Umudun adı 14 Mayıs
“Kurtlar Sofrası”nı “Halil İbrahim Sofrası” diye yutturmaya
çalışanlarla, “Demokrasi ve Kalkınma
Hamlesi” gerçekleştirenlerin seçimi olan “Yüzyılın Seçimi”ne sayılı günler kaldı. Sahada ve masada büyük bir
hesaplaşmalar yaşanıyor. Tıpkı 14 Mayıs 1950’de olduğu gibi. Peki ne olmuştu bu
tarihte, kısaca hatırlayalım...
*
1923’ten
günümüze 99 yıl geçti ve bu süre zarfında Türkiye Cumhuriyeti tamı tamına 66
hükümet gördü. İçimizde ve çevremizde kriz hiç eksik olmadı. Rejim tartışmaları,
kuvvetler ayrılığını oluşturan yasama, yürütme, yargı organları arasındaki
yetki ve güç savaşları alevlendikçe ülke yangın yerine döndü.
30
Kasım 1923’te başlayan İsmet İnönü, Fethi Okyar, Celal Bayar, Refik Saydam,
Şükrü Saracoğlu, Recep Peker, Hasan Saka ve Şemsettin Günaltay’ın
başbakanlığındaki CHP’nin 27 yıllık Tek Parti diktası 14 Mayıs 1950’de Adnan
Menderes’in gerçekleştirdiği “beyaz
ihtilâl” ile yıkarak, Türk siyasetinde yeni bir dönemin kapıları aralanmış
oldu. Her ne kadar yaşanan 73 yıllık süreç içinde, 27 Mayıs 1960, 12 Eylül 1980
darbeleri, 12 Mart 1971, 28 Şubat 1997, 27 Nisan 2007 muhtıraları, 22 Şubat
1962, 20 Mayıs 1963, 20 Mayıs 1969, 9 Mart 1971 ve 15 Temmuz 2016 darbe
girişimi ve ayaklanmaları ile demokrasi askıya alınarak kesintiye uğratılmaya
çalışılsa da, ülke her defasında tekrar 1950’deki “fabrika ayarları”na dönmeyi başardı.
Türk
siyaseti bu uzun yolculukta birbirinden enteresan simaların geçit merasimine
sahne oldu. Siyasetin kâh düşündüren, kâh tebessüm ettiren, kâh ağlatan bu
figürleri yakın tarihin sayfalarındaki yerini aldı. “Bir dokun bin âh işit” kabilinden olacak amma, yine de unutanlar
için hatırlatmakta, bilmeyenler için ise not düşmekte fayda var. Memleketin
kaderini çizen bazı siyasi aktörlerin seyir defterine şöyle bir göz atalım,
bakalım bizi ne gibi sürprizler karşılayacak…
*
İsmet
İnönü’nün iktidarını 22 Mayıs 1950’de elinden alan Demokrat Partili Adnan
Menderes, CHP’nin sert muhalefet karşısında, “Allah düşmanımı bile böyle bir muhalefetle karşılaştırmasın. Bütün
seçimlerde mağlup olurlar, yine de ‘memleket bizimledir’, derler” isyanıyla Tek Parti’nin ruh halini ortaya koydu. “Balyoz” ve “Şalcı” nâmıyla ünlenmeye namzet CHP’li Nihat Erim’in kürsünün
önündeki kalabalığı görünce hızını alamayarak, “Türkiye’yi küçük Amerika yapacağız!..” vaadi karşısında çıtayı
yükselten Adnan Menderes, “Her mahallede
bir milyoner yaratacağız” sloganıyla rakibine büyük bir siyasi hezimet
yaşattı.
*
İktidarın
şehvetli rüzgârını defalarca arkasına alan Menderes’in aday seçimlerinde, “Odunu bile aday göstersem seçtiririm”
iddiası Millî Şef İnönü’yü iyice çileden çıkarttı. İnönü, 1957 seçimleri
sonrası İçişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Namık Gedik’i “kütük bakan” ilân etti. 27 Mayıs’ın ayak seslerinin yükseldiği
dönemde, gidişatı keyifle izleyen İnönü, “Sizi
ben bile kurtaramam…” diyerek Cemal Gürsel başkanlığındaki komitenin
Menderes ve arkadaşlarının boynuna geçirdiği yağlı urgana engel olmadı. 1960
Darbesi ile Adnan Menderes dönemi elim bir şekilde kapandı. Türk politikasında
eski sayfa tekrar açıldı; sahnenin yıldızı yine Millî Şef İsmet İnönü’ydü. CHP
hâlâ aynı CHP’ydi; hem millete, hem de siyasi rakiplerine kök söktürmeye devam
etti.
Bu
millet Tek Parti diktasından çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi. Ve bu
gelenekten beslenen “vesayet rejimi”nin
askerleri; darbe girişimi ve ayaklanmalar ile demokrasiyi askıya alma
sevdasından vazgeçmedi, vazgeçmeyecek.
*
Dün,
yerli ve millî kimliğiyle öne çıkan siyasilerimizden Adnan Menderes’i asanlar, Turgut
Özal’ı zehirleyenler, Necmeddin
Erbakan’ı siyaseten gömüp; üzerine beton dökenler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı alaşağı etmek
için ellerini ovuşturuyor. Dün, Adnan Menderes’e kan kusturan Tek Parti
zihniyeti bugün aynı salvolarını “Recep Tayyip Erdoğan, faşist diktatördür...”
diyerek Recep Tayyip Erdoğan’a yapıyor. 21 yıldır eylemlerle, muhtıralarla,
darbelerle, bildirilerle, yolsuzluklarla sınanan Erdoğan şu anda hem içerden
hem de dışarıdan saldıranlara karşı var gücüyle direniyor.
Bakalım,
Adnan Menderes’in bundan 73 yıl önce “Beyaz
İhtilal” yaparak “Tek Parti İktidarı”na
son verdiği 14 Mayıs’ta ortaya nasıl bir tablo çıkacak.
***
CHP YENİ BİR KRİZİN EŞİĞİNDE
Bülent
Ecevit ile İsmet İnönü, Deniz Baykal ile Bülent Ecevit, Erdal İnönü ile Aydın
Güven Gürkan, Deniz Baykal ile Mustafa Sarıgül ve kaset skandalıyla görevden el
çektirilen Deniz Baykal ile Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki liderlik mücadelesi ve
çekişmeler hem CHP’nin hem de milletin huzurunu kaçırdı.
Ve
uzun yıllar sonra iktidara hasret olan CHP’nin Genel Başkanı Kemal
Kılıçdaroğlu, bu 13. Cumhurbaşkanı ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’ni
fırsata çevirmek için “6’lı Masa”yı
kurdu. Fakat paydaşlarından İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener,
Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda tavrını Kemal Kılıçdaroğlu değil de, “İmamoğlu” lehine koydu.
İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, “31 Mart’ta seçimi iptal edenler ahmaktır” sözleri üzerine açılan
dava sonucu 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezası kararının açıklanmasından sonra
Saraçhane’deki belediye binası önünde düzenlenen “Millet, İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginde Kemal Kılıçdaroğlu
üzerine basa basa “İmamoğlu 16 milyona
hizmet devam edecek” dese de, on binleri karşısında görerek galeyana gelen
Akşener “Sadece 16 milyon değil, 85 milyon
Türkiye senin yanında olduğunu buradan görüyoruz” telkininde bulundu.
Kılıçdaroğlu’nun yüzünden düşen bin parça olmasına rağmen, “kol kırılır yen içinde kalır” demeyi
yeğledi.
Kaset
skandalıyla Deniz Baykal’ı devirip yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nu getirenler “ahmak” operasyonuyla yeni bir senaryoya
kapı araladı. Cumhurbaşkanlığı adaylığı için aralanan bu kapıdan Meral
Akşener’in hoplayıp zıplamalarına, “6’lı
Masa”yı sallamasına rağmen, çarpışa çarpışa Kılıçdaroğlu geçti; her ne
kadar bir yanına Ekrem İmamoğlu, diğer yanına Mansur Yavaş eklemlenmiş olsa da.
Fakat
Erzurum’da kendini olaylı bir şekilde gösteren İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı Ekrem İmamoğlu’nun
birlikte yola çıktıkları paydaşları olmadan tek başına mitingler yapması
geleceğe dair hedeflerinden vazgeçmediğini gösteriyor. Bu da CHP’nin yeni bir
liderlik krizinin eşiğinde olduğuna işaret ediyor.