Umut veren gelişmeler
İhracatımızın ithalatı karşılama oranı yüzde 80’lere ulaştı. Bu Türkiye açısından büyük bir başarı… Ancak hedefi yüksek tutmakta fayda var. Önce ihracatımızın ithalatı karşılar duruma gelmesi, sonra geçmesi gerekiyor.
Recep Tayyip Erdoğan, kibir ve böbürlenmekten uzak ülkenin kalkınması için çalışıyor, çalıştırıyor. Bırakın
çevremizdeki ülkeleri, bize düşman ülkeler bile böyle bir lidere sahip olmak
için can atıyorlar. İçten içe yahut bazen açık açık söyleyerek bizi kıskandıklarını
dile getiriyorlar. Bu Türkiye’nin en büyük şansı.
Bakanlıkların bir kısmı Türkiye’nin gücünün
göstergesi gibi… İçişleri, Dışişleri, Savunma bakanlıkları gibi… Birkaç genç
bakan da reklam ve gösterişten uzak, sessiz ama çok çalışıyor, çalıştırıyor.
Bakanlık koltuğuna oturmak, öncelikle iyi bir organizatör olmaktan geçiyor.
Güçlü bir ekip kurup, onları etkili şekilde çalıştırabilirseniz başarı da
geliyor.
Ülkemizde tek üzücü olan şey, muhalefetin içler acısı durumu. Güçlü bir muhalefetin iktidarı daha çok çalıştırıp
teşvik edeceği açık. Ama kendi içinde gittikçe bölünüp parçalanan muhalefet
iktidarı teşvik etmekten çok uzak. Büyük şehirlerimiz muhalefet partilerinin
yönetiminde, ancak oralarda hangi konuların gündeme geldiği ülkemiz adına
üzüntü verici.
***
Dış politikada bir zamanlar “Komşularla sıfır sorun” politikası ilan
edilmişti. Türkiye güçlendikçe sıfır soruna doğru asıl
şimdi ilerliyor. Suriyelileri içimize alarak bütünleştik. Suriye’nin kuzey
vilayetlerinde düzeni sağladık. Türk vatandaşları, Kıbrıs ve Ukrayna’dan sonra
Azerbaycan’a da nüfus cüzdanını gösterip girebiliyor artık.
Sessiz ve güçlü adımlarla dış politikada daha etkili konuma geliyoruz.
Libya’dan sonra Mısır’la da deniz yetki alanlarının paylaşımı anlaşmasını arzu
ediyoruz, ancak askeri bir rejimle mutabakatın ne kadar zor olduğu dikkat alınırsa
bu noktaya küçük adımlarla gidilmek zorunda. Türkiye’nin
elini güçlendirecek konu ise Mısır ve Sudan’ın su problemine Türkiye’nin aracı
olarak çözüm üretecek olması. Etiyopya’daki Rönesans barajı su tutmaya başladı.
Hayatı Nil Nehri’ne bağlı olan Mısır ve Sudan’ın etekleri tutuştu. Daha önce Fırat
ve Dicle sularının paylaşımı konusunda tecrübesi olan Türkiye devreye girmeden
bu problemin çözülmesi oldukça zor.
Doğu Akdeniz denkleminde Türkiye’nin en fazla başını
ağrıtan ve yaygara koparan Yunanistan ise gönüllü olarak ABD ve AB’nin piyonluğunu
yapıyor. Rusya ile ilişkileri gittikçe çıkmaza giren ABD ve AB, çözümü Türkiye
ile yakınlaşarak bulmak zorundalar. Türkiye’yi dışlayarak çözüm
üretemeyeceklerinin onlar da farkında. İran’ı dışlayan ABD, onu resmen Çin’in
kucağına oturttu bile.
***
Ülkemizin elini güçlendiren en önemli konu savunma sanayiindeki
gelişmeler. Sadece İHA ve SİHA’lar değil, savunma sanayinin her alanında yaklaşık
15 – 20 yıllık ar-ge çalışmaları meyvesini
vermeye başladı. En önemli sonuç ise ABD ve Avrupa ülkelerine silah için oluk
oluk akıttığımız paranın artık devletin kasasında kalması.
Türkiye, kısaca GAP dediğimiz Güneydoğu Anadolu
Projesini dünyanın hiçbir ülkesinden tek kuruş kredi alamadan yaptı. DAP diye
adlandırdığımız Doğu Anadolu Kalkınma Projesi de yavaş adımlarla ama istikrarlı
şekilde ilerliyor. Bölgenin boşa akıp giden suları dizginlenip enerji üretimi
ve sulamada kullanılıyor. Bir yıl ekip ertesi yıl nadasa bıraktığımız verimli
topraklar artık sulu tarımla sebze, meyve, yağlı tohumlar ve gıda alanında
adeta üretim patlaması yaşıyor.
Son dönemlerdeki en önemli gelişme ise gençleri dijital teknolojilere yönlendirmemiz oldu. Yazılım ve donanım
konusunda uzmanlaşan Türkiye, bırakın birkaç adım öne çıkmayı teknolojide adeta
uçuşa hazırlanıyor. Otomobil üretimine, sıvı yakıtla çalışan teknolojileri
elinin tersiyle iterek elektrikli araçlarla başlayan ülkemiz, bu teknolojilerin
hayatımızın her alanına yayılması ile silkinip şahlanmaya ve tarihte olduğu
gibi hak ettiği konumu yeniden kazanmaya doğru istikrarlı adımlarla ilerliyor.
Şimdi önceliğimiz koronayı yenmek.