı dilleri konuşur, anlaşırız/Yeşil dallarız dünya ağacından/Gençlik denen bir millet var, ondanız.”